25 Şubat 2014 Salı

Yeni Bir Deneme: Beyaz Çikolatalı Kahve ^^


Yeni şeyler denemeyi seviyorum ama özellikle içecek denemesiyse bu bayılıyorum. Bu tarifi One Better Day buldu, ilk blog ikizim Kitap Tutkusu denedi ve ben yazıyorum hehe :)

İsmi beyaz çikolatalı kahve olsun, tarif videosunda adı yoktu :p

Öncelikle birkaç tablet beyaz çikolata parçalanıp bardağa konur. Ardından yarım bardak sıcak suyun içinde 1 ölçü kahve (Ben 1 tatlı kaşığı koyarım hep) eritilir. Bardaktaki beyaz çikolataların üzerine dökülür. Üzerine kaynatılmış yarım bardak süt dökülür ve güzelce karıştırılır.
İtiraf: Ben sütünü azıcık daha fazla koyuyorum ^_^


Tadına gelince; beyaz çikolatanın kremamsı tadı kahveyle birleşiyor ve hiç fena olmuyor. Öldüm, bittim diyemem ama sade kahve sevmeyenler, kahveyi aromatik ve yumuşak içenler ve benim gibi ara ara değişik tatlar isteyenler için güzel oluyor. Bundan sonra kahvemi böyle içerim demiyorum tabi ki, ama ara ara deneyeceğim kesinlikle :)

Deneyin ve kararınızı siz verin derim, şimdiden afiyet olsun ^^




Devamını Oku »

21 Şubat 2014 Cuma

Benherneysemo'nun Kişisel Gelişim Kitaplarıyla İmtihanı ve Dale Carnegie


-Kişisel Gelişim okurken nasıl göründüğümü merak edenler resmin sol alt köşesine baksınlar :) -

 Böylesine kendi alanım olmasına rağmen kişisel gelişim kitaplarından hiç hoşlanmıyorum :( Okurken, daha doğrusu okumaya çalışırken çok ama çok sıkılıyorum. Bana göre insanları hepsi aynı ayara, aynı tuşlara sahip makineler gibi görüyor bu kitaplar... Sanki bir tavsiye tüm insanlığa genellenebilirmiş gibi... En nefret ettiğim özellikleriyse hayatımızı kökten değiştireceklerine ve her şeyi elde etmemizi sağlayacaklarına dair kibirli söylemleri.  Öyle bir kendini beğeniş ki , şok edici. Sanki herkesin elde etmek istediği daha büyük ev, daha çok paraymış gibi bir tavır... Kalıplara sokmaya çalışırcasına akıl verme çabası... 10 Adımda şu, 20 adımda bu... Bu durum benim hoşuma gitmiyor. Ve çok fazla da inandırıcı gelmiyor. Çünkü bir yandan da bu kitapların büyük bir kısmı Avrupa ve Amerika menşeili, doğal olarak da oranın kültürüne aitler, bize uymuyor, çoğu yönden eğreti kalıyorlar ve kalmaya da mecburlar.
Bir sevmediğim özellikse verdikleri tavsiyelerin büyük bir kısmının muğlak, havada, uygulama yöntemi, pratiği olmayan tavsiyeler olması.  "Bugün hayatınızı değiştirin!" Peki ama nasıl? Ayrıca senin değişiklik, başarı, harika bir hayat addettiğin şeyler benim için de öyle mi?  Ya  senin dediklerine sahip olduğum halde mutlu değilsem?
Bunlar benim bu kitapları okumaya çalışırken hissettiğim "kişisel" düşüncelerim. Okuyup, bu kitapların hayatlarını değiştirdiğini, çok faydalandıklarını söyleyen insanlar da olacaktır. Eminim ki doğrudur. Zaten benim karşı çıktığım nokta genelleme kısmı... :)
Bu tarz düşündüğümü bilen bir arkadaşım, bir gün bana Dale Carnegie'yi önerdi. Hayattaki tüm arkadaş ilişkilerini bu kitaba borçlu olduğunu da eklemişti. Okuma yazma öğrenip bu kitabı okuyana kadar hiç arkadaşı olmamış gibi... 
Onun ısrarıyla aldım Dale Carnegie'yi. İlk,  Dost Kazanma ve İnsanları Etkileme Sanatı'nı aldım. Daha sonra ikinci el olarak Söz Söylemek ve İş Başarmak Sanatı'na rastladım, onu da aldım.  Tek kitabıyla yargılamak istemedim yazarı.  
İlk kitapta nasıl dost kazanılır ve bu dostlar (!) nasıl kullanılır bunu anlatıyor. Evet, evet... Nasıl evet dedirtirsiniz, nasıl ilişkileri kuvvetli tutup her dediğinizi yaptırırsınız gibi. Ve buna dostluk deniyor...  Olsa olsa çıkar ilişkisi olur... 


Söz Söylemek ve İş Başarmak Sanatı ise diğerine göre on kat daha sıkıcı bir kitap... Üstüne, alırken hiç dikkat etmemişim, daha önceki okuyucu tüm satırların altını mavi bir tükenmez kalemle hunharca çizmiş, yetmemiş devasa yuvarlaklar içine almış cümleleri, yetmemiş harika(!) el yazısıyla aynı şeyleri tekrar yazmış... Bayıldığım bir kitap olsa okunmaz böyle, kaldı ki bu... 
-Bakmayın böyle okunmuş görünmesine, kendi de yarım bırakmış:p - 

Hakkını yemeyelim Carnegie'nin, diğer kişisel gelişim kitaplarına göre üslubu çok daha düzgün. Gereksiz kibirli ve iddialı ifadelere yer vermediği için bir adım daha önde. 
Her şeye rağmen herkesle dost olmanın ve dostluğu sürdürmenin kendine özgü bir doğası vardır ve bu hesap kitaplar sizi ancak gerçek dostlardan eder bana göre... 

Sevgiler :) 

Devamını Oku »

17 Şubat 2014 Pazartesi

Limos - Larissa Ione (Mahşerin Dört Atlısı #2)


Kitap Adı: Limos
Yazar: Larissa Ione
Orijinal Adı: Immortal Rider
Çeviri: Burcu Çelik 
Yayınevi: Arunas Yayıncılık
 Sayfa Sayısı: 463 
Basım: Ağustos, 2012 
Seri: Mahşerin Dört Atlısı /Lords of Deliverance #2
(Seri ayrıca Demonica serisiyle bağlantılı. Limos aynı zamanda Demonica #7 nolu kitap.)

Serinin Diğer Kitapları :
#3 Lethal Rider/Thanatos
#4 Rogue Rider
#5 Reaver
#6 Revenant (Henüz basılmadı)


---
Gerçekler seni özgür kılar...
---

Bu seriyi seviyorum, değişik bir fantastik seri... Ares'i okuyup beğenmiş, Limos'u da 2012 İstanbul Tüyap Kitap Fuarı'ndan almıştım, ancak daha yeni okuma fırsatı bulabildim. Bu kitabı da One Better Day ve Kitap Tutkum'la birlikte okuduk. ^^ Onların yorumlarını okumak için isimlerine tıklamanız yeterli... 

Bu seride sevdiğim şeylerden biri kitap sonunda serinin bir sonraki kitabının ilk bölümünün bulunuyor olması. Ares'in sonunda nefes alacakken Limos'un ilk bölümünü okuyup dehşete düşmüştüm, çok can alıcı başlıyor diye. 

Bir kutlama partisinde Aegis üyesi Arik dayanamaz ve Limos'u öper. Garibim başına geleceklerden habersizdir. Normal bir bayan olsaydı, Arik en fazla bir tokat yerdi; ancak Limos'u öpmenin cezası Sheul'e (şeytanların yaşadığı yer altı kısmı, bir nevi cehennem) çekilip en berbat zindanlardan birinde işkence görmektir. 

Limos bu! Mahşerin Dört Atlısı'nın tek dişi olanı, nam-ı diğer: Kıtlık!!!
Limos'a kalsa o böyle bir ceza vermez ama Limos Satan'ın nişanlısı. Sadece kocasının çıkarabileceği bir bekaret kemeri olan ulaşılamaz bir dağ. Ve müstakbel gelecekteki kocasını kıskandırmak için Arik'in Limos'u öpmesi yeterli... 
Arik, işkence sırasında Limos'un adını söylerse Limos yeraltına inip kocasının eline geçecektir. Ama Arik pes etmez... 




Kitapta sevdiğim bir diğer şey tamamıyla esas karakterlerin etrafında dönmüyor olması. Bir yanda Limos ve Arik'in arasındaki yakınlaşmayı okuyoruz. Limos'un çok sırrı var...  Diğer yanda mührü kırılan kardeş Salgın'ın kardeşlerinin mührünü kırmak için çevirdiği akıl almaz oyunları okuyoruz. Yiğidi öldür hakkını yeme, Salgın'ın hamleleri inanılmaz zekice, alt etmesi zor. Bambaşka bir yanda düşmüş melekler hakkında bilgi alırken; yer altı ve yer üstünün gelişmelerden nasıl etkilendiğini gördük. Ayrıca 4 kardeş yine bir aradaydı. Ares'in hayatının devam edişini, Thanatos'u neler beklediğini okuyoruz. Ki zaman zaman Limos'tan çok Thanatos'a yer verildiği zamanlar oldu. Thanatos benim 4 kardeş içindeki favorim, kitabını çok merak ediyorum özellikle de gelişmelerin temeli bu kitapta atıldığı için...

Limos'u şu yönden sevdim. Bu tür kitaplarda bir kaç istisna haricinde genellikle güçlü olan/fantastik olan erkek karakter olur, ancak bu seride özellikle de mahşerin 4 atlısından birinin bayan olması benim hoşuma gitti. Bir de vampir, kurt adam ya da cadı değil yani koskoca Kıtlık. 

İlk kitapta çok fazla açıklama vardı, seri başı olduğu için. Ayrıca çeviri de çevirmenin ilk kitabıymışçasına biraz acemiceydi. Hayır kötü değil ama bocalamaları hissediyorsunuz. Bu kitabın çevirmeni de aynı isim ama Ares'ten sonra tekniğini geliştirdiğini görebiliyorsunuz. Limos'un çevirisi çok daha iyiydi ve puntolar da Ares'e göre daha büyüktü. O nedenle
daha rahat okunuyor. Thanatos'un çevirisi ise başka bir isme ait, seri ortasında çevirmen değiştirilmesini sevmiyorum ve genelde faciayla sonuçlanıyor. Bakalım Thanatos'ta nasıl sonuçlanmış...


%10 fantastik ögelerin yanında %90 aşka odaklanan kitaplardan değil. Yaratılan dünyayı seviyorum ben. Seri gittikçe güzelleşiyor gibi, göreceğiz ^^

PUANIM: ♥ -4,5'tan 5- 

ALINTILAR

"Şimdi ben senin adını söylersem sen nişanlının yanına gideceksin. Bu mudur? Yani ben onca işkenceyi sen bunu yaşama diye mi çektim?"

Arik, Limos'un adını söylecekti. Hem de çatıya çıkıp haykıracaktı."   :D

---

Ares: "Özür dilerim." dedi. "Köpek kumandaya basıp kanalı değiştirmiş olmalı. Pazarlama kanalındaki saçma sapan reklamlar çok eğlenceli değildir herhalde.

Ah,hayır gerçekten! Ben de tam altın bir kolyenin ve göz yaşı şeklinde tasarlanan küpelerin, bana ne kadar yakışacağını düşünüyordum. Hem de bu kadar ucuz fiyata. Ama lanet olsun, pazarlık yapmayı ihmal ettim. Çünkü ben hareket edemiyorum!

Thanatos'u  işte bu yüzden seviyorum :p






Devamını Oku »

16 Şubat 2014 Pazar

Kitap Alışverişi ve Tatlı Bir Buluşma ^^


Biricik arkadaşlarım Kitap Tutkusu ve Pudra Tozu'yla buluştuk. Hem de Sevgililer Günü'nde :p Zorlama özel günlere pek önem vermem ben, kişisel özel günler daha önemli benim için.
Bu kez Eminönü'nde buluştuk, Sultanahmet'e yürüdük... İstanbul'dan çoğu şehir kaç km görebildiğiniz bu tabelaya ise bayıldım. Ben kendi ilgimi çeken Seul'e odaklanmışım :p 




Sultanahmet Mado'da kahvaltı yaptık. Daha önce Kadıköy, Taksim birçok şubeyi denemiştik, hem kahvaltı, hem servis harika olurdu ama Sultanahmet şubesi çok ama çok vasattı... Yolunuz düşerse değiştirin derim :) Görüşmeyince özlüyorum kızları :(  Bolca sohbetle geçen günümüzde bol bol kitap alışverişi de yaptık.








Masumiyet Çağı ve Tutku, Pudra Tozu'nun hediyesi ^^  Lisa Valdez'in yeni baskısı malumunuz bulunmuyor. Sabır'ı zar zor bulabilmiştim ancak o serinin 2. kitabı. İlk kitap Tutku'yu bulamadığımdan dert yanıyordum ki, Pudram bulmuş benim için ^^ Nasıl sevindim. 



Diğer kitaplar ise merak ettiklerimden. Sylvia Day'in historical romance'leri güzel oluyor. Elimde Günaha Davet ve Yatağımdaki Yabancı vardı, son çıkan Arzulanan Kadın'ı da aldım, içim rahat. 

Teresa Medeiros'un kalemini çok severim *_* Bu kitabın kapağını görünce Kitap Tutkumla vurulmuştuk: "Mooooooor! *_*"  diye :) Hemen satın aldım. Unutulmaz Öpücük benimdir. ^^ 

Susan Elizabeth Philips dikkat çeken yazarlardan ancak hiç almamıştım. Pudra Tozu çok sever. Onun tavsiyesine güvenerek serinin İlk kitabı "Aşkta İlk Çeyrek"i aldım. 

Arzuların Esiri'ni görüyordum, güzel bir seri olduğunu da çokça duymuştum ama almaya bir türlü cesaret edememiştim, blog ikizimin de etkisiyle aldım ^^

Önerileriyle destek olan arkadaşlarıma çokça teşekkürler :) 
Zevkli bir kitap alışverişi oldu.
Bana da keyifli okumalar olsun ^^ Değil mi? -_- 

Herkese sevgiler... :*



Devamını Oku »

İçmek ve Kalori Yakmak?


Bol güneşli bir İstanbul sabahı Sapphire'de buluştuk Pudra Tozu'yla. 
Sapphire'in 55. katı Seyir Terası olarak geçiyor ve tüm şehir sanki ayaklarınızın altında... 
Öyle hoş bir manzara karşılıyor sizi. 
Sonra güzel bir kahvaltı... 


Şu an sadece Gratis'lerde satışa sunulmuş yepyeni bir ürün karşıladı bizi: Aspire. Alameti farikası şu ki; içtiğinizde 200 kalori yakmayı vaat ediyor. 
Yeni şeyler denemeye bayıldığımı bilirsiniz. Direkt tadım aşamasına geçelim :) 

Enerji içecekleriyle hiç ama hiç aram yoktur. Öyle bir şey mi acaba diye düşünmedim değil. 
Ancak içerik tamamen farklı ve vaat edilenler de tamamen farklı. Biri enerji vermek üzerinde giderken, diğeri kalori yakmak üzerinden gidiyor. 


Kalori kısmındansa tadına odaklandım ilk başta. İlk tepkim şu oldu: "Ben bu tadı bir yerden biliyorum."
Meğer içinde yeşilçay varmış. Ben yeşilçay ve bitki çayı çok severim. Kış aylarında sıcak içtiğim yeşilçayı biraz limon, nane ve şeftali yardımıyla harika bir yazlık içeceğe çeviririm. O yüzden bu tat benim için tanıdıktı. 
Farklı gelen ise yaban mersiniydi. 
Daha piyasada yeni olan bu ürün nasıl bir tepki görür bilinmez ama kalori kısmını es geçersek tadını çok beğendim. 


Kalori kısmını ise deneyip görmek lazım.


 

Bir sonraki durağımız Nero'ydu...  
Mis gibi bir kahve ve sohbet olmadan geçen buluşma, buluşma mıdır? :)

 Sevgiler ^^

Devamını Oku »

9 Şubat 2014 Pazar

Çikolatte - Yesek mi? İçsek mi?




Yeni şeyleri denemeyi severim. Sevmek ne kelime bayılırım. Bu demek değil ki sadece piyasaya yeni sürülmüş ürünler; benim ilk kez görüyor olmam yeterli. Bugün annemle markette tembel tembel gezerken Dr. Oetker'in Çikolatte isimli ürününü gördüm. Daha önce hiç denk gelmemiştim. Ürünün yapım aşaması için 2 seçenek olması ilgimi çekti. Denemeye karar verdim. 2 türlü de denemek için 2 paket aldım. 


İlk seçenek: İÇMEK!



1 bardak sütle yapılan tarif.Normal içilebilir sıcak çikolatadan farkı ise sütle birlikte pişiriliyor bir süre. Tadı da farklı. Pudingin içilebilir hali gibi. Sıcak çikolatayla karşılaştırınca hangisi daha iyi bilemedim. İkisi de ortalama.


İkinci seçenek: YEMEK!




1.5 çay bardağı sütlük daha az ölçüyle puding yapılıyor bu tarifte de.  Tatlı krizleri için tek porsiyonluk bir kurtarıcı olabilir. Normal pudingden kıvamı azıcık daha sıvı. Bu nedenle direk yemektense, meyve üzerinde, bisküvi (kırılmış) üzerinde kullanmak için daha uygun gibi. Hatta süper olabilir, çok pratik :D

Denemişken paylaşmak istedim. Herkese tatlı geceler :)


Devamını Oku »

7 Şubat 2014 Cuma

OKK: Sınırları Zorlamak - Katie McGarry // Ön Okuma + Çekiliş



Merhabalar! :)
Okuyan Kızlar Kulübü olarak bu kez Aspendos Yayınları'ndan çıkacak olan Sınırları Zorlamak - Katie McGarry kitabının Ön okuması ve Çekilişiyle sizinle olacağız ^^



Young Adult türündeki bu kitabı kazanacak 2 kişiden biri olmak için TIKTIK

ÖNOKUMA

...
Aspendos Yayınları'na teşekkürler ^^
Devamını Oku »

5 Şubat 2014 Çarşamba

Sevecek Biri - Addison Moore (Someone to Love, #1) - OKK İNCELEMESİ




Kitap Adı: Sevecek Biri
Yazar: Addison Moore
Orijinal Adı: Someone to Love 
Çeviri: Arzu Ayas  
Yayınevi: Aspendos Yayınevi 
 Sayfa Sayısı: 333
Basım: Ocak, 2014


Seri Sıralaması:
#1 Someone to Love / Sevecek Biri
#2 Someone Like You
#3 Someone For Me (Henüz Basılmadı)
---


Benim kötü bir ayrılığım olmadı. Kalbini kimseye açmazsan, kırılmasını da önlersin...  


---
Cruise Elton aşk denilen şeyden bir kere nasibini almıştı ve işler hiç de iyi gitmemişti. O günden sonra aşka inanmayan Cruise, tek gecelik ilişkilerin adamıydı ve bu konuda kendince ünü olan bir tür üstattı.  Kendall, Garrison Üniversitesi'ne nakil olmuş, yeni kız. Deneyimsiz biri. Annesinin defalarca boşanmayla sonuçlanmış evliliklerini gördükten sonra, o da aşka inanmıyor. Yolları Cruise ile kesiştiğinde bakire olan Kendall, Cruise'un dişi versiyonu bir çapkın olmak için Cruise'dan onu eğitmesini ister. 

Kitap bölüm bölüm Cruise ve Kendall'In ağzından anlatılıyor. Bir öncekinin kaldığı yerden diğeri devam ediyor. Böyle çift bakış açısıyla yazılmış kitapları seviyorum. Ben Cruise'un bakış açısını daha gerçekçi buldum, daha çok sevdim. Kendall'ın tekdüze bakış açısındansa Cruise'u tercih ederim. Çünkü Cruise oyuncu ve yaramaz bir anlatıma sahip :) 

İlk 100 sayfa herhangi bir aksiyon yok. Olayları daha yeni yeni anlıyormuşuz gibi sadece durumsal bir anlatım var. Daha sonrasında kitap hareketleniyor, bir çok yan olay kitaba eğlence ve heyecan katıyor.  Ayrıca ilk 100 sayfadaki zorlama tasvirler yerini daha doğal ve eğlenceli tasvirlere bırakıyor.

Kitapta beni rahatsız eden tek şey cinsel uzuvlara olan aşırı atıflar. Kitapta bir şeylere benzetilecek her şey, işin içinde cinsellik olsun olmasın cinsel organlara benzetilmiş, her paragrafta illa ki bir kez olsun geçiyor. Bu da göz yoruyor ve gereksiz olduğu için rahatsız ediyor. 

Kitap başladığında kendimce bir şeyleri tahmin ederim diye düşünmüştüm ama her seferinde beni şaşırttı, karakterler çoğu zaman, bana göre olumlu olacak şekilde, ters köşe olacak uç davranışlarda bulundular.  

Hızlı okunan, yer yer değişik,  kendi içinde güzel bir aşk hikayesi. 

PUANIM:   (3,5 tan 4 )

ALINTILAR

Aşk.
Sanırım gerçekten vardı.
Her neyse.

---

Aşkın da böyle olacağını hayal ediyordum, manzaranın güzelliği seni cezbederken kendi aptallığın yüzünden alev alev yanmanın şaşkınlığını yaşayacaktın.
Kulağa saçma gelse de Cruise'un bu ateşte benimle birlikte yürümesini istiyordum. Tanrı biliyor ya yanmaya can atıyordum.


Devamını Oku »

3 Şubat 2014 Pazartesi

İlk Defa - Cora Carmack (Losing It #1)



Kitap Adı: İlk Defa
Yazar: Cora Carmack
Orijinal Adı: Losing It
Çeviri: İmge Tan
Yayınevi: Pena Yayınları
 Sayfa Sayısı: 276
Basım: Ocak, 2014
Seri:
#1 İlk Defa
#2 Aslında
#3 Aramızda

 Umut... Tam bir orospu çocuğuydu!


Arka kapak resmine bayıldığım kitabın arka kapak yazısı aslında  konuyu harika anlatmış :) 
Ama gelenektir, biraz bahsedeyim... 
Tiyatro bölümü öğrencisi Bliss'İn okuldaki son dönemi. Ve o bakire olarak mezun olmak istemiyor. Bu konuda bir hamle yapmaya karar verir ve o gece kendisini inanılmaz bir erkekle tanışmış olarak bulur. Olaylar olaylar ve kızımız "Kedii!" diye bağırarak yatakta çırılçıplak olarak bıraktığı adamın, ertesi gün yeni tiyatro hocası olduğunu öğrenir :)
Komik bir sürecin de adımları atılmış olur tabi :)

Karakterleri çok sevdim. Kimse mükemmel değil, kimse nerde ne yapması gerektiğini çok iyi bilen, her hareketi doğru, kusursuz, ütopik varlıklar değil. Esas kızımız Bliss tam bir kontrol manyağı. Öyle deyince sıkıcı ve kuralcı biri sanmayın, aksine o doğal komiklerden. Her seferinde kendini komik duruma düşürmeyi başarıyor.


Garrick ise sarışın, hoş bir İngiliz! Accent detected!!! *_* Fakat o da pek mükkemmel değil, az mükemmel :p
Onun da hataları var tabi ki...

Yan karakterlerin çok derinine inilmemiş olmasına rağmen onları da sevdim. Beni tek rahatsız eden de hikayenin %90'ı ikili arasında geçiyor. Zaten az olan yan olaylar bile, ana karakterler üzerinden anlatılıyor.

Çok hafif, yormadan okunacak tatlı bir kitap. Komik diyaloglarla dolu, bu da okuduğumuz aşk hikayesini daha eğlenceli kılıyor.
Ayrıca inanılmaz akıcı, hızlıca ilerliyor. Çok kısa sürede bitiverdi :)

Kitapta favori karakterim ise Hamlet'ttabi ki ^^ Bayıldım ona... Okuyanlar ne dediğimi anlayacaktır :)

Çoğu kitapta bayıldığım şeylerden biri de vardı kitapta: Garrick'in ağzından yazılmış  bir bölüm *_* Salt erkek gözüyle yazılmış bir kitap okumak istiyorum bu türde artık ^^ 

  Aşk dışında çıkarılacak ders sanırım kadın olmanın her kültürde zor olması. Ne kadar geri kalmış, ya da gelişmiş olsun fark etmez; dünyanın her yerinde kadınlara ve kadın olma rollerine yönelik tabular, baskılar farklı şekillerde de olsa sürekli var...

PUANIM: ♥ 

ALINTILAR

"Davet mi bekliyorsun?" diye sordum, kapının dışında dikilen Garrick'i süzerek. "Bana bir vampir olduğunu söyleyeceğin bölüm mü geldi?"
Kıkırdadı. "Hayır. Yemin ederim soluk tenimin tek nedeni İngiliz olmam."

---

Homurdanarak, "Güle güle." dedim. Telefonu kapatmak kendimi iyi hissetmemi sağlamıştı. Hatta bir kez daha annemi arayıp yine telefonu kapatmayı bile düşündüm.

Devamını Oku »