17 Şubat 2017 Cuma

Ocak - Audrey Carlan (Takvim Kızı - Calendar Girl #1)



Kitap Adı: Ocak
Yazar: Audrey Carlan
Orjinal Adı: January
Çeviri: Esra Çetin
Yayınevi: Arkadya Bitter
Basım Yılı: Aralık 2016
Sayfa Sayısı: 136
Seri: Takvim Kızı / Calendar Girl #1

Seri Sıralaması
#1 Ocak / January
#2 Şubat / February
#3 Mart / March
#4 Nisan / April
#5 Mayıs / May
#6 Haziran / June
#7 Temmuz / July
#8 Ağustos / Agust
#9 Eylül / September
#10 Ekim / October
#11 Kasım / November
#12 Aralık / December


"Emin ol, küçük kız. Bu bir şaka değil. Babanla eski sevgilinin yaptıkları kaderini çoktan belirledi."

Mia Saunders'ın babası bir mafya babasından (ki Mia'nın eski sevgilisi) aldığı yüklü miktardaki parayı geri ödemezse öldürülecektir. Hayali oyuncu olmak olan Mia, bu durumda bu parayı bulmak için iyi gelir elde edeceği bir iş bulmak zorundadır. Bulur da! 
Her ay farklı bir erkeğe eşlik edecek, bir yılın sonunda da gerekli parayı elde edecektir. Bağlanmadan, aşık olmadan... 

Yani o cemiyetin yeni takvim kızıdır. 

İlk taliplisi ise III. Weston Charles Channing. Evet, üçüncü :)
Harika sörf yapıyor ama tek iyi yanı bu değil elbette. Buradan ötesini anlatmasam da olur gibi.



Arkadya Bitter yetişkin romans türünde kitaplar yayınlayan bir yayınevi. 
Bu seri genelde çıkardıkları kitaplardan bir parça daha farklı. Bir günümüz aşk romanında olacak seviyede, tam olarak yetişkin kategorisine girmiyor bence. 

Onun dışında kısacık. Kitap okumaya yeni yeni döndüğüm şu günlerde bana ilaç gibi geldi. Uykusuz olduğum bir gecede bir kerede bitirdim. Rahat bir dili var. 

Ve oldukça esprili. Mia çok fazla duygusal dehlizlerde dolaşan bir karakter değil, bakış açısı insanı sık sık güldürüyor. Mia'nın maceralarını anlatış şeklini sevdim. 

Günümüz aşk romanıyla, beyaz dizi arasında eğlenceli bir hikaye diyebiliyorum şimdilik.


Açıkçası seriye dair esas hislerimin ikinci kitabı okuduktan sonra netleşeceğini düşünüyorum. Çünkü Mia, arka kapak yazısından da anladığımız üzere her ay farklı birine eşlik edecek. Yazarın bunu nasıl ele alacağını ve nasıl bağlayacağını merak ediyorum. Şubat kitabında bu biraz daha anlaşılacak gibi. 


O zamana kadar, kitabı sevdim. 

Sevgiler:* 

 


Bu yazıyı "benherneysemo.blogspot.com" dışında herhangi bir blog/forum/internet sitesinde okuyorsanız, şahsımın bilgisi dışında ÇALINMIŞ DEMEKTİR!!!
Devamını Oku »

12 Şubat 2017 Pazar

Karanlığın Elli Tonu Filmi Vizyona Girmeden Çabucak Derken Çıkmış Bile :D


YASAL UYARI: Bu yazı tamamen sevgili dostum (ne kadan naziğim) A ile birkaç gün önce olan konuşmamızdan esinlenilmiş bir sohbet yazısıdır. 

Elli Ton serisini kitaplar çıktığı an alarak; çıkar çıkmaz, sıcağı sıcağına okumuştum. Dünya çapında ne çok konuşulan ve ne çok satan bir seriydi.

Bize geldiğinde de tartışmalar dinmedi, şimdi bile bir elli ton geyiği dönüyor sohbetlerde. Yetişkin Romans çıktığı mı var Türkiye'de, durun bir deneyelim, ne menem bir şeymiş görelimcilerin yanı sıra bu kitabı ahlaksızlık olarak nitelediği için ya da edebi hiçbir değeri olmadığı için okumayı tercih etmeyen insanlar vardı elbet. Normalde herkesin kendi köşesine çekilmesi gerekirken o köşeler oldu boks ringinin mavi ve kırmızı köşeleri. Sol kroşeler, aparkatlar havada uçuştu. 


Tam sular duruluyor derken her ballı seride olduğu gibi üstünün kaymağını sıyırıp ekmeğine sürmek isteyenler oldu ve kaçınılmaz bir şekilde serinin beyaz perdeye aktarılacağı açıklandı. 

Normalde kitabını okuduğum serilerin filmlerinde kim oynayacakmış pek merak etmem ve ya filmiyle ilgili heyecan dolu olmam. Ya da bir kitabı okurken karakterleri ne kendimle ne de ünlülerle özdeşleştirmem. Ama bu seriyi okurken Christian Grey olarak zihnimde tek bir görsel vardı o da MattBomer.jpg idi. 

Bu serinin hiçbir zaman büyük bir fanı olmadım, yorumlarımda çoğu konuda eleştirdim vs. Ve seri bittiğinde benim için 5 üzerinden 3,5 / 4 puan arası bir yerdeydi. Yani sevdim ama ölmedim aşaması diyoruz buna. Ancak filmde Matt Bomer'ın oynaması konusunda feci derecede ısrarcıydım. Başka hiçbir oyuncuyu ya da filmde oynaması için düşünülen hiçbir seçeneği Christian'ın C'si olmaya yakın görmüyordum. 

İlk resim hayallerse bu nahoş resim hayatlar oluyor :D 

İçimde gizli tuttuğum fanlık damarı bir tek söz konusu Christian'ı Matt Bomer'ın oynaması gerektiği konusunda belirginleşiyordu. Yoksa Ana'yı falan kim oynamış zerre umurum değildi. 

Gelgelelim James Dornan, Christian olarak seçildiğinde ki Matt'in olmayacağı artık belliydi, çok çok kötü bir seçim olduğunu düşünmüyordum çünkü Once Upon a Time'dan bir sempatim vardı kendisine. Ama ondan Christian olmaması gerektiğinin de ayırdındaydım. 

Bu sırada mavi köşe ve kırmızı köşedeki okurlar arasındaki kırmızı köşede bulunan fanlar kendi aralarında bölündüler elbette. Kim olacak, ne olacak aşamasında ortalık tekrar bir karıştı ve mavi köşedekiler olayları alaycı godaman gülüşleriyle izlediler.

Görmek istediğimiz manzaralar :)
Velhasılı kelam ilk film çıktığında sinemaya gitmedim. Burada protestom tamamen Matt yoksa ben de yokum seviyesindeydi. Ki Matt Bomer hayranı falan da değilim. Sadece kitap dünyasındaki Christian Grey'in paralel evrende bizim dünyamızdaki yansımasıydı o benim için. Acınası.

İlk filmi tam bir Jamiesever olan kuzenimle, patlamış mısır çay eşliğinde pijamalarımızla evde izledik. Ve ben filmi sevmedim. Sadece Jamie yüzünden ve sadece kitapların film uyarlamaları her daim kötüdür breh breh diyerek can çekişmekte olan zavallı entelektüelitem yüzünden de değil. Film gerçekten beklediğimden de kötüydü. Yukarıdaki durumlar nedeniyle pek sevmeyeceğimi tahmin ediyordum, ki beklentimin düşüklüğüne rağmen sevemedim. İşte bu vahim. Kısaca izledik, fena değildi işte aşamasında kaldık. 

Sonrasında 2. filmin teaser'ları falan dönmeye başladı el altından, ilk film kadar gümbür gümbür olmadı sanki. Gümbür gümbür olmadığı izlenimine serinin ciddi tutkunu olan insanlardan hep ne ara yayınlanmış teaser, yuh film vizyona girmiş haberim olmadı gibi şeyler duymam nedeniyle kapıldım.   BURADAN, BURADAN, BURADAN, BURADAN ve hatta BURADAN dolu teaser izleyebilir, ŞURADAN ve ŞURADAN ki  (orijinal Klibi var bir de)  vb de film müziklerini dinleyebilirsiniz. O kısımları geçiyorum. 

Zaten A ile konuşmamız da serinin fanı olaraktan onun aa film ne ara çıkmış, tesadüfen gördüm demesiyle başladı. Ardından sinema konusu açılınca ilk filme Matt yüzünden gitmediğimi, ikinci filme de birinciyi beğenmediğim için gitmeyeceğimi söyledim. Belki bir gün sırf izlemiş olmak için izlerim. Böyle de huysuz, nalet! bir tipim.

 Bu şekilde başlayan konuşmamızın ardından, yukarıda bahsettiklerimin bir kısmının üzerinden geçtikten sonra White Collar'dan bahsederek kapanışı yaptık. :)

Gelip biraz da buralarda huysuzlanayım dedim. 

O değil de bir ara alıp hala okumadığım Grey'i mi okusam. :D

Sizde durumlar nedir? 


 


Bu yazıyı "benherneysemo.blogspot.com" dışında herhangi bir blog/forum/internet sitesinde okuyorsanız, şahsımın bilgisi dışında ÇALINMIŞ DEMEKTİR!!!
Devamını Oku »

11 Şubat 2017 Cumartesi

Şubat 2017 - Okuoku Kitap Alışverişi

Selamlar :)
Bu sipariş aslında 1 Şubat'ta elime geçmişti, gelir gelmez snapchatte (@benherneysemo) video olarak paylaştım her zamanki gibi, bloga ise yeni yazma fırsatı buluyorum. 

Bu sipariş abimin bana doğum günüm için aldığı 2. hediyeydi diyebiliriz. Aslında doğum günüm üzerinden bayağı bir zaman geçti ancak siparişi anca verebildim. :p

Şimdi her kitabı neden aldığımdan bahsetme kısmına geçebiliriz. 



Genelde en son ayraçları eklerim ama bu kez tersten başlayayım. Okuoku'nun klasikleşen çeşit çeşit ayraçları ve kahvesi. Kahveyi 2si 1 arada olarak göndermeleri ise güzel bir jest. 



Önceki resimdeki gözlükten bahsedeyim biraz da. 
Gece kitap okumayı severim ancak gece kitap okurken de film izlerken de ışığın açık olmasından hoşlanmam. Hal böyle olunca okuma yapmak için aparatlara ihtiyaç duyuyorum. Sayfa kenarına tutturulan lambaları seneleeeer önce denemiş hiç sevmemiştim. Sayfa üstüne konan sayfa boyutundaki aydınlatıcıdan memnun kaldım ancak onun eksi yanı ise ne kadar gözünüz gibi baksanız da çizilmesini engelleyemiyorsunuz. Ve sayfanın üzerinde o çizikleri görüyorsunuz. Ben pek takılmıyordum gerçi. Son zamanlarda arka arkaya gelen elektrik kesintilerinde kendisinden bolca faydalandım. Gözlükleri de merak ediyordum, açıkçası gözlüğün yan kısımlarından çıkıp sayfaya yansıyan ışığın rahatsız edici olup olmadığı benim için en büyük merak konusuydu. Ve gözlükten gerçekten çok memnun kaldım. Şimdilik bir kere kullanma imkanı buldum ama bütün bir geceyi okuyarak geçirdiğim düşünülürse oldukça verimliydi. Pil kısmı vidalı olduğu için şimdilik nasıl bir pille çalıştığını bilmiyorum ancak saat pili gibi minik olduğu belli. 


İlk olarak İndigo'dan Kan Sanatı'nı aldım. Bu kitap çıkalı uzunca bir süre geçse de almaya bir türlü sıra gelmemişti. İlk baskıda kesimli bir kapağı olduğunu hatırlıyorum, Sherlock silüeti kısmı pencereliydi. Ancak benim satın aldığım muhtemelen daha sonra çıkan bir baskı çünkü dümdüz. 
Kitap farklı yazarlar tarafından yazılmış Sherlock Holmes kitaplarına da bir örnek. Bu konuyla ilgili yazmaya başladığım yazı dizisinin ilkini okumak için TIKTIK!


Mortena Yayınları'ndan ilk kez kitap alıyorum. 
Jennifer Royce'un Ephesus Yayınları'ndan çıkan ilk kitabı Gözlerinin Esareti'ni yine bir indirimde alıp denemek istemiştim. Ve hasta yatağımda birkaç bölüm okuma imkanı bulmuştum. 
Kendisinin Türk bir yazar olduğunu ve ismini tahminim odur ki Judith McNaught'un Düşler Krallığı kitabındaki karakterleri Jennifer ve Royce'dan aldığını muhtemelen biliyorsunuzdur.
Yazarın baştan sona bir kitabını okumamış olduğum halde daha sonra bu tarz kitapların baskısına ulaşmak zor olduğundan ve hazır indirimdeyken almak istedim. Umuyorum ki yazarı sever ve kitapları vakitlice aldığım için mutlu olurum. :)


Yabancı Yayınları'ndan da iki adet kitap aldım. Lanetler ve Lütuflar hem kapağıyla, hem konusuyla beni vurmuş bir kitap. 

"Romeo ve Juliet’in unutulmaz hikâyesi devam ediyor. 600 yıl sonra bile Bazı aşklar, tomurcuklanmaya başladığı andan itibaren lanetlenir. Bu lanet öyle güçlüdür ki, bütün bir şehrin ayaklanmasına, şerefli ve köklü ailelerin dağılmasına ve nihayet genç âşıkların birbirlerinden sonsuza kadar ayrı kalmalarına neden olur. Bu aşkı ağzına alanlar bile lanetlenecektir. Ama belki de laneti kaldırmanın bir yolu vardır? Cevap, Julie Jacobs’a miras kalan anahtarın açtığı kasada saklı olabilir. Ama Julie’nin, öncelikle atasının acı tarihini öğrenmesi ve soyu üzerindeki bu menem lanetin sebebini bulması gerekmektedir." şeklinde gizemli bir konuya sahip olan bu kitabın kapağı ne kadar klasik olsa da konuyla epey uygun ve ben bayıldım. 
Okumayı gerçekten çok istiyorum. 
One Better Day okudu, kitap hakkında konuşma imkanımız oldu; ondan da en kısa zamanda yorum bekliyorum *_* 
Keşke eskisi kadar sık yazmaya devam etse. 


Bu kitabı neden aldığım konusunda sorsanız çok net bir yanıt veremem. 
Konusu güzeldi, hem de distopya, hem de kısacık bir seri, hem de indirimde, hem de neden olmasınki diye bir şeyler gevelerim ama. :) 
Baskı gerçekten çok güzel görünüyor, umarım cildi dağılmaz. 

Gelelim siparişin büyük bir kısmını kaplayan Novella Yayınları kitaplarına; 



Tarihi bir kitap, hem de bir malikanede geçiyor deyin ve oturup beni seyredin *_* 
Bu tarz kurgulara zaafım var ve bu kitabın çok ama çok ilgi çekici bir konusu var. Almamam mümkün değildi. 


Hazır indirimdeyken serilerimi tamamlamaya devam. Bir de bu seri çok beğenildi, merak ediyorum. 


Seri devamı demişken... :)  Bella Andre ve Marie Force'daki seri kapakları ve renklerindeki bütünlüğe de ayrıca bayılıyorum. 


Yine bir seri devamı. 


Ve siparişimin en sevgili iki kitabından biri. Karanlıkta'yı çok beğenmiştim Yorumum için: TIKTIK!
Devam kitabı Aydınlıkta'yı bekliyordum ve nihayet çıktı. Hem de çok tatlış birinin çevirisiyle. ^^ 
İlk kitap kadar seveceğimi umuyorum. Zaten iki kitaplık bir seri. Ve minicik de bir novellası var. Laura Kaye, Nemesis Kitap'tan da kitapları çıkan bir yazar, şimdilik takip etmeye değer bir yazar olduğunu düşünüyorum. 


Ve ve seriye devam edilmeyecek diye karalar bağladığım  bir dönemde Novella Yayınları seriye devam edeceğini duyurdu. Bu nasıl bir mutluluktur *_* 
Bu dövüşçü serisini sevmiştim çünkü. 

Ancak ufak bir değişiklikle. Yayınevi seri bütünlüğü sağlamak için ilk kitabın kapağını da değiştirmiş. Ben bu yeni baskılarda 2. kitabın kapağını ölmesem de iyi buldum ancak ilkini çok da beğenmedim, bendeki eski baskının kapağını tercih ederim. Salt kapak değişikliği için kitabı tekrardan almayı elbette düşünmüyorum. Bu nedenle serime kaldığım yerden devam ederek 2. kitabı aldım sadece. Seriye devam etsinler de kapak kısmı beni çok da etkilemiyor açıkçası. 

İlk kitap için yaptığım yorumu okumak isterseniz TIKTIK!


Ancak dikkatimi çeken bir şey oldu. 
Birinci kitaplarla ikinci kitaplar arasındaki kalınlık farklı. Evet Aydınlıkta Karanlıkta'ya göre bir parça daha kalın ama iki katı olacak kadar mı bilmiyorum. 
Mesela Nemesis Kitap'ın çıkardığı kitapları kalınlaştırma çabasını başından beri sevmiyorum. Arkaya diğer kitaplardan bir dolu bölüm eklemek, punto büyütmek böylece sayfa sayısını artırmak benim hoşuma gitmiyor. Tam emin olmasam da Novella'nın böyle bir şey yapmayacağını umuyorum sadece.


Unutmadan, ki unutmuşum ve fotoğrafını çekmemişim. Okuoku'nun hediyesi olarak Lady Chatterley'in Aşığı geldi ve böylece elimde bu kitaptan 3 adet oldu. Biri çoooook eski zamanlara ait dili bile anlaşılmayan bir baskısı, biri Olimpos baskısı ve bu. 
Sanırım birini olsun elimden çıkaracağım, ama önce bir incelemem lazım. Tenk yu Okuoku ^^



Son olarak genel bir bakış ataraktan yazımı burada sonlandırırken mahsus selam eder gözlerinizden öperim. :) 
Sevgiler :* 

 


Bu yazıyı "benherneysemo.blogspot.com" dışında herhangi bir blog/forum/internet sitesinde okuyorsanız, şahsımın bilgisi dışında ÇALINMIŞ DEMEKTİR!!!
Devamını Oku »