31 Aralık 2018 Pazartesi

2018'in Son Yazısı (Dürüstlük İçerir)



Merhaba,
Yılın son yazısını yazayım diyerek geldim. Sorsanız "Koca yıl kaç yazı yazdın sanki?" diye verecek cevabım yok. :) 
Son bir iki yıl zor geçti. Her şeyin üst üste geldiği zamanlar. Ben kendi hayatımı düzene koymaya çalışırken (şu an çok iyiyim) kitaplara sığınmam gereken dönemde kitaplara da el süremediğimi fark ettim. Çünkü her şeyden soğumuştum. Bu konuyu 2018'in son saatlerinde buraya döküp, burada bırakmak amacıyla yazıyorum. Son cümleyi baştan söyeyim; bahsedeceğim tüm geçmiş sıkıntılara rağmen pek çok şeyi sorguladığım 2018 bana pek çok şeyi geride bırakma imkanı sağladı, çok büyük güzellikler getirdi. Mücadelemiz sürecek. :)
Hani dönem dönem akımlar olur ya, yeni moda kitap okumaktı ve okuma yazma öğrendiği günden beri okuyan biri olarak bazı şeylerden epey itildim. Sahne arkasında dönen şeylerin can sıkıcılığına hiç girmiyorum. Yani şahsi yoğunluklara, beni soğutan nahoş durumlar eklenince sonuç bu oldu. 
Son sene en az okuduğum senelerden biriydi sanırım. Elimde de biriken kitapları elemeye çalışmak (birkaç bin kitaptan bahsediyorum) taşınma sürecinde de sonrasında da beni çok yordu. Bir kısmını köy okullarına bağışladım, bir kısmını çevreme dağıttım, küçük bir kısmını sattım, bir kısmını hala gün gün kütüphaneye bağışlıyorum... 
Günceli çok az takip ediyorum. Çünkü bir zaman sonra güncelleri al ve yığılsın'a dönüyor. Eskiden çok eski saman kağıdı, ciltli kitaplar okuyordum. Kitabın modası geçtiğini düşünenlerden değilim. Kitabın eskimişi olduğunu düşünmüyorum. Kitaplarımı sahaflara götürmüyorum. Çünkü yıllardır onlarca kitap aldığım, bir sürü arkadaşımı götürdüğüm sahaf 2014-2016 basım kitaplarımın çok eski olduğunu iddia etti. Tabii o ticari kısmına bakıyor, ben sadece bir okur olarak böyle düşünmüyorum. 
Okuma işi popüler kültürün son zamanlardaki kölesi maalesef. Bir dönemin bazı kozmetik blogları vs gibi ki şu an mesleğe dönüşmüş olan popülerleştikçe ürün gelsin diye hesap açanlar, geleni kötü de olsa kötüleyemeyenler. Aynısı kitaplarda da oldu. Bir dönem herkes blog açıyordu. Ancak blog yazmak belli bir uzunlukta düzgün bir metin yazmayı gerektirdiği için bir çoğu sapır sapır döküldü. Instagram ile birlikte bu durum okuduklarına dair fikirlerini düzgünce ifade etmek yerine güzel bir kitap fotoğrafı çekip altına bir cümlelik alıntıyla bir cümlelik beğendim/beğenmedim yazmak haline geldi. Bunu oldu bitti sevemedim. Sosyal medya hesaplarını yazılarımı paylaşmak adına kullansam da bir türlü benimseyemedim. Benim kendimi iyi hissettiğim, ifade edebildiğim ana yerin burası olduğunu düşünüyorum. İleride ne olur ben de bilemiyorum tabii ki. 
Benzer bir yozlaşmanın yayınevleri için de geçerli olduğunu düşünüyorum. 100 TL ye kitap satanlar (pardon, 99.90 TL), devam etmeyen seriler, birbirlerinin yazarlarını serinin ortasındayken (ç)alanlar, kitap boyutlarını seri boyunca büyütüp küçültenler, aniden ciltli basıp bir sonraki kitabı karton kapak basanlar, bazı instagram hesaplarını kendi yayınevi reklamları için kiralayanlar...
Ben artık bunlara canımı sıkmıyorum, eskisi gibi kendi kafama göre gidiyorum. Ve blogumda, kendi küçük dünyamda mutluyum. 
Hepinizi seviyorum. :)
Görüşmek üzere.




Bu yazıyı "benherneysemo.blogspot.com.tr" dışında herhangi bir blog/forum/internet sitesinde okuyorsanız, şahsımın bilgisi dışında ÇALINMIŞ DEMEKTİR!!!

Devamını Oku »

16 Aralık 2018 Pazar

Mumya Olmak İstemiyorum - Jon Scieszka (Zamanda Gezinen Üç Kafadar)



Adı: Mumya Olmak İstemiyorum
Yazar: Jon Scieszka
Çeviri: Merve Erol
Resimleyen: Lane Smith
Yayınevi: Gün Işığı Kitaplığı
  Sayfa Sayısı: 84
Basım: 1. Baskı: 1999
Seri: Zamanda Gezinen Üç Kafadar

Zamanda Gezinen Üç Kafadar Serisi
Da Vinci Bize Dahi Dedi
Vay Vay Samuray
Ne Halin Varsa Gör, Gladyatör
Mumya Olmak İstemiyorum
Yıl 2095
Annen Mağara Kadını Olmuş



Çocuk kitapları okumayı seviyorum. Çocukken Antik Mısır'a çok ilgim vardı. Bu kitap bir de zaman yolcuğu üzerineydi. Çok tatlı. :)
Bir kitap sayesinde zamanda yolculuk yapan 3 kafadarın ( Fred, Sam, Joe) hikayesi seri şeklinde yazılmış. Ben huysuz kız kardeşi ve kedisini de çok sevdim. :p

Kahramanlarımız bu kez Mısır'a konuk olup küçük firavun III. Tutmosis'le tanışıyorlar. Huysuz kız kardeş Anna ve kedisi kayboluyor, ki dönmek için ihtiyaç duydukları kitap da ortalarda yok. Üzerine bir de kötülük konusunda master yapmış bir karakterimiz var; Rahip Hatnut. İşler epey karışık anlayacağınız. 



Kitabın içinde çizimler de mevcut.
Esprili bir dille yazılmış, döneme dair ufak bilgiler veren bir çocuk kitabı diyebiliriz. Serinin mantığını da beğendim.

Zaten yazarın amacı özellikle erkek çocuklarına okumayı maceracı bir üslupla sevdirmekmiş.

Sevgiler. :)







Bu yazıyı "benherneysemo.blogspot.com.tr" dışında herhangi bir blog/forum/internet sitesinde okuyorsanız, şahsımın bilgisi dışında ÇALINMIŞ DEMEKTİR!!!

Devamını Oku »

Sana Muhtacım - Julia Quinn (Bridgertons #6)




Adı: Sana Muhtacım
Yazar: Julia Quinn
Orijinal Adı: When He Was Wicked
Çeviri: Yasemin Kılınç
Yayınevi: Epsilon Yayınları
  Sayfa Sayısı: 376
Basım: Nisan 2012
Seri: Bridgertons Serisi #6




"Her hayatta bir dönüm noktası vardır. Bu öyle muazzam, keskin ve belirgin bir andır ki insan kendini göğsünden vurulmuş gibi hisseder, nefesi kesilir ve bilir... Şüphenin en ufak gölgesi olmaksızın hayatının bir daha asla aynı olmayacağını kesinlikle bilir. Michael Stirling için bu dönüm noktası Francesca Bridgerton'u ilk kez gördüğü andır."


Ne zaman bazı sorunlardan ötürü okumaktan uzaklaşsam ki son birkaç yıldır oluyor bu sadece, bu yazar hep benim kurtarıcım oluyor. Bu kez de öyle oldu. Yine arka arkaya kısa sürede okuyuverdim 6. ve 7. kitabı. Teşekkürler Julia :)

Bu kitabın konusunu aslında arka kapak yazısı çok güzel özetliyor; "Londra'nın Neşeli Hovardası Michael Stirling için dönüm noktası, Francesca Bridgerton'u ilk kez gördüğü andır. Evet, kalbinin hiçbir zaman birine bağlanmasına müsaade etmeyen Michael ona bir kez bakmış ve aşık olmuştur. Bununla birlikte karşılaşma vesileleri kuzeninin bu genç bayanla evlenecek olmasını kutlamak adına düzenlenen bir yemektir. Hayat işte böyle ironiktir."

İnsanız; hepimizin ikilemleri, bocaladığımız, doğruyla yanlışı birbirinden ayıramadığımız zamanlar; zaaflarımız var. Bu iç çatışmaları çok güzel yansıtan bir kitap. Sevgi, dostluk, aşk, kardeşlik,minnet, bağlılık; insanların üzerinde epey baskı kuran hisler.

Bu tarz konular normalde oldukça ağır olur, insanı birkaç yaş yaşlandırır, şakaklarına aklar düşürür. Ama söz konusu Julia Quinn'in kalemiyse böyle yoğun bir kedere düşmeyeceğinizi söyleyebilirim. Kendisi de tüm eğlencesinin yanında sizi arada durup düşündürüp hüzünlendirse de bu bir seviyeye kadardır.

"Ve bir erkek sana evlenme teklifi ettiğinde, onu kendi meziyetlerine göre değerlendirmelisin, daha önceden belirlediğin rastgele standartlara göre değil."

Francesca bu kitaba kadar çok derinden tanıdığımız bir Bridgerton değildi. Kaldı ki gürültücü kuş sürüsü gibi olan Bridgerton'lar içinde bazen kendisini onlardan biri değilmiş gibi hissettiği bile olurdu. Kendisinin yağmur çamur demeden yürüyüş merakında kendimi buldum.
Michael ise sevdiği insanı bulduğu gün kaybeden, acı çeken ama hovardalık ününden de ödün vermemesi gereken bir karakterdi, sevdiğim de bir karakter oldu. Uşağı Reivers beni çok eğlendirdi. :p

Diğer Bridgerton kitaplarına hem benziyordu, hem de ayrı olduğu kısımlar vardı. Örneğin 5. kitap Bridgertonlar geçidi gibiydi ama bu kitapta arada Hyacinth'in sivrilmesi haricinde pek göremedik kendilerini. 

Kitabın sonundaki yazarın notu kısmı çok hoşuma gitti. Kendisini bir kez daha takdir ettim haddim olmayarak. :) 
Ve iyi hissederek kapattım kitabı.
Hızımı alamadım hemen 7. kitabı, "Öpüşünde Saklı"yı okudum.
Onun yorumunda görüşmek üzere.
Sevgiler :*




Bu yazıyı "benherneysemo.blogspot.com.tr" dışında herhangi bir blog/forum/internet sitesinde okuyorsanız, şahsımın bilgisi dışında ÇALINMIŞ DEMEKTİR!!!

Devamını Oku »