31 Temmuz 2014 Perşembe

Susan Elizabeth Phillips'le Röportaj

 



Kitaplarını sevdiğim yazarlarla röportaj yapmayı, onlara merak ettiğim bir kaç tane de olsa soru sormayı çok seviyorum. Genelde ısrarla sorduğum sabit sorularım var, cidden merak ediyorum. Bir de yazara özel, ilgimi çeken şeylerle ilgili sorular hazırlamaya çalışıyorum. Susan Elizabeth Phillips de bu yazarlar arasına girmeyi hemen başardı. Umarım siz de benim kadar zevk alırsınız. 
---
Susan, öncelikle nezaketin için teşekkür ederim. :)

1- Kitaplarını nasıl ortamlarda yazarsın? Yazarken müzik dinler misin, dinlersen neler dinlersin? Yazarken olmazsa olmazım dediğin şeyler var mı?

Evimde güzel bir ofisim olduğu için şanslıyım. Ama laptopu veranda ile üst kattaki misafir odasındaki rahat koltuğum arasında sık sık taşımak beni bitiriyor. (Laptop’ım internete bağlı değil.) Haftanın altı günü düzenli bir şekilde yazmaya çalışırım, birkaç saat bile olsa. Bu da demektir ki yazmaya kulağımdaki kulaklıklardan gelen doğa sesleriyle konsantre oluyorum. Ve telefon görüşmesi yok, e-mail (Ah, bu benim için çok zor.) yok!



2- Şu an üzerinde çalıştığın kitap hakkında biraz ipucu verir misin?

Yeni kitabım “HEROES ARE MY WEAKNESS”, Amerika’da 26 Ağustos 2014’te satışa sunulacak. Kış mevsiminde, Maine sahili açıklarındaki ıssız bir adada geçiyor. Deniz kıyısına kurulmuş gizemli bir ev var. Bahtsız bir kadın kahraman ve Theo Harp adında esrarengiz bir erkek kahraman (belki de kötü adam). “HEROES ARE MY WEAKNESS”, gurur duyduğum harika gothic romanım. Gothic ögelerin yanı sıra yine modern döngüler ve biraz daha fazla mizah içeriyor, biraz daha…  Aşağıdaki linkte 1. Bölümün ön okumasını bulabilirsiniz. http://susanelizabethphillips.com/members-only-lounge/heroes-are-my-weakness/
-Gothic dedin, ıssız bir yerde gizemli bir ev dedin ve beni bitirdin bile SEP *_* Okumalıyım!!! -

3- Kitaplarındaki karakterlerle benzer yönlerin var mı? Hangi açılardan?

Söylemesi zor. Erkek karakterlerim kadar kendimden emin biri değilim. (ya da işkence çekmiş, ya da dürüst olmak gerekirse yarısı kadar seksi de.)  Kadın karakterlerimle daha benzerim, özellikle LADY BE GOOD’dan Lady Emma’yla ve BREATHING ROOM’dan Dr. Isabel’le.. Lady Emma liderlikten hoşlanıyor Dr.Isabel kaostan nefret ediyor.  Annie’ye gelince farelerden korkmuyor ve benden bir parça (çokça!) daha cesur.

4- Kitaplarındaki favori çiftin hangisi? ^_^

Favori kitabım her daim en son hangi kitabı bitirmişsem, odur. Favori çifte gelince, cevaplaması çok zor, çok fazla çünkü.



5- Kitaplarında tüm hikayenin 2 esas karakter etrafında dönmemesini özellikle seviyorum. Tüm yan karakterler özenli ve ayrıntılı bir şekilde yazılmış ve dikkate değer. Esas karakterlerin aşkı dışında arka planda bir de yetişkin aşk hikayesi oluyor, harika bir durum. Gerçekten içinde birçok ders saklı. Bu konuda ne söylemek istersin?

Teşekkür ederim! Aile ve ilişkiler hakkında olumlu hikayeleri daha çok seviyorum. İç karartıcı kitaplardan nefret ediyorum! Harika karakterler ve geleceğe dair umut, tek istediğim bu! Her zaman kullandığım sloganım şudur: “Hayat depresif kitaplar okumak için çok kısa!”
-Ah, nasıl yürekten katılıyorum!-


Hello Daphne! ^_^


6- Balayı (HoneyMoon) kitabının sonunda eskiden oyuncu olmak istediğine dair bir bilgi var. Bu isteğin neden gerçekleşmedi?

Üniversitede drama dersleri almıştım ama o zamanlar roman yazmanın çok daha harika bir şey olduğunu hayal bile edemezdim. Bu karakterlerle ilgili her şeyi bildiğim anlamına gelmiyor tabi ki. Motivasyonumu ve karakteristikleri çalışırken kademe kademe geliştirmeliyim.


7- Okurlarına söylemek istediğin bir şey var mı? Ya da eklemek istediğin herhangi bir şey?

Okurlarımla birincil ve doğrudan iletişim aracım FACEBOOK, Twitter ve websitem.
Okuyucularım bana ilham oluyor ve onların kendi fikirlerini benimle paylaşmalarını seviyorum. Okuyucularımla bu şekilde iletişim kurmayı seviyorum ancak maalesef umduğum kadar sık olması mümkün değil. Bazen bu kadar şanslı olduğuma inanmak için kendime çimdik atmak zorunda kalıyorum. Keşke her birinize tek tek teşekkür edebilsem. Biliyorum ki dünyanın her yerindeki okuyucularım, hikayelerimin ve kariyerimin tek ve en inanılmaz parçası olduklarını biliyorlardır...

Röportaj için teşekkür ederim. Lütfen; Facebook, Twitter adreslerimi ve websitemi ziyaret etmeyi unutmayın.



Devamını Oku »

29 Temmuz 2014 Salı

Ahlaksız Ritim - Olivia Cunning (Sinners on Tour / Günahkarlar Turnede #4)


Kitap Adı: Ahlaksız Ritim
Yazar: Olivia Cunning
Orijinal Adı: Wicked Beat
Çeviri: Tuba Özkat
Yayınevi: Ephesus Yayınları
 Sayfa Sayısı: 456
Basım: 2014
Seri: Günahkarlar Turnede #4 // Sinners On Tour #4 

Serinin Diğer Kitapları :
#5 Double Time - Çifte Vuruş -Trey
#6 Sinners at the Altar
#7 Sinners in Paradise
#8 Sinners Rock the Cradle



Serinin diğer kitaplarında da yapmış olduğum uyarıları tekrar yapmayı gerekli görüyorum.
18 yaşından küçüklerin bu seriyi okuması önerilmez. Rock gruplarından hoşlanmayanların okuması önerilmez. Rock gruplarının bizim gibi bir hayat yaşadığını veya bizimle aynı değerlere sahip olduğunu düşünenlerin okuması önerilmez. Cüretkar sahnelerden hoşlanmayanların okuması önerilmez. Sadece cinsellik değil, cinselliğin uç noktalarını içeren bu seride sadece bu kısımlara saplanıp, arkadaki hikayeyi göremeyecek olanlara önerilmez. Türün kendine hitap etmediğini bildiği halde ısrarla çıkan her +18 kitabı okuyup yerden yere vuranların okuması önerilmez. En çok da kendini her okuduğu karakterle özdeşleştirip; onların yaptığı doğruyu kendi doğrusu, onların yaptığı yanlışı kendi yanlışı kabul edenlerin okuması önerilmez. Çünkü cinayet romanları, seri katil içerikli kitapları okumak kişiyi -eğer patolojik bir temeli yoksa- seri katil yapmayacaktır. Ve seri katil konulu kitap okumak ne seri katilleri övmek, ne onların yaptığını meşru kabul etmek, ne de onlara hayran olmak demek değilse; bu tarz kitapları okumak da içindeki sahneleri övmek veya özenmek demek değildir. Büyük sır: Kitaplarda okuduğumuz hayatlar bizim hayatlarımız değil ^_^ 

Kendisine uygun olmadığını düşünüp, okumamayı tercih edenlere saygılarla :) 

----
Bay Romantik ve Bay P*rn* Yıldızı'nın tek bir bedende buluşmuş hali gibisin!.. 

Bu seriyi çok severim. Ki ilk kitaptan beri favorim Brian'dı. Seriyi benim gibi çok seven Kitap Tutkusu ve Pudra Tozu gibi :)
Ancak bu kitap tüm favorilerimi yıktı!
Daha kitabın 5. sayfasında Eric'e aşık oldum!!!
Kitap çok çarpıcı bir sahneyle olaya direkt giriş yapıyor ve beni de çarpıyor. 

Konudan bahsederek başlamak en iyisi. Bir aşağıda renkli yazılmış paragrafı 3. kitabı okumamış olanlar lütfen okumasın.
----

3. kitabın sonunda kaza yapan Günahkarların tur otobüsünden ses teknisyeni Dave yaralı olarak kurtarılır. İyileşmesi biraz zaman alacaktır ancak tam da turne ortasında olan Günahkarların zamanı yoktur. Bu nedenle geçici olarak Dave'in kızkardeşi Rebekah işe alınır. İşte beni öldüren o 5. sayfada ikisinin karşılaşması var *_* 


----
Diğer kitaplardan bilirsiniz Eric genelde sulu espriler yapan, 400 değişik tür omlet yapabilen -tabi mideniz kaldırırsa- , ve genelde izlemeyi(!) seven taraftır. Yaşayan en iyi baterist olduğu söylenir. Sadece bateri çalmasıyla değil, Günahkarlar'ın parça parça yazılmış nota ve sözlerinden harika şarkılar ortaya çıkarabilmesiyle de meşhurdur. Ve Rebekah'ya ilk görüşte aşık olmuştur!

Rebekah aykırı bir kız. Ancak her şeyin altında aslında çok acı yaşantılar vardır ve bunlar sonucu kendine tüm güvenini kaybetmiş bir haldedir. Ve malesef Trey'e aşıktır. 

Eric aslında baştan kaybetmiştir. Ama pes edecek midir, hayır!

Bu kitap serideki favorim oldu! Neden?
Brian'ın kitabı serideki en romantik kitaplardan biriydi ve çok sevmiştim.
Ancak Eric'in kitabında romantizmi hissettim, yeri geldi güldüm, yeri geldi hüzünlendim, kızdım, ağladım, kahkahalara boğuldum, somurttum... Her duyguyu yaşattı bana!
Bu nedenle Pudramı ve ikizimi bol bol "Ericcc!!!!" diyerek taciz ettim -_- Hayır, pişman değilim -_-

Kitabı okurken Avenged Sevenfold Dekkolistini dinledim. Çok düşkün olmadığım ama bazı şarkılarını severek dinlediğim bir gruba daha da yakın hissetmemi ve daha çok dinlememi de sağladı bir yandan seri!
Ve sanırım beni en çok hüzünlendiren şey Avenged Sevenfold'un Eric'e ilham veren ve 28 yaşında aramızdan ayrılan bateristi The Rev'i de hatırlamak oldu. Değişik hislere büründüm kitap boyunca... Özellikle 28 yaş vurgularında...

Eric'in içtenliğine, masumiyetine, afacanlığına ve o bir köşedeki yalnız ve terk edilmiş çocuğa hayran kaldım. 
Sevilmek için sürekli kendinden bir şeyler vermek istemesi içimi burktu...

Ancak Günahkarlar'ın sürekli birbirlerini kollaması ve teklifsiz dostlukları yeniden gülümsememi sağladı. 

Sed, o zeki bir hatun. Sonuçta benimle evleniyor. " diye seslendi. 
Eric ve çocukların hepsi kahkahalara boğuldu. 
"Bu onun duvar kadar g*rzek olduğunu kanıtlar!"

Eric'in şapşallıklarına, saçma esprilerine, çocuksu sevinçlerine kahkahalarla güldüm. 
Rebecca'yı çok sevdim ancak spoiler tehlikesi var, anlatamıyorum... 

Çok ağlak bir kitap gibi mi anlattım, emin olamadım ama aksine o kadar komikti ki... Üzüldüğümden çok güldüm ve sevdim. 

Sevdiğim kitapları anlatmakta zorlanmaktan nefret ediyorum -_-

Şimdi olduğu gibi... 

Grubun başı bağlanmamış tek karakteri, iki tarafa da oynayan Trey'in hikayesini feci merak ediyorum!

Brian, "Marcus bunu biliyor mu?" diye sordu.
Vay canına, şu yeni halıya da bak. Ne kadar da güzel. 
Eric, Brian'ın  suçlayıcı bakışından sakınmak için yere bakarken kırmızı zemindeki siyah benekleri ilk kez fark etti.



PUANIM: 
Devamını Oku »

24 Temmuz 2014 Perşembe

Günaha Davet - Sylvia Day



Kitap Adı: Günaha Davet
Yazar: Sylvia Day
Orijinal Adı: Seven Years to Sin
Çeviri: Müge Kocaman Özçelik
Yayınevi: Pegasus Yayınları
 Sayfa Sayısı: 399
Basım: 1. Basım / Mart 2013


"Bazı erkeklerin dokunuşu sadece acı verir..."

Sylvia Day, kitapları ülkemizde yayınlanmadan önce bile ismini duyduğum bir yazardı.
Bu nedenle yetişkin romans türündeki "Sana Soyundum" çıkar çıkmaz almıştım. 
Ancak YORUMUMDA bahsettiğim gibi beni feci hayal kırıklığına uğrattı. Kendimi sorguladım bir nevi. 
Çünkü kitap en başta özgün değildi, bu beni hayal kırıklığına uğratan başlıca nedendi. 

Sylvia Day'in historical romance'larının  apayrı bir yeri olduğunu öğrenince şansımı onlarla denemeye karar verdim.
Kısa süre sonra Pegasus Yayınları Sylvia Day'in historical romance'larını çıkarmaya başladı. Günaha Davet'i aldım, okudum.
Aslında kitabı okuyalı uzun zaman oldu ama yine yorumlamayı unuttuklarımdan biri. Daha doğrusu fırsat da olmadı pek. 
Blog ikizim de bu kitaba başlayınca birlikte yorum girmeye karar verdik ^^
Kendisinin yorumu için TIKTIK!!

Jessica dıştan mükemmel görünen tamamen kontrollü, buzdan bir heykel kadar kusursuz ve soğuk bir kadın. Daha doğrusu öyle görünüyor. Geveze ve hayat dolu kız kardeşiyle sohbet etmek en sevdiği şeylerden biri. Jessica nişanlı ve ertesi gün onun düğün günü. 
Karşılarında kavga ederek şakalaşanlar ise müstakbel kayınbiraderi Michael ve onun en yakın arkadaşı Alastair.

Alastair'in sözlükteki karşılığı "Günah" olmalı. Çünkü akla sadece bunu getirecek kadar çekici.
O akşam Jess, şahit olmaması gereken bir manzaraya şahit olur. 
Yedi yıl sonra Jess'İn kocası öldükten 1 yıl sonra, o manzaranın başrol oyuncusu Alastair tekrar karşısına çıkar. 
7 yıl önce yanmaya başlayan ateşi, çıktıkları deniz yolculuğu söndürmeye yetecek mi?

"Ne harika bir çift olacağız ama! Günahkar bir dul ve tövbe etmiş bir hovarda."

Gerçekten de Sylvia'nın historical romance'ları bir başkaymış. 
Bayıldım kitaba.
Özellikle hem Jess'in Alastair'le yaşadıklarına, hem de bölüm bölüm kızkardeşi Hester'ın yaşadıklarına yer verilmesini çok sevdim. İki hikaye tek kitap ^_^

Alastair'ın da Jess'inde şu anki durumlarını aileleriyle olan olumsuz yaşantıları belirlemiş.
Bunları birbirlerine açış şekilleri, duygularını, düşüncelerini, yaşantılarını yani her şeyi konuşmaları çok hoşuma gitti. "Ben seni seviyorum, sen de beni seviyorsun, bitti!" tarzı bir kitap olmaması kitabı bana daha da çok sevdirdi. Bazı şeylerin erken farkına varılması, üzerinde düşünülme ve konuşulma fırsatını arttırdığı için sanırım.

İddialara çok ama çok güldüm :) Özellikle toplum içinde hal ve tavırlarını değiştirme iddialarının sonucunu hevesle bekledim :p

"Seni zihnime sokmazsam hafızamda yer alabilmen mümkün mü?"


Ama düşündüğümde kitapla ilgili en sevdiğim şey gerçekçiliğiydi. Hatta okuduğum en gerçekçi historical romance buydu!
Okurken direk bir düşünce geçti zihnimden ve dedim ki "Amma toz pembe historicallar okuyormuşuz"

Bunu şöyle düşünmeyin. Eee, süper uyum, her şey mükemmel, sonsuza kadar süren aşk işte hepsinde var. Benim demek istediğim döneme dair ayrıntılar.
Örneğin kadının toplumdaki yerine dair ayrıntı bilgiler, bir leydinin yetiştirilme safhalarındaki acımasız gerçekler, bir ailenin bilmemkaçıncı çocuğu olmanın getirdiği konum vs... 
İyisiyle kötüsüyle o döneme dair her ayrıntının yerli yerinde olduğunu düşündüm, birkaç istisna hariç. 
Bu da benim için önemliydi.

Kitabı bu nedenlerle çok beğendim.
Sylvia Day'in diğer kitapları da elimde mevcut. Okumaya devam :)

Sevgiler...

P.S. : Sylvia Day'in kapaklarına bayılıyorum. Ama bu kitabın kapağında yakut bir yüzük olsa ölürmüşüm herhalde, keşke olsaydı :) 


PUANIM: 
Devamını Oku »

22 Temmuz 2014 Salı

Hunharca Kitap Alışverişi *_*



Kitap alışverişi yapmaya bayılırım bilirsiniz. Ancak son 1 haftadır delicesine kitap aldım, rekorumu kıramasam da hunharca kitap aldım *_* 

Neler aldım, gelin bakalım :) 

Cumartesi günü Sirkeci'de blog ikizim ve Pudra Tozu'yla buluştuk! Ay lav dem ^^
Ortalığı sular seller götürüyordu. Yukarıdaki resmi vapurda çektim :p

Buluşmuşken Artemis Yayınları'nın deposuna gittik. Alacağımız dünya kadar seri devamı vardı. 
Depoda kitaplar %35 indirimli aklınızda bulunsun ^_^


Fantastik kitaplarla samimiyeti pek olmayan Pudra Tozu da anne edasıyla listelerimizi kontrol etti ^_^


Dizisini ve kitaplarını severek takip ettiğim Güneyli Vampirler serisinin 4-5-6-7 nolu kitaplarını aldım.


Kitap listesi yaparken fark ettiğimiz üzere çok fazla yorumum birikmiş. Bunlardan biri Uyumsuz :(
Serinin devam kitaplarını da aldım :)
Bu serinin kapakları gerçekten harika!


Birikmiş yorum derken Ateş serisi Karanlık Ateş -_- Ateş serisi 4. kitap da seri devamı olarak alınanlardan ^_^ Serinin saçma geyikleri bitsin devam edeceğim :)  Meleklerin Kanı da başlanacaklardan ^^


Seri devamları demiştik ^^


Böylece sadece benim okumadığım Vampir Akademisi biter, yan seri başlar. 


Anita Blake *_*


Sonuç:


Artemis *_*

İkisimle kitaplarımızın yan yana hali ^_^


İkizimle kitaplığımız bir kaç tür hariç tamamen aynı. Burada gördüğünüz farklılıklar ise birimizde olup, diğerinde olmayanlar ^^ 
Çünkü biz ikiziz ! <3

En güzeli kitapları taşımadık, kargoya verdik :) 

Bunun rehavetine kapılan ben dönüşte Pudra'yı kitapçıya sürükledim. 


Tanesi 5TL den bu kitapları, (Uykusuz Geceler 10TL'ydi)



8TL'ye de bunları aldım. İkizime Hayallere Kapılma aldım!! ^_^

Sonuç:





Son bir haftalık kitap alışverişim toplu görüp, ne kadar battığımı fark edip bağışta bulunmak isterseniz:



Sevgiler :*




Devamını Oku »

INFINITE is "Back"



"Ay lav kambeks!" diyerek fangörl girişi yapıp tüm enerjimi döktükten sonra geliyorum Infinite'in kendini aştığı klibe... *_*

WELCOME BACK!!! Beast Ve Infinite ComeBack Yaptı! *_*  yazımda da bahsettiğim gibi Infinite'e takım elbiseyi çok ama çok yakıştırmıştım. Back klibinde ise tarz olarak özlerine dönmüşler tekrar. Ama oldukları yerde sayarak değil! Bence bir tık daha yukarı taşımışlar olayı. Bu karalar, deriler, kötü çocuk tarzını çok yakıştırdım Infinite'e.
Saçların yanları çizilerek, dövmelerle aşmış;  kısaca hakkını vere  vere yapmışlar :) 

Klibi izlemeden önce zaten çok aksiyonlu olacakmış, film gibi, fragman gibi lafları dolanıyordu. Ki teaser da bunu doğrulayacak şekilde; hepsi bir karanlık, bir yaralı, örselenmişti :)

İlk dikkatimi çeken Maknae Sung Jong oldu. Tamam, itiraf ediyorum Infinite'te en sevdiğim kişiler Hoya ve Sung Jong'dur; grubun genelini de çok severim, yanlış anlaşılmasın. En uzak olduğum kişi ise L'dir. Myung Soo'yla yıldızımız bir türlü barışmadı, Masters Sun'da bile :( 


Ama Sung Jong dikkatimi bu nedenle değil, klipteki konumuyla çekti. Hep maknaeliğin hakkını vererek davranan, kız grubu dansları yapan SJ; bu klipte "büyümüş" dedim yahu. Çok erkeksi ve hırçın gördük onu burada ve ben çok beğendim *_* 


Sesini de oldukça geliştirmişti. Bu daha da çok hoşuma gitti. Klip neredeyse onun üzerine kurulu gibi geldi bana, belki de onun gelişimine çok odaklandığımdandır, bilemiyorum. Yukarıdaki kareler beni bitirdi velhasılı kelam. 

Normalde genelden özele giderim ama madem özelden başladım önce kişilerden başlayıp klibin geneline gidelim :) Let's come with me!


Hoya'nın söylediği kısımları çok beğendim desem "Torpil!" der misiniz? :( 
Şey... Sesi ve söylediği kısım feci ahenkliydi de ^_^ Favori kısmım... 


Bak bak bak! Bizim korkak lider n'apmış böyle! :D Şu sahne bana bile "woow" dedirtti. Halbuki köpeklerden korktuğun günler sanki dün gibi Sung Gyu :) 


Bizde kanıtlar konuşur (cool surat) :p

Bu kadar cıvıklık yeter, klibe dönüyorum. 

Klip feci derecede aksiyonlu, tempo hiç düşmüyor.
Tema, kaçırılan bir kız ve bizimkilerin onu kurtarmaya çalışması üzerine kurulu.
Klipten önceki konuşmalar, resimler vs bende MBLAQ - It's War gibi bir klip beklentisi oluştursa da pek alakası yok. It's War bambaşka bir yerlerde *_* 
Şarkı ise daha duygusal kalıyor klibe göre. Türk Inspritler hemen çevirmiş ^_^
Söz ve müzik olarak feci duygusal bir parça var ve  inanılmaz hareketli, dövüş sahneleriyle dolu, kanın gövdeyi götürdüğü, gözyaşları içinde de bir klip var. Ne yalan söyleyeyim ilk izlediğimde biraz yadırgar gibi oldum. Şarkı tek başına harika, klip tek başına harika ama bir araya geldiklerinde olmuşlar mı diye? 
2. izlememde bu hissi büyük ölçüde atmıştım.
Neden böyle düşündüm ki acaba? dedim kendime.
Çok değişik ve güzel bir dönüş olmuş bu! :)

Klibin mekanları üstte gördüğünüz resimdeki gibi. 
Aksiyon sahneleri dışında ara ara senkronize bir şekilde dans ettikleri kısımlar da mevcuttu.


Bunlardan biri bu dar koridor ki efektler falan harikaydı. MBLAQ'ten sonra dans senkronizasyonuna bayıldığım grup Infinite'tir! :)


Bir de bu çatıdaki mavi kıyafetli halleri var ki, kıyafetleri beni benden aldı. Buradaki dans da oldukça ahenkliydi. Sung Jong dikkatinizi çekti değil mi? Evet, ben de bundan bahsediyordum ^_^


Arkada plan ve dans harika. Infinite'in sonsuzluk simgesi de göze çarpıyor. Şu kare tamamdır benim için!


Tüm üyeler klip için haşin ve yaralı bir tarza bürünmüş. Sung Jong, Dong Woo ve Sung Gyu'nun saçlarına faça (!) attırmaları,  Sung Yeol ve Hoya'nın bandanaları ve üyelerin dayak yemiş makyajları gibi. Özenli çalışma!


Ama ama favorim Sung Gyu'nun yüzünün yanındaki ısırık izi :D 

Kısaca danslara, konsepte, şarkıya bayıldığım bir klip oldu. Infinite'in her seferinde kendisini biraz daha geliştirdiğini, daha ileri gittiğini görmek güzel  :)

Kızı kurtarmak için iyi dayak yediniz gençler !
Ama klip güzel :)

Dip Not: Sung Yeol ve Hoya'nın boynundaki bandanalara hasta oldum +_+





Şekil 1A ve 1B



Kısaca...


Infinite is "Back" :) 


Devamını Oku »