28 Ağustos 2016 Pazar

İhtiyaç - Carrie Jones (Need #1)


Kitap Adı: İhtiyaç
Yazar: Carrie Jones
Orijinal Adı: Need
Çeviri: Bige Turan
Yayınevi: Go Kitap
 Sayfa Sayısı: 388
Basım: Ağustos 2016
Seri: Need #1



Seri Sıralaması
#1 İhtiyaç / Need
#2 Captivate
#3 Entice
#4 Endure



İnsanlar her zaman karanlığa bakar, Zara. Ne görebileceğimizden korkarız. Dışarısı karanlık olabilir, bu kendi ruhumuzun karanlığı da olabilir, ama bence hiç bilmemektense, bakarken yakalanmak daha iyidir. 

Çok sevdiği üvey babasını kaybeden Zara, hayata küsmüş gibidir. Onun sanki ruhunu kaybetmiş, içinde bir şeyler ölmüş gibi göründüğünden korkan annesi Zara'yı babaannesinin yanına Maine'e gönderir. Zara'nın yaşadığı yerden sonra kasaba hem oldukça küçük, hem de  soğuktur.  Ayrıca Zara evden uzaklaştırılmış, sürgün yemiş gibi hissetmektedir ve annesine içten içe öfkelenmektedir. 

Kasaba hayatına alışmaya çalışırken takip edildiğini fark eden Zara, kendini takip eden adamın geride altın rengi simler bıraktığını da fark etmiştir. Yeni arkadaşlarıyla birlikte bu olayı araştırmaya kararlıdır. 

***

Herkesin korkuları vardır, değil mi? Millet pul koleksiyonu yapar, ben korku biriktiririm... 

Eskiden perili kitaplara çok da bayılmazdım. Benim için sanki fantastik dünyanın üvey evlatları gibiydiler. Meleklerin güzelliğini, şeytanın zekasını alan bu yaratıklar oldukça kurnaz olabiliyorlar. Önce Sookie Stackhouse serisiyle ve True Blood dizisiyle perileri kabullenmeye başlamıştım, ardından Fevkalade Tuhaf serisiyle onları sevmeye başladım. Artık severek perili kitap okuyabiliyorum. 

Kitabın geçtiği ortam benim okumayı çok sevdiğim atmosferlerden biriydi. Şehir hayatından uzak, kasvetli, soğuk, ufak bir kasaba. Ormanla iç içe, bu yüzden her türlü olağanüstülüğe müsait. Kitap yeni kızın mistik kasabaya gelmesi klasik temasını işliyordu. Alacakaranlık serisi gibi serilerle başlangıç anlamında örtüşüyordu. Ama sonradan kendine has bir yol çiziverdi. (Bir kasabaya gelen yeni kızlarla ilgili bir yazı yazmıştım: Merhaba, Ben Bambaşka Bir Şehirde Yeni Bir Okula Başlayan Kız!. )

Friedrich Nietzsche der ki, "Canavarlarla savaşan kişi, kendisi de canavara dönüşmemek için dikkatli olmalıdır."

Zara başlarda sevdiğim bir karakterdi. Korkularıyla başa çıkmak için fobi isimlerini ezberleyip sayarak rahatlayan karakterin düşünce süreçleri de hoşuma gidiyordu. Zaten kitabın sevdiğim yanlarından biri de fobilere çekilen dikkat ve her bölümün bir fobi isminden oluşmasıydı. Bu konuda Korku Biriktirmek isimli yazımı okuyabilirsiniz. Ayrıca yazarın kendinden esinlenerek Zara'ya verdiği bir özellik vardı. Zara Uluslararası Af Öfgütü'ne üyeydi ve bu alanda çalışmalar yapıyordu. Yazar da sosyal sorumluluk işleriyle oldukça haşır neşir. 

Nefret işe yaramayan bir duygudur. 

Zara'nın babaannesi de farklı, uçuk ve sevilesi bir karakter. Onu hep oduncu gömlek ve kotla hayal ettim nedense. :)
Ayrıca Zara'nın arkadaşları Issie ve Devyn'e de bayıldım, kitapta en çok sevdiğim karakterlerdi. Nick de iyiydi diyelim.
Ancak kitabın ortalarından sonra Zara'ya sinirlenmeye başladım. İnkarcılığı artık aptallık seviyesine gelmişti. Gözünün önünde gerçekleşen her şeyi reddetme aşamasındaydı ve ben bunu sevmedim. 

İşin periler kısmı da güzeldi, yer yer beni şaşırttığı oldu. 

Genel anlamda kitabı sevdim. 
Küçük, soğuk, kasvetli kasabaya gelip fantastik olaylara dalan yeni kız klişesi ve Zara'nın saçma inkarcılığı dışında ütopik beklentiler oluşturulmadan okunabilecek hoş, kolay okunan bir kitaptı. 
Seriye devam edeceğim. ^^ 
Sevgiler :*
 

Bu yazıyı "benherneysemo.blogspot.com" dışında herhangi bir blog/forum/internet sitesinde okuyorsanız, şahsımın bilgisi dışında ÇALINMIŞ DEMEKTİR!!!
Devamını Oku »

26 Ağustos 2016 Cuma

Korku Biriktirmek




Hepimizin korkuları vardır ve korku görece evrensel duygulardan biridir. 

Korkunun insanoğlunu belki de avcılık, toplayıcılık yaptığı zamanlardan beri tehlikelere karşı tetikte tutan bir yanı vardır. Aşırı korkunun paralize eden yanını göz ardı edersek insanda savaş veya kaç refleksi oluşturur. Böyle bakıldığında gerekli ve faydalı olan bu duygu bazen bir olaya/cisme/canlıya yoğunlaşıp gerekenden daha büyük tepkilere neden olduğunda karşımıza fobi adıyla çıkıverir. 

Korku duygumuz evrensel olsa da fobilerin sonradan öğrenildiği bazı çalışmalarla kanıtlanmıştır. Bu konuda Küçük Albert deneyini eminim çoğunuz biliyorsunuzdur. Tüylü hayvanlarla, tavşanlarla vs. bir sorunu olmayan Albert yapılan bir dizi koşullandırma çalışmasından sonra bunlara karşı fobi geliştirmiştir. 

Çocukluk çağlarınızı düşünün. Ne kadar korkusuz ve cesur olduğunuzu. Böcekler, yanan sobalar, yağmur, çamur; hepsine kendimizi kolayca atabilirdik. 

Uf oldun, aman cıs, ıy iğrenç, bunu yemezsen seni öcüye veririm, uslu dur bu abla sana iğne yapar, benimle inatlaşırsan öcüler seni yer gibi öğretilerle büyüdükçe ve bazı hoş olmayan deneyimler de buna eklenince hepimiz fobi geliştirme adayıyız aslen. :)

Büyüdükçe ve modern hayata adapte oldukça korkular da şekilleniyor ve çeşitleniyor.

Karanlık korkusu, hayvan korkusu gibi şeyler atalarımızdan kalan genetik mirasımızken, yükseklik korkusu, okul korkusu, toplum karşısında konuşamama korkusu gibi korkular daha çok modern dünyanın getirileri. 

Peki insanlar neden bunlara rağmen hâlâ ilgiyle korku filmleri izliyor, korku romanları okuyor? Çünkü bu da çoğu duygu ve macera gibi korkuyu da yerimizden kalkmadan, güvenli ortamımızda tatma imkanı sağlıyor. 


Turunu yaptığımız İhtiyaç kitabının ana karakteri Zara da fobilere karşı yoğun bir ilgi duyuyor. Öyle ki kitabın bölüm adları bile isimlerini belli başlı fobilerden alıyor. Aşık olma fobisi olan Filofobi'nin birden fazla bölümde geçmesi ise düşündürücü 3:)

Durumu Zara'nın ağzından dinlersek: "Herkesin korkuları vardır, değil mi? Millet pul koleksiyonu yapar, ben korku biriktiririm. (...) İnsan bir şeylere isim verince onları çok daha kolay anlıyor. Beni sıklıkla tırstıran şeyler, bilinmeyenler."

Bilinmeyene duyulan korku bence de en büyük korkularımızdan ama aynı zamanda meraklarımızdan da biri. 

Peki siz en çok neyden korkarsınız? 

 

Bu yazıyı "benherneysemo.blogspot.com" dışında herhangi bir blog/forum/internet sitesinde okuyorsanız, şahsımın bilgisi dışında ÇALINMIŞ DEMEKTİR!!!
Devamını Oku »

23 Ağustos 2016 Salı

OKK 48.Blog Tur / İhtiyaç - Carrie Jones


Herkese merhaba!
OKK'nın 48. blog turunun konuğu Go Kitap'tan çıkan Carrie Jones'un İhtiyaç romanı!


Kitabımızı Tanıyalım:


Herkesin korkuları vardır...
On altı yaşındaki Zara White, çok sevdiği üvey babasının ani ölümünün ardından annesi tarafından apar topar babannesinin yanına gönderilir. Annesi her ne kadar bunu onun iyiliği için yaptığını söylese de burası Zara için pek de güvenli bir yer değildir çünkü burada çocuk hiçbir iz bırakmadan ortadan kaybolmaktadır. Tuhaf bir adamın gittiği her yerde onu izlediğini düşünen Zara çok geçmeden bu şüphesinden haklı olduğunu anlar. Üstelik bu adam arkasında altın rengi bir toz bırakmaktadır. Bu esrarengiz kasabada neler olup bittiğini anlamak için kolları sıvayan Zara çok geçmeden aslında hiç kimsenin ve hiçbir şeyin göründüğü gibi olmadığını anlayacaktır.




Tur Takvimimiz:


23.08.2016
Duyuru – Takvim – Çekiliş

24.08.2016
Pudra Tozu - Efsane Kasaba Maine
Fighting!! - Seri Bilgisi

25.08.2016
Kitap Tutkusu - Fantastik Dünyanın Üvey Evlatları: Periler

26.08.2016
Yorum



ÇEKİLİŞ!!^^

3 kişiye hediye ettiğimiz kitabımızı kazanmak isteyenleri Okuyan Kızlar Kulübü Facebook sayfasına ve Instagram hesabımıza bekliyoruz ;) 







Katkılarından Dolayı Go! Kitap'a Teşekkür Ederiz^^






Turumuza Herkesi Bekleriz^^
Devamını Oku »

21 Ağustos 2016 Pazar

Ağustos 2016 Kitap Yurdu Alışverişi


Temmuz ayı alışveriş yazımda şu sıralar sadece minimum düzeyde tuttuğum aylık Kitap Yurdu alışverişlerini yaptığımdan bahsetmiştim. Bu alışverişi de ilk olarak snapchat hesabımda (benherneysemo) video olarak paylaştım. Nihayet fırsat bulduğum ilk anda da bloga geçiyorum. 

Bakalım bu ay neler almışım.




Kaya Özkaracalar'ın Gotik isimli kitabı. Minik incecik bir kitap. 1 TL'ye aldım. Gotik kavramına ve onun sinemadaki, müzikteki, edebiyattaki vs yansımalarına yer verilmiş. En çok merak ettiğim bölüm Türkiye'de Gotik oldu. 


Temmuz ayı yazımda İthaki'nin eski epik fantastik serileri yeniden bastığından bahsetmiştim. Geçen ay Drizzt Efsanesi serisinin ilk kitabını almıştım. Bu ay da Ejderha Mızrağı serisinin ilk kitabı Güz Alacakaranlığı Ejderhaları kitabını aldım. ^^ 


Kara Büyücü üçlemesinin ilk kitabı Büyücü Loncası da eskiden basılmış kitaplardan. Bu kez Pegasus bastı. Ben de aldım ^_^ Kitap Tutkusu'nun da favori serilerinden biri. 


Ancak kitap maalesef hasarlı geldi. Çok üzüldüm :/ 



Bana göre bu alışverişin en sürpriz kitabı Taştan Kalp oldu. Öncelikle ismiyle ilgimi çekmişti, konusunu ise çok beğendim. Manastırda geçen rahipler vs üzerine olan hikayelere bayılırım. O yüzden hemen sepetime ekledim. Kapağına ise ayrı bir vuruldum. 

Merak edenler için konusunu da ekleyeyim: 

Geçmişi Karanlık Sırlarla Dolu Bir Kadın…

Geçmişinin gölgesinden kurtulmaya çalışan Laura Foster yeni bir hayat kurmak için Teksas, Glory'de şık bir pansiyon satın almıştır. Kasaba halkı onu zengin ve saygın bir dul olarak tanır ama Laura geçmişinin her an peşinde olduğunun farkındadır. 

Onun Aşkı İçin Her Şeyi Feda Edebilecek Bir Adam…
Rahip Brand McCormick genç kadına aşkını itiraf edince Laura ondan kaçar çünkü geçmişi ortaya çıkarsa Brand'in saygınlığına da leke sürüleceğini bilir. Gerçi Brand'in hayatı için tek tehdit Laura'nın geçmişi değildir. Kasabaya bir yabancının gelmesiyle tüm sırların ortaya çıkma riski doğar. Laura, kalp kırıklığıyla sonuçlanabilecek bir seçim yapmak zorundadır: Glory'yi terk edip Brand'in geleceğini mi kurtaracaktır yoksa gerçekleri ona anlatarak itibarını ve kalbini tehlikeye mi atacaktır?




Bu ay da Kitap Yurdu hediye olarak Ayraç dergisi yolladı. Teşekkür ederiz ifinim ^^ 
Okuyacağımdır. 


Son olarak alışverişimin toplu hali böyle.

Sevgiler :* 


Bu yazıyı "benherneysemo.blogspot.com" dışında herhangi bir blog/forum/internet sitesinde okuyorsanız, şahsımın bilgisi dışında ÇALINMIŞ DEMEKTİR!!!

Devamını Oku »

17 Ağustos 2016 Çarşamba

Teoman - İnsanlık Halleri (Tüm Şarkı Sözleri-Kitap)


İlk kez Teoman dinlemeye başladığımda henüz çocuktum, hem de belki de anlamayacak kadar bile küçük. Zamanla daha çok sevip, daha çok dinlemeye başladım. 

Ve şu gün bile belki hâlâ en çok sevdiğim, yeri bende ayrı müzik insanlarından biri. 

Kendisinin şeceresini sayabileceğimi ve istisnasız tüm yazdığı/ söylediği şarkıları kelimesi kelimesine ezbere bildiğimi ekleyeyim ki bu sevginin derecesi anlaşılsın. 

Aslında bu benim çok fazla anlatmak istediğim bir konu değil, o yüzden konuyu bu kadarla bırakıyorum. :) 

Daha önceleri Teoman'ın şarkı sözlerini ve bunların akorlarını içeren kitaplar çıktı. Onlara örnek göstermek gerekirse diye resmi alta ekliyorum. 


Ancak bahsedeceğim kitap onlara göre daha kapsamlı bir şekilde tüm şarkı sözlerini içeriyor. 

Bu yazın başında çıkan İnsanlık Halleri isimli kitap Teoman'ın tüm şarkı sözlerini içeriyor.



İçerisinde bazı çizimler de bulunuyor ama kitabı en cazip yapan kısım içinde Teoman'ın el yazısından şarkıların karalamalarının/taslaklarının bulunması. 
Örneğin, Zamparanın Ölümü Şarkısındaki; 
"Bir şey söyledi ki bence de doğru bir bar filozofu:
Çok kadın hiç kadındır oğlum yalnızlıktır sonu." 
kısmında geçen bar filozofunun, bu sözü söyleyenin Tuncel Kurtiz olduğunu biliyor muydunuz? 

Karalama kısımları kitabın en çok hoşuma giden yanı oldu. 

Biraz da kitabın dış özelliklerinden bahsedeyim. Bu tarz kitaplarda bunları çok merak ederim ben. 


Kitap Teoman'ın daha önce çıkardığı İnsanlık Halleri albümünden  ismini alarak Bibliyon tarafından satışa sunuldu. 

Kitabın köşesinde zaten içeriğine dair minik bir not var: *tüm şarkı sözleri*



Kapağı daha detaylı bu şekilde görebilirsiniz. Ben kapağı, fotoğrafı, kapaktaki çerçeveyi çok beğendim. İsim seçimi de güzel olmuş. (Yine de benim için en çok sevdiğim albüm adı: Eski Bir Rüya Uğruna)


Ciltli basım olduğundan bahsetmiştim.


İç kısım. 


İç kapağı çok ama çok beğendim, bu seçimler gerçekten güzel olmuş. 

Dış kapağından da bahsettikten sonra kitabın arka kapak yazısını paylaşıp birkaç cümle verip kapanışı yapacağım. 

Arka Kapak: 

Walter Benjamin'in, Baudelaire'den esinlenerek tasvir ettiği modern kent hayatının içine, Teoman'ın anlattığı modern aşk hikayelerini yerleştiririm hayalimde. Benjamin, büyük şehir insanını büyüleyen şeyin "son bakışta aşk" olduğunu söyler. Teoman da, sanki Benjamin'i yankılar gibi, son bakışta yaşanan aşkları anlatır. Bu aşk hikayeleri, varoluşsal yalnızlığın aşk karşısında kazandığı zaferleri, kaybetmenin büyülü melankolisini ve kendini tüketmenin hayata tahammül etmek için en iyi yol olduğunu anlatan hikayelerdir. Hem sıradan hem büyülü olan bu hikayeler, aynı zamanda hem çok acıklı hem de komiktir. Kahramanları hem çok güçlü hem de bir o kadar kırılgan; hem tutku dolu hem de bir o kadar yorgun. 

Hepsinin ortak noktası yalnızlıkla damgalanmış olmalarıdır. Fakat bu, herhangi bir insanla giderilmesi imkansız, varoluşsal bir yalnızlıktır. Dünyaya fırlatılmış olmanın, seçmediği halde doğmuş olmanın, tüm seçimlerinin yükünü taşımanın, hiç kimseyle tamamlanamayacak olmanın dinmeyecek özleminin, hayatın anlamsızlığının ve dünyanın yabancılığının ifadesidir. Teoman'ın anlattığı insanları "kahraman" yapan şey, bu varoluşsal yalnızlıkla nasıl baş ettikleridir: kimi direnir, kimi yüzleşir, kimi çoktan uyuşmuş, yabancılaşmış, kimiyse umutsuzca teslim olmuştur… 

Bir de, farkında olmayanlar var tabii bu hikayelerde, tümüyle yabancılaşmış ve hissizleşmiş olanlar, yaşadığının bile farkında olmayanlar hatta. Şaşıracak, esinlenecek, tutku duyulacak bir şey kalmamıştır onlar için. Teoman'ın sözleriyle, "acıkmadan yiyen/ uyumadan önce ayaküstü/ terlemeden sevişenler"dir onlar. 

Ve anlatıcısına gelelim bu hikayelerin. İster bir fahişenin ya da bir zamparanın, ister bir sarhoşun ya da küçük bir çocuğun ağzından olsun, varoluşsal yalnızlığın farklı veçhelerini aktarabilecek kadar tanışıktır bu yalnızlıkla. Teoman'ın bir söyleşisinde söylediği gibi, "kafayı yemekle, aydınlanma arasında gidip gelinen, ama ikisinin de aynı olduğunun" anlaşıldığı o büyülü andır, varoluşsal yalnızlığa son bakışta aşık olunan o an. O anın gizeminde açılan hakikat şudur belki de: "Her şey yalnızlıktan..."
-Elis Şimşon-

*****

Sonuç olarak kitap hem görsel hem içerik olarak çok güzel olmuş. 
Ama nedense ben hâlâ Teoman'dan kalemini düz yazıda da konuşturduğu bir kitap bekliyorum. Kim bilir belki bir gün onu da görürüz. 


Bu yazıyı "benherneysemo.blogspot.com" dışında herhangi bir blog/forum/internet sitesinde okuyorsanız, şahsımın bilgisi dışında ÇALINMIŞ DEMEKTİR!!!

Devamını Oku »

14 Ağustos 2016 Pazar

Arsene Lüpen Kitapları Konusu ve Seri Sıralaması



Merhabalar,
Klasik polisiye seven insanların aklında en çok dolaşan üç isim genellikle Sherlock Holmes, Agatha Christie ve  Arsene Lüpen (Lupin)'dir. Kültleşmiş eserlerdir ve uzun yıllardır severek okunurlar.

Ben (evet 500. kez yazıyorum sanırım bloga :) sıkı bir Sherlock Holmes hayranıyımdır. Agatha Christie kitaplarını ve Arsene Lüpen maceralarını da severim. Sherlock Holmes Kitapları Okuma Sırası yazısından sonra diğer ikisi için de bir sıralama yazısı yazmayı düşünüyordum. Sonra araya başka şeyler girdikçe ara uzadı maalesef :/ Bu konuda son zamanlarda hem yorum olarak hem mail olarak sorular/dönüşler aldığım için gayretle bilgisayarın başına geçtim. Hasbihal kısmını kesip konuya gelmeden son not: Sherlock Holmes konusundaki sıralamaları vakit buldukça yayınevlerine göre de yazacağım.

Gelelim Arsene Lüpen'e. Arsene Lüpen de polisiye edebiyatta adından hâlâ söz ettiren karakterlerden biridir ve Sherlock Holmes gibi adı yazarının önüne geçmiştir. Sir Arthur Conan Doyle ismi Sherlock Holmes ismi kadar bilinmediği gibi Maurice Leblanc da Arsene Lüpen kadar bilinmez. Zaten yazarı: "Lupen beni her yerde takip ediyor. O benim gölgem değil, ben onun gölgesiyim," şeklinde bir açıklama da yapmıştır. Yazının başında saydığım üç klasik polisiye ismin içinde Lüpen'in diğerlerinden farkı kanunun yanında değil de suç tarafında bulunmasıdır. Edebiyatta ona suçun Sherlock Holmes'ü de denir.

Azıcık tarihçe kısmını konuşursak Maurice Leblanc, Fransız bir yazardır. Bu karakteri yirminci yüzyılın başlarında oluşturmuştur. Karakteri oluştururken Conan Doyle'un öğretmeninden esinlenmesine benzer bir şekilde dönemin ünlü anarşisti ve hırsızı Marius Jacob'tan esinlenmiştir. Marius Jacob da Arsene Lüpen karakteri gibi usta bir hırsız, kıvrak zekalı ve esprili biridir. Marius siyasi görüşleri nedeniyle genellikle papazlar, kiliseler, hakimler, askerler gibi kişi ve yerleri soymuş; adaleti birçok kez atlatmış. Maurice Leblanc'ın bu şahıstaki potansiyeli görüp suçlu olmasına rağmen ondan bu kadar sevilen bir karakter yaratması da onun dehası olsa gerek. Yazarın Marius Jacob dışında farklı isimlerden esinlendiği de konuşulmaktadır.


Arsene Lüpen nasıl bir karakterdir? Kitaplarından birine de ismini veren Kibar Hırsız kelimeleri kendisini çok güzel açıklamaktadır. Tam anlamıyla. Kültürlü, kibar, esprili, zarif biridir. Kadınlarla arası çok iyidir. Oldukça çapkındır, çapkınlık uğruna kendinden ödün bile verebilir. Esinlenildiği Marius karakteriyle paralel olarak genelde zenginlerden çalar. Hafif bir Robin Hood'luk durumu var yani ama onu asla paspal giysiler ve nasırlaşmış ellerle bir ormanda hayal etmeye kalkmayın. Kendisi tam bir salon erkeğidir. Kan görmekten hoşlanmayan, silah kullanmayı tercih etmeyen, bunun yerine uzak doğu dövüş teknikleri bilen bir karakterdir.

Arsene Lüpen karakteri de Sherlock Holmes gibi defalarca beyaz perdeye aktarılmıştır. Filmlerine ve yazarı dışında Arsene Lüpen'e dair yazılan kitaplarla ilgili bilgileri başka bir yazıya bırakacağım.  Bu kitapta konumuz esas yazarı Maurice Leblanc tarafından yazılan Arsene Lupen Maceraları.

Unutmadan Maurice Leblanc dönemin fenomeni Sherlock Holmes'un etkisine kapılıp Arsene Lupen'le Holmes'un karşılaştığı bazı hikayeler de yazmıştır. Conan Doyle'un karakterinin adının kullanımına dair itirazları sonucu Leblanc karakterin kendi kitabındaki adını Herlock Sholmes'e çevirmiştir.

Gelelim kitaplara. 
Arsene Lupen kitapları oldukça karışık bir şekilde basıldı ülkemizde, her yayınevi kendi  sıralamasına göre, bazen de kendine göre isimler vererek basmış. Hikayelerin bir kısmı ise henüz dilimize çevrilmemiş durumda.  Bu nedenle kitapların orijinal dili Fransızca olduğu için kitapların hem Fransızca, hem İngilizce, hem de Türkçe isimlerini yazacağım.
Bende Penguen Yayınları'nın kitapları olduğu için buradaki hikayelerin orada hangi kitaba karşılık geldiğini de yazacağım.

*SERİ SIRALAMASI*



#1 KİBAR HIRSIZ (Gentleman Cambrioleur / Gentleman Burglar) 1907

-Serinin ilk kitabı ve en sevilen hikayelerden biridir. Centilmen Hırsız olarak da karşınıza çıkabilir. Penguen Yayınları'nda Kibar Hırsız isimli kitabın ilk hikayesi.-

***

Bir gemi yolculuğu esnasında çaldığı her şeyi kaybeden Arsen Lüpen, atıldığı hapishane hücresinden Baron Cahorn'a şatosunu soyacağına dair bir mektup gönderir. Dedektif Ganimard, önüne geçemediği hırsızlığın gizemini çözmeye çalışırken bir kez daha Arsen Lüpen'in inanılmaz zekâsıyla çarpışmak zorunda kalır. Dreux ailesinden çalınan ünlü mücevheri sahibine teslim eden ve Kontes d'Andillot'nun katilinden Siyah İnci'sini geri alan kibar hırsız, centilmenliğinden asla ödün vermeden pek çok maceraya karışır.




#2 ARSENE LUPEN HERLOCK SHOLMES'E KARŞI (Arsène Lupin contre Herlock Sholmès/Arsene Lupin vs. Herlock Sholmes) 1908

-Sherlock Holmes'un de Arsene Lupen maceralarına dalıverdiğinden bahsetmiştim. Bu macera The Blonde Lady (Sarışın Kadın) ve The Jewish Lamp (Yahudi Lambası) adında iki parçadan oluşuyor. Ben bu kitabı Olimpos Yayınları'ndan aldım. Penguen Yayınları'nda görmemiştim.-

***
Herlock Sholmes, Arsen Lüpen'in sırlarını bir bir ortaya çıkarırken Lüpen bütün soğukkanlılığıyla sevdiklerini ve sıradışı hayatını korumaya çalışıyor!..
Basit bir hırsızlık, çalınan masaya saklanan piyango bileti yüzünden halkın gözünde büyürken masanın sahibi Bay Gerbois kızının kaçırıldığını öğrenir. Arsen Lüpen'in istediklerini yapınca kızına kavuşan Bay Gerbois için olay kapanır. Ancak Baron d'Hautrec'in cinayetiyle her iki işin içinde de Arsen Lüpen'in suç ortağı Sarışın Kadın'ın olduğunu anlayan polis yine centilmen hırsızın peşine düşer.Baron d'Hautrec'in değerli elması Kontes Crozon'dan çalınınca, Kont ve Kontes ünlü İngiliz dedektif Herlock Sholmes'ten yardım isterler; ondan başkası Arsen Lüpen'i yakalayamayacaktır.




#3 OYUK İĞNENİN ESRARI (L'Aiguille creuse/The Hollow Needle) 1909

-Oyuk İğne ismiyle de karşınıza çıkabilir. Bu hikayeyi Penguen Yayınları'nda görmedim.-

***
Bir silah sesiyle başlayan ve Rubens'in dört yağlı boya tablosunun çalınmasıyla devam eden macerada Arsen Lüpen, kendisini yakalamak isteyenlerle kedinin fareyle oynadığı gibi oynuyor. Dahası Sezar'dan başlayarak zamanımıza kadar süregelen müthiş bir sırrı ortaya çıkarıyor. Bu öyle bir sır ki, hem Fransa'nın güçlü bir devlet olarak devamının garantisi, hem de dünyanın en büyük hazinelerinden birine açılan gizemli bir kapı...
Lüpen, bu meşhur hazineye kavuşmaya çalışırken, karşısında rakip olarak müthiş zeki bir lise öğrencisi buluyor. Üstelik ünlü İngiliz dedektif Herlock Sholmes de işin içinde... Bütün engellere rağmen Lüpen, amacına ulaşacak mı? Hayatında ilk defa ölümüne sevdiği kadına kavuşacak mı?




#4 813 (813/813) 1910 

-813 isimli temel hikayenin dışında bu başlık altında iki mini hikaye daha bulunmaktadır. Genelde yayınevleri bu hikayeleri toplu olarak zaten basıyor, Penguen yayınlarının 813 isimli kitabı 3 hikayeyi de içeriyor.-

***
Paris'te esrarengiz bir adamın peşine düşen “Pırlanta Kralı” Rudolf Kesselbach, bir sabah otel odasında ölü bulunur. Cesedin üzerinde Arsen Lüpen'in kartviziti vardır. Her koşulda adam öldürmekten kaçınan Arsen Lüpen, bu defa cinayet suçlamasıyla karşı karşıyadır. Cinayetler devam ederken tüm işaretler hala hırsızı göstermektedir. Ne var ki Arsen Lüpen, kıvrak zekası ve vicdanı sayesinde gerçekleri gün yüzüne çıkarırken Alman İmparatoru'nu peşinden sürükleyecek güce sahip olduğunu kanıtlar. Peki ama cinayet suçlamalarından kurtulabilecek midir? İmparator'a verdiği sözü tutabilecek midir? “813” sayısının gizemini çözebilecek midir?..



#5 KRİSTAL TIPA (Le Bouchon de cristal / The Crystal Stopper ) 1912

-Kristal Tıpa isimli bu hikayeyle Billur Tıpa, Billur Kapak şeklinde de karşılaşabilirsiniz. Penguen Yayınları baskısında bu hikaye Billur Kapak ismiyle Müfettiş Barrett adlı kitapta bulunmaktadır.-

***
Arsen Lüpen, iki adamıyla milletvekili Daubrecq'in evine soyguna gider. Adamlarından Vaucheray, soygun esnasında evin uşağını öldürmek zorunda kalır. Lüpen kaçmayı başarır, ama iki adamı suçüstü yakalanır. Vicdan azabıyla kıvranan efsanevi hırsız, masum adamını idamdan kurtarmak için hemen kolları sıvar. Lüpen, araştırmasını derinleştirdikçe gizemli olaylarla karşılaşır. Ortada Yirmi Yediler Listesi hakkında söylentiler dolaşmaktadır. Daubrecq'in bu gizemli listeyi kristal bir tıpanın içinde sakladığı söylenmektedir. Birçok kişi, iktidar ve özgürlük hayaliyle, şantajdan cinayete sayısız uğursuzluğu peşinden sürükleyen bu listenin peşindedir. Peki kristal tıpanın gerçek sırrı nedir?


#6 ARSENE LUPEN'İN İTİRAFLARI (Les Confidences d'Arsène Lupin / The Confessions of Arsene Lupin ) 1913 

Barones Repstein kocasından çaldığı mücevherlerle birlikte Paris'te ortadan kaybolalı iki hafta olmuştur. Fransız polisi mücevherlerin izlerini ekmek kırıntıları gibi izleyerek onu tüm Avrupa'da aramaktadır.  Ancak barones onların çabalarını boşa çıkarır. Arsene Lupen onu bulduğunda kaçması kolay olmayacaktır. 


#7 OBÜS PATLAMASI (L'Éclat d'obus / The Shell Shard) 1916

Woman Of Mystery ismiyle de bilinen bu hikaye yazarın erken dönem eserlerinden biridir. 
Aslen bir Lupen hikayesi değilken 1923 yılında Lupen hikayeye eklenmiştir.  Paul Delroze, Elisabeth ve II. William etrafında çevrelenir. Penguen Yayınları'nda bu hikaye Çalınan Tablolar isimli kitaptadır. 




#8 ALTIN ÜÇGEN (Le Triangle d'or / The Golden Triangle) 1918

-The Return Of Arsene Lupen (Arsene Lupen'in Dönüşü) adıyla da bilinir. Avrupa Yakası Yayınları, Mutlu Fakat Yalnız ismiyle yayınlamıştır.  Penguen Yayınları'nda bu hikaye hem Altın Üçgen isimli kitapta, hem de Saat Sekizi Çalarken isimli kitapta bulunur. Buraya ufak bir tavsiye koymak istiyorum, Altın Üçgen isimli kitabı almanıza gerek yok çünkü içindeki Altın Üçgen hikayesi Saat Sekizi Çalarken isimli kitapta, 813 isimli hikaye ise 813 isimli kitapta zaten bulunmaktadır.-

***
Kahraman Yüzbaşı Patrice ve fedakâr hemşire Coralie'nin aşkı geçmişlerinde saklı sırlarla örülmüştür. Genç aşıklar bu sırları çözdükçe hem korkunç gerçeklerle tanışacak, hem de kendilerini bekleyen yeni tehlikeleri görecektir. Kanlı katil Essares, korkusuz Afrikalı Ya - Bon ve elbette başrolde Arsen Lüpen... Tüm bu unutulmaz karakterlerin aynı anda yer aldığı nefes kesici bir macera... Ölüme bile meydan okuyan bir düşman, nasıl mağlup edilir? Umutların tükendiği anda, Arsen Lüpen yardıma yetişebilecek mi?


#9 OTUZ MEZARLI ADA (L’Île aux trente cercueils / The Island of Thirty Coffins) 1919 

-İngilizce The Secret Of Sarek ismiyle de basılmıştır. Avrupa Yakası Yayınları tarafından
Ölüm Adası ismiyle yayınlanmıştır.-

***
Genç ve güzel bir kadın olan Veronica, babası ve çocuğunu talihsiz bir deniz kazasında kaybetmiştir. Veronica'nın eski eşi olan Aleksi Vorski ise, zengin fakat taş kalpli bir adamdır. Vorski'den kurtulmaya çalışan Veronica kendini gizemli olayların gerçekleştiği Sarek Adası'nda bulur. Bu gizemli adada görecekleri, kendi geçmişiyle ilgili sırları açığa çıkaracaktır. Fakat Veronica, halk arasında Ölüm Adası diye bilinen bu yerden kurtulmayı başarabilecek midir? Korkusuz kahramanımız Arsen Lüpen onun yardımına koşacak mıdır?



#10 KAPLAN / KAPLANIN DİŞLERİ (Les Dents du tigre / The Teeth of The Tiger) 1921

Mornington isimli bir adamın hikayesini anlatan ve Arsene Lupen'in Don Luis Perenna takma ismini kullandığı hikaye. Türkçe baskısını maalesef ki ben görmedim.


#11 SAAT SEKİZİ ÇALARKEN (Les Huit Coups de l'horloge / The Eight Strokes of The Clock) 1923

-Saat Sekizi Çalarken, Saat Sekizi Vurdu, Saat Sekizi Çaldı gibi isimlerle yayınlanmıştır.-

***
Güzel ve talihsiz Hortense Daniel'in kalbini kazanmaya kararlı centilmen hırsız bu kez dedektifliğe soyunuyor. Eşsiz zekasıyla inanılmaz hikayelerin üzerindeki sır perdelerini bir bir kaldıran Arsen Lüpen yol arkadaşının mutluluğu için her şeyi göze almaktan çekinmiyor. Arsen Lüpen hayranlarını yıllar önce işlenen cinayetlerin failini bulmaktan giyotine götürülmekte olan bir mahkumu kurtarmaya varan nefes kesici bir serüven bekliyor.


#12 DR. KAGLIASTRO (La Comtesse de Cagliostro / The Countess of Cagliostro) 1924

-Doktor Cagliostro, Kontes Cagliostro ismiyle yayınlanan hikaye Memoirs of Arsene Lupin/ Arsene Lupin'in Anıları ismiyle de bilinir.-

***
Arsen Lüpen’in doğuşunu anlatan macera başlıyor! 

Arsen Lüpen’in ünlü ve yetenekli bir hırsıza nasıl dönüştüğünün, ilk aşkının, evliliğinin ve hayatı boyunca cevabını arayacağı soruların ortaya çıkışının hikâyesi bu. 

Ünlü Kontes Cagliostro’nun hayatını kurtarıp ona âşık olan dahi hırsız, sevdiği kadının gizemini çözerken iç hesaplaşmalarla yüzleşmek zorunda kalıyor. Gerçeğin perdesini araladıktan sonraysa yüzyıllarca saklı kalan bir hazinenin peşinde koşmaya başlıyor. 

---


Tüm zamanların en zeki ve sevimli hırsızı Arsen Lüpen'in yolu bu kez, güzelliğiyle etrafındaki herkesi büyüleyen gizemli Kontes Cagliostro'yla kesişiyor. Sırılsıklam aşık bir genç olarak, Clarisse ile evlilik hazırlığı içindeyken kader, bir iş üzerindeki Lüpen'in karşısına, 400 yıllık efsanevi güzelliğiyle Napolyon'dan günümüze kadar birçok beyefendinin kalbini fetheden Kontes Cagliostro'yu çıkarır... Lüpen, yasa dışı bir yargılamada Kontes'in ölüme mahkum edildiğine tanık olur! Bir centilmen olarak buna izin vermemelidir. Ayrıca Kontes'in ölüm kararına sebep olan şey, 400 yıllık bir hazinedir! Yüzyıllar boyunca kilise rahiplerinin biriktirdiği efsanevi hazinenin yeri ise, bir şifrenin çözümüne bağlıdır. Ama, önce bu şifrenin bulunması gerekmektedir. Lüpen, iki şeye ilgisiz kalamaz: Hazine ve büyüleyici güzellikteki Kontes... Elbette hemen Kontes'e delicesine aşık olur ve onunla birlikte hazinenin peşine düşer.
Uğruna birçok cinayetin işlendiği hazineye kim sahip olacaktır? Cinayetlerin hesabını kim verecektir? Gerçekten Kontes Cagliostro 400 yaşında mıdır? İki aşk arasındaki Lüpen, kimi seçecektir?
Olaylar baş döndürücü bir hızla ilerlerken okuyucu, bir kez daha Lüpen'in kıvrak zekasına ve dehasına hayran kalacak!.



#12,5  The Overcoat of Arsène Lupin (Le Pardessus d'Arsène Lupin) 1926

İlk olarak 1924 yılında Fransa'da La Dent d'Hercule Petitgris ismiyle basılmış, ardından Lupen hikayesine dönüştürülüp 1926 yılında The Overcoat of Arsene Lupen ismiyle İngilizce olarak basılmştır. 
Bildiğim kadarıyla bu kitabın Türkçe baskısı yok. Zaten kısa bir hikaye. Yine de sıralamaya aldım. Ama 13 yerine 12,5 olarak gösterdim.


#13 YEŞİL GÖZLÜ KIZ (La Demoiselle aux yeux verts / The Damsel With Green Eyes / The Girl With Green Eyes) 1927

-Mavi Gözlü Kız ismiyle de basılmıştır.-

***
Paris'te aydınlık nisan günleri vardır. Böyle günlerde, insan etrafına bakarken içinde bir sevinç duyar, gezmekten zevk alır. Gözüne her şey güzel ve iyi görünür. İşte Raul dö Limezi böyle bir aydınlık nisan günü, keyifli keyifli dolaşıyor, neşeli neşeli etrafına bakınıyor, her şeyi iyi ve güzel görüyordu. Kollarının pazıları


#13,5 The Man with the Goatskin (L'Homme à la peau de bique) 1927

Keçi Postundaki Adam/Keçi Postu İle Adam diye çevirebileceğimiz bu hikayenin de bildiğim kadarıyla Türkçe baskısı yoktur. Bu nedenle bu kitabı da sıralamaya ara kitap olarak aldım, 14 yerine 13.5 olarak numaralandırdım.


#14 MÜFETTİŞ BARNETT VE ORTAKLARI / MÜFETTİŞ BARNETT (L'Agence Barnett et Cie. / The Barnett & Co. Agency) 1928 

Yukarıdaki iki isimle de basılmıştır. Onun dışında Jim Barnett IntervenesArsène Lupin Intervenes isimleriyle de bilinir. Türkçe'ye Jim Barnett ve Müfettiş Bechoux ismiyle de çevrilmiştir. 


#15 ESRARENGİZ EV (La Demeure mystérieuse / The Mysterious Mansion  1929

The Melamare Mystery ismiyle de bilinen bu hikaye Penguen Yayınları baskısında Kibar Hırsız isimli kitapta bulunmaktadır. 


#16  The Bridge That Broke 1929

Müfettiş Barnett'ın İngilizce versiyonunda bulunan bir kısa hikayedir. Bu hikayede de Jim Barnett ve Müfettiş Bechoux bulunmaktadır. 


#17  The Emerald Cabochon (Le Cabochon d'émeraude) 1930
Türkçe baskısı yoktur.


#18 ÜÇ SÖĞÜT (The Mystery Of The Green Ruby / La Barre-y-va) 1931

Bu hikaye Penguen Yayınları'ndan çıkan Arsene Lupen'in İtirafları isimli kitapta bulunmaktadır. 




#19 İKİ ÇEHRELİ KADIN (La Femme aux deux sourires / The Woman With Two Smiles) 1933

The Double Smile, İki Yüzlü Kadın ismiyle de bilinir. 


#20 Victor of the Vice Squad (Victor de la Brigade mondaine) 1933
 The Return of Arsene Lupin/ Arsene Lupin'in dönüşü ismiyle de bilinir. Türkçe'ye henüz çevrilmemiştir.


#21 The Revenge of The Countess of Cagliostro (La Cagliostro se venge) 1935
Arsene Lupen Vs Countess Cagliostro ismiyle de bilinir, Türkçe çevirisi yoktur. Bu kapağı kasıtlı olarak seçtim :)



#22 The Billions of Arsène Lupin (Les Milliards d'Arsène Lupin) 1939

Yine çevirisi olmayan kitaplardan. 


#23 The Last Love of Arsene Lupin (Le Dernier Amour d'Arsène Lupin) 2012

Bu da İngilizce'ye bile çok geç çevrilen kitaplardan biri. Türkçe çevirisi henüz yok. 

*********************************************************************

Sıralamamız böyle. Kitapları yani romanları ve hikayeleri dışında Arsene Lupen'in Maurice Leblanc tarafından yazılmış tiyatro eserleri de vardır. 

Bunlar şu şekildedir:
#1 Arsene Lupin (4-part Dekko) - Maurice Leblanc ve Francis de Croisset tarafından 1908 yılında yazılıp, 1909 yılında Edgar Jepson tarafından romanlaştırılmıştır. Arsene Lupin: By Edgar Jepson olarak bilinir. Romanlaştırılmış hali Penguen Yayınları'ndan Çalınan Tablolar ismiyle çıkmıştır. 
#2 An Adventure of Arsene Lupin, 1911 yılında yazılmıştır. 
#3 The Return of Arsene Lupin, 1920 yılında Maurice Leblanc ve Francis Croisset tarafından yazılmıştır. 
#4 This Woman is Mine (Cette femme est à moi), 1930 yılında yayılanmıştır.
#5 A Quarter-hour with Arsène Lupin (Un quart d'heure avec Arsène Lupin), 1932 yılında yayınlanmıştır. 

************************************************

Kitaplar bu şekilde. Dediğim gibi çok karışık oldukları için arada yanlış bilgi verdiğim kitaplar olabilir. Ya da Türkçe çevirisi çıkıp gözümden kaçmış olan kitaplar da olabilir. Bu durumda beni bilgilendirmekten kaçınmayınız. Olur da  Türkçe çevirileri çıkarsa ben de yazıyı ona göre düzenleyeceğim. Aklınıza takılanları da elimden geldiğince cevaplamaya çalışacağım.

Umarım beğenmişsinizdir.
Hepinize zevkli okumalar ^_^



Bu yazıyı "benherneysemo.blogspot.com" dışında herhangi bir blog/forum/internet sitesinde okuyorsanız, şahsımın bilgisi dışında ÇALINMIŞ DEMEKTİR!!!
Devamını Oku »