Merhaba,
Yılın son yazısını yazayım diyerek geldim. Sorsanız "Koca yıl kaç yazı yazdın sanki?" diye verecek cevabım yok. :)
Son bir iki yıl zor geçti. Her şeyin üst üste geldiği zamanlar. Ben kendi hayatımı düzene koymaya çalışırken (şu an çok iyiyim) kitaplara sığınmam gereken dönemde kitaplara da el süremediğimi fark ettim. Çünkü her şeyden soğumuştum. Bu konuyu 2018'in son saatlerinde buraya döküp, burada bırakmak amacıyla yazıyorum. Son cümleyi baştan söyeyim; bahsedeceğim tüm geçmiş sıkıntılara rağmen pek çok şeyi sorguladığım 2018 bana pek çok şeyi geride bırakma imkanı sağladı, çok büyük güzellikler getirdi. Mücadelemiz sürecek. :)
Hani dönem dönem akımlar olur ya, yeni moda kitap okumaktı ve okuma yazma öğrendiği günden beri okuyan biri olarak bazı şeylerden epey itildim. Sahne arkasında dönen şeylerin can sıkıcılığına hiç girmiyorum. Yani şahsi yoğunluklara, beni soğutan nahoş durumlar eklenince sonuç bu oldu.
Son sene en az okuduğum senelerden biriydi sanırım. Elimde de biriken kitapları elemeye çalışmak (birkaç bin kitaptan bahsediyorum) taşınma sürecinde de sonrasında da beni çok yordu. Bir kısmını köy okullarına bağışladım, bir kısmını çevreme dağıttım, küçük bir kısmını sattım, bir kısmını hala gün gün kütüphaneye bağışlıyorum...
Günceli çok az takip ediyorum. Çünkü bir zaman sonra güncelleri al ve yığılsın'a dönüyor. Eskiden çok eski saman kağıdı, ciltli kitaplar okuyordum. Kitabın modası geçtiğini düşünenlerden değilim. Kitabın eskimişi olduğunu düşünmüyorum. Kitaplarımı sahaflara götürmüyorum. Çünkü yıllardır onlarca kitap aldığım, bir sürü arkadaşımı götürdüğüm sahaf 2014-2016 basım kitaplarımın çok eski olduğunu iddia etti. Tabii o ticari kısmına bakıyor, ben sadece bir okur olarak böyle düşünmüyorum.
Okuma işi popüler kültürün son zamanlardaki kölesi maalesef. Bir dönemin bazı kozmetik blogları vs gibi ki şu an mesleğe dönüşmüş olan popülerleştikçe ürün gelsin diye hesap açanlar, geleni kötü de olsa kötüleyemeyenler. Aynısı kitaplarda da oldu. Bir dönem herkes blog açıyordu. Ancak blog yazmak belli bir uzunlukta düzgün bir metin yazmayı gerektirdiği için bir çoğu sapır sapır döküldü. Instagram ile birlikte bu durum okuduklarına dair fikirlerini düzgünce ifade etmek yerine güzel bir kitap fotoğrafı çekip altına bir cümlelik alıntıyla bir cümlelik beğendim/beğenmedim yazmak haline geldi. Bunu oldu bitti sevemedim. Sosyal medya hesaplarını yazılarımı paylaşmak adına kullansam da bir türlü benimseyemedim. Benim kendimi iyi hissettiğim, ifade edebildiğim ana yerin burası olduğunu düşünüyorum. İleride ne olur ben de bilemiyorum tabii ki.
Benzer bir yozlaşmanın yayınevleri için de geçerli olduğunu düşünüyorum. 100 TL ye kitap satanlar (pardon, 99.90 TL), devam etmeyen seriler, birbirlerinin yazarlarını serinin ortasındayken (ç)alanlar, kitap boyutlarını seri boyunca büyütüp küçültenler, aniden ciltli basıp bir sonraki kitabı karton kapak basanlar, bazı instagram hesaplarını kendi yayınevi reklamları için kiralayanlar...
Ben artık bunlara canımı sıkmıyorum, eskisi gibi kendi kafama göre gidiyorum. Ve blogumda, kendi küçük dünyamda mutluyum.
Hepinizi seviyorum. :)
Görüşmek üzere.
Bu yazıyı "benherneysemo.blogspot.com.tr" dışında herhangi bir blog/forum/internet sitesinde okuyorsanız, şahsımın bilgisi dışında ÇALINMIŞ DEMEKTİR!!!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder