23 Temmuz 2013 Salı

Saray Entrikaları ve Casusluk Üzerine





Beni dinle. 
Ben biliyorum. 
En tehlikeli casus şüphelenmediğindir.
Diyor kitabın ilk bölümünde... Aslında tüm kitap da bu cümleler üzerine kurulu...  Herhalde asla ama asla bir sarayda yaşamak da istemezdim. Ama tarihi romanları okumayı severim. Tarihi romanlardaki, dönem yaşamı, dönem kıyafetleri, dönem gelenekleri, hatta yemekleri ve işkence yöntemlerine kadar... Bu konuda nasıl dolmuşsam, böyle bir yazı yazmaya karar vermiştim. Belki bıraksanız sabaha kadar boş boş konuşabilirim... Aslında içimden geldiği gibi yazacaktım ama bilgisayar başına oturduğum şu anda kitabın ayak izlerini takip ederek gitmeye karar verdim, haydi siz de peşimden gelin... :) 

Sarayda lüks, ihtişam ve mevki geçerlidir gibi görünür ilk bakışta. Aslında yüzeysel bakıldığında bu doğrudur da. İnsanlar size mevkinize göre davranırlar ama esasında bir sarayda asıl sözü geçen şey 'güç'tür. Güç ise ancak karşı taraftakine karşı avantaj elde etmekle olur. Açığını, sırrını bildiğiniz kişiye karşı da bir nevi avantaj elde etmiş olursunuz.  Eğer ki alt bir seviyedeyseniz gerektiğinde olumluya veya olumsuza çekilebilecek ortalama yorumlar her daim faydanıza olacaktır. 

Saray öyle bir zemin ki sanki buzdan bir zirve. Kaygan ve zirvede durması zor... Bu sadece en tepedeki kişi için değil herkes için geçerli. Öyle bir hiyerarşi ve herkesin mevkisi tehlike altında. Üsttekiler sizi kendi mevkileri ya da kendi çıkarına olan birinin mevkisini tehdit ediyorsanız aşağı itmeye, aşağıdakiler ise yükselmek için aşağı çekmeye çalışacaklardır. Bunu üstü kapalı davranışlar ya da arkanızdan çevrilen dolaplarla fark edebilirsiniz. Ama muhtemelen yaşlanıp ölene kadar o buzun üzerinde düşmeden kalmanız asla mümkün olmayacaktır... 

Sadece sevmediklerinizden kurtulmak için değil, yerinizi sağlamlaştırmak ve taraftar/dayanak elde etmek için de güce ihtiyacınız var. Arkanızdan oynananlar ve ortada dönenleri bilmek ayrıca yerinizi sağlam tutmak için, hamlelerinizi düzgün ve zamanında yapmak için doğal olarak ihtiyaç duyacağınız temel şey bir casus olacaktır... 

Bir casusun en önemli özelliği dikkat çekmeyen, fark edilmeyen, silik biri olmasıdır.  Böylece şüphe uyandırmayacaktır. "En tehlikeli casus şüphelenmediğindir." Ama senin casusundan her daim şüphelenmen gerekmektedir. Ya casusun sandığın kişi aslında başka birinin casusuysa? İşte böyle kaygan bir zemin dostlar. Hala saray hayatı düşleyen var mı? :p

Peki bir casus ne gibi özelliklere sahip olmalıdır?
Hadi kitaptan öğrenelim bu kısmı da... 

"Haklarında bir şeyler bildiğiniz casuslar ya açığa çıkarılanlardır, ya da kendilerini ifşa edenlerdir. Bunlardan ilki, arkalarında sözcüklerden bir yol bırakacak kadar aptaldır, ikincilerinse kendilerine ait sebepleri vardır. Belki de kendi önemlerine dair cansız bir anıdan başka bir şeyleri kalmadığından istiyorlardır itiraf etmek... 
Ya da belki de, diğerlerini uyarmak için. 
Ben bir ajandım, bir muhbir. Fısıltıların gerçeğinin taşıyıcısı. İçi boşaltılmış kitapları, sahte dipli sandıkları ve gizli koridorların kıvrımlarını bilirdim. Yazı masanızdaki kilitli çekmeceyi açabilir, mektupların mührünü kırıp yine de kimse okumamış gibi gösterebilirdim. Eğer odanızda bulunan ben isem, kilidin çevresindeki saçınızı sizin bağladığınız şekilde bırakırdım. Eğer gecenin sessizliğine güvenirseniz, tüm sırlarınıza kulak misafiri olurdum.  



Kızarmış kulakları ve pembeleşmiş yanakları fark ederdim - müzik aletlerinin içine atılan mesajları. Ceplere sokulmaya fazla hevesli elleri. Bir kuyumcu veya terzinin sık sık yaptığı alelacele ziyaretleri. Süslü elbiselerin altında, damlayan idrarı tutan deri çamaşırları, hizmetçilerin kanlı paçavraları bahçeye gömüşünü, ölümü korkutup kaçıramayacak olan soluk alma çabalarını.

Ölümün kokusunu alamazdım, ama yolladığı sinyalleri görebilirdim. Kalplerin çarpması, gözlerin büyümesi, ellerin titremesi, yanakların kül rengine bürünmesi. Kısa kesilmiş cevaplar, uzamış sessizlikler. Bunları her fısıltının bir şüpheli, yapılan ya da yapılmayan her hareketin , gelecekte kullanılmak üzere not alınıp saklandığı odalarda görmüştüm. Korkunun kalbe neler yapabildiğini görmüştüm. "

"Zerbsten yeni gelen bu tatlı kızı uyarabilirdim; burada, Rus Sarayı'nda hayat bir oyun ve her oyuncusu hile yapıyor. Herkes herkesi izliyor. Gerçekten tek başına olabileceğin hiçbir oda yok. Duvarların ardındaki koridorlar, labirentler oluşturuyor. Bilenler için, kimsenin şüphelenmeyeceği yerlere açılan dehlizler var. Boy aynaları açılır, kitaplıklar hareket eder, sesler gizlenmiş borularla iletilir. Söylediğin her sözcük tekrarlanabilir ve aleyhine kullanılabilir. Güvendiğin her arkadaş  sana ihanet edebilir. 



Sandıkların aranacak. Çift diplile ve içi boşaltılmış kitaplar gizlerini uzun süre koruyamayacak. Mektupların daha gönderilmeden kopyalanacak. Hizmetkarların, senin bir iç giysinin kaybolmasından yakındıklarında, bu, bir şişede kokunu saklamak için yapılmış olabilir ki, gerektiğinde av köpekleri seni bulmaya gönderilebilsin. "

"Sadakate inanmayanları, arzuları devasa ve dengesiz olanları, amaçları daima şüpheli olan insanları kullanma sanatıdır. Bizim için çalışan herkes daha yüksek bir teklife satın alınabilir. En iyi casuslar para için veya korktuklarından  hizmet edenler değildir. En iyi casuslar, en derin arzuları efendileri tarafından tatmin edilenlerdir." -Aklınızda casus tutma fikri varsa bunu kesinlikle dikkate almalısınız :) -

"Çok fazla konuşma. Çok soru soranlara dikkat et. Gergin bakışları, terli avuçları izle. Hiçbir yerin güvenli olmadığını ve hiçbir odanın tamamen mühürlenemeyeceğini unutma. İyilikseverlik gösterilerine inanma: her hediye, her gülümseme rüşvettir." - Bu kısm da casus olmak isteyen arkadaşların kulağına küpe olsun :) - 

Yazar entrikalar ve casusluk olayının içeriğini işte böylesine ustaca anlatmış ki kendi cümlelerimden utanacağımdan, kitabın peşinden gitmeye karar vermiştim, umarım doğru karardır. Sevgiler... :)


2 yorum:

  1. Casusluk üzerine her öğüt aslında şu hayatta ayakta kalmak adına kulağa küpe niteliğindeydi.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kesinlikle... Sürekli kaygan bir zemin... Paranoyak oldum! :)

      Sil