Kitap Adı: Katilin Kitabı
Yazar Adı: Tünay Avcı
Yayınevi: Kanes Yayıncılık
Sayfa Sayısı: 239
Basım Yılı: 2013
"Özlem, yalnızlıkta gizlidir!"
Fırat başkomiser fırçaladığı ekip arkadaşları Yusuf ve Mine'yle çay içerken içine çekileceği maceradan habersizdi. Bir yerlerde insanların boğazını kesen ve kurbanların avucuna bir satranç taşı bırakan bir katil vardı. Ve ekip göreve çıktı...
Kitap bildiğimiz tarz bir polisiye diye düşünmüştüm; bir suçlu çıkar karşı taraf deliller bulup, faili açığa çıkarmaya çalışır. Ve bu süreçte sadece polisiye yana odaklanılır, yan konulara ortadaki ana olayla sıkı bir bağı yoksa girilmez. Ancak bu kitapta işler böyle yürümedi. Önce her şey sıradan başladı. Tam anlamıyla, bizde bir cinayet oldu mu süreç nasıl işler acaba, sorusunun cevabı tadında gitti her şey ilk yarıda. "Lanet olası federaller..." modundan "Olay yerine yakınız amirim." moduna geçiş yapmak hoş bir değişiklik oldu. Özellikle Fırat başkomiser dava dosyalarını okurken bize de o dosyalarda yazanlarla ilgili ayrıntı verilmesini çok sevdim. Ben de bir Sherlockian olarak kendimce çıkarımlar yaptım her adımda. Ardından işler benim beklentimin tam aksi yönünde ilerledi. Kitap bir polisiyeden başka çizgilere kaydı. Olumsuz olarak mı? Hayır, aksine olumlu manada. Polisiye yana odaklanmamış, polisiyenin içinde yaşam olaylarına, din ve siyasete de göz kırpılmıştı. Başkomiser Fırat'ın dramına ve yalnızlığına ve yaşam derslerine çok fazla yer ayrıldığı için bunları yazar acaba finalde bir sonuca bağlayacak mı diye merak ettim. Havada kalsa hiç hoş olmazdı ancak sonuca bağlanmıştı. Evet o kısımlar gerekliydi ancak kitap boyunca o kadar fazla tekrar edilmesine gerek yoktu. Demek isteğim ana olaya yardımcı kısımları, ana olaylar kadar uzun tutmak da sadeliği bozuyor, kitabı kalabalıklaştırıyor.
Kitap sonlara doğru polisiyeden bambaşka bir alana kaydı. Bu da beni şaşırttı biraz. Evet, bir polisiyede aradığım en temel özellikler zekice ve ince bir olay örgüsü ve de beni şaşırtması. Buradaki şaşkınlığım bu tarz bir şaşırma değil, tür kaymasından oluşan şaşırma. Ayrıntıya inilmemiş olsa da çok güzel olmuş. Şahsen ben yazarın öyle bir türde çok daha güzel eserlere imza atacağına inandım.
Yazarın dili akıcı, kitabın okunuşu oldukça kolay ancak bazı zorlamalar var ki bence olmasa daha iyi olurmuş. Açarsak, bazı kısımlarda yazar tasvir yapmak için kendini zorlamış gibi geldi bana ki buna hiç gerek yokmuş. Zaten akıcı bir üslup var ortada, bu kısımlar bence kitaba artı özellik kazandırmak yerine, o akıcı zemine engeller koymuş . Naçizane fikrim yazar kalemini serbest bıraksa çok daha güzel bir dil ortaya çıkacağı yönünde. Ek olarak karakterin (belki de yazarın) İzmir hayranlığı kitapta kendini bol bol gösteriyor.
Salt polisiye okuyamayıp, polisiyenin yanında farklı türlerin de olduğu kitapları okumayı sevenlere, türü okumaya yeni başlayacaklara ve bizde işler polisiye alanında nasıl yürür diye merak edenlere önerebilirim ancak.
Puanım: 3 / 5
"Öncelikle küçük şeylerden mutlu olmayı bilmeli ama asla küçük şeylerle yetinmemeliyiz."
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder