Kitap Adı: Kırık Kalpler TamircisiYazar: Melissa SenateOrjinal Adı: The Secret Of JoyÇeviri: Bahar Yaldız ÇelikYayınevi: Martı YayınlarıBasım Yılı: 2013Sayfa Sayısı: 416
Kapak: İki kapağı da sevdim ama bizim kapak daha ağır oturaklıyken, orijinal kapak yaş sınırını sanki biraz daha aşağı çeken, daha cıvıl cıvıl bir kapak. Ama ben konuya çok da uygun bulamadım sanki onu. Burun farkıyla bizim kapak diyorum. :)
Bazı mutluluklar yolculuklarla başlar...
Bir itirafla başlayayım yazıma... Bu tür benim pek okuduğum bir tür değil... Bu nedenle yorumumda fazladan negatiflik olabilir... Bunu dikkate almanızı öneririm...
5 yaşından beri deli gibi kardeş isteyen Rebecca; bir kardeş alabilmek için kumbarasında para bile biriktirmişti. Ta ki kardeşin parayla alınacak bir şey olmadığını anlayacak yaşa gelene kadar...
Artık 28 yaşında olan Rebecca, 10 yıl önce annesini kaybetmiştir, şimdi ise babası ölüm döşeğindedir. Üstüne hiç sevmediği bir işte çalışmakta, bir hukuk firmasında boşanma arifesindeki çiftlere danışmanlık yapmaktadır. Aslında bu işe devam etme nedeni ise tam olarak aşık olduğundan bile emin olmadığı sevgilisi ukala ve her şeyi ben bilirim havasındaki Michael'dır. Karakteri sevmediğim nasıl da belli :)
Babası Rebecca'ya ölüm döşeğinde hayati bir sır verir ve kendisinden 2 yaş küçük bir üvey kız kardeşi olduğunu söyler... Rebecca onu yani Joy'u bulmaya karar verir ve olaylar olaylar...
Rebecca New York'un keşmekeşinden sonra tatil cenneti, sessiz sakin ve candan dostluklar vaad eden Maine'e hayran kalır. Sanki New York cehennem, Maine de cennet gibi anlatılır hep... Ve Rebecca gitmekle kalmak arasında hep araftadır...
Kitapta önce aile olmayla ilgili sorular soruyorsunuz: Biribirini hiç görmemiş 2 kişi kardeş olabilir mi? Kardeşlik içi doldurulması gereken bir kavram mıdır? Yoksa kardeşlik kelimesi bile belli bir bağı kurmakta yeterli midir? Bir erkek neden aldatır? sorusuyla ilişkilere geçiş yapıyorsunuz tabi. Neden sadık kalamaz insan karşıdakine? Bu onu sevmediği için midir? Peki bir kalpte 2 aşk yaşar mı?
Rebecca hem Joy'la ilişkisini, hem babasının annesi ve Joy'un annesiyle olan ilişkisini, hem orada tanıştığı dul kadınların ilişki sorunlarını irdeleyerek cevaplar arar. Hem de kasabanın -kitap sadece onun için okunabilecek olan- yakışıklısı Theo ve New York'taki küstah sevgilisi Michael arasında kalarak kendine de sorular sorar... Bu kısımlarda çok güzel tespitler vardı, hoşuma gitti bir kısmı; bir yandan da bazı kısımları çok sıkıcı ve boştu... Daha dolu dolu olmasını beklerdim...
Kitabın ilk yarısı sıkıntıdan öldürecek cinstendi. Rebecca sevilesi bir karakter değil. İşin peşini bırakmasa da sanki olayları da bala yani şansa çözüme kavuşturuyor gibi geliyor size, çünkü mantıksız düşünerek doğru sonuçlara ulaşıyor şaka gibi... İlk yarıdan sonra kitap gerçekten açıldı ve o kısımları sevdim ama sonlara doğru o kadar saçmaladı ki hızına ben bile yetişemedim...
Kitapta sevdiğim şeylerden başlarsak Seinfeld'den bahsedilmesi derdim ilk olarak :) Seinfeld'e yapılan göndermeler, sempati oluşturdu.İlişkiler konusundaki tespitlerin bir kısmı çok hoşuma gitti Joy'un mesleği hayli ilginçti bu arada... Ki kendisi de ilginç bir karakterdi ve bence hiç irdelenmedi. Hep Rebecca'nın mantıksız ve yanlı düşünceleri vardı. Joy'un kişiliğini ve bakış açısını en güzel çözen kişi Theo'ydu tabi ki. Theo olmasa kitap hiç çekilmezmiş, onun sayesinde biraz daha bağlandım kitaba. İlişki danışmanı (!) Rebecca olsa da en mantıklı çıkarımları yapıp, en doğru düşünen ve uygulayan hep Theo'ydu...Ayrıca anlatım akıcı ve çeviri de güzeldi...
Kitapta sevmediklerime gelirsem herhalde ilk sırada koca puntolarla MARKA TAKINTISI gelir. Bu nasıl bir marka deliliğidir sayın yazar? Çok ciddiyim, bir market katalogunda bu kadar marka ismi geçmiyor. Gittiği dükkanların isminden, sattığı ürünlerin markalarına kadar tüm ayrıntılar var. Eve önemli evrak gelmiş getiren kargo şirketinin adını bile sıkıştırmış araya... Olayın en heyecanlı yerini kesip aynı firmanın ürettiği 2 parfümü karşılaştırır mı bir insan koca bir paragraf? Hatta evi sildiği yer temizleyicisinin markasına, türüne kadar yazar mı? Onu bırakın, hatun annesinin ölümünü anlatacak; bilmemne isimli mağazadan bilmem ne marka bir ürün almış da bilmem ne model bir araba çarpmış annesine! Yok artık! İşte bu beni çok ama çok sinir etti ve okurken de yordu...
Maine'de tanıştığı dul veya boşanma arifesindeki kadınların dertleri de bir zaman sonra sıktı çünkü çok fazla tekrara düştü ve kadınların bir türlü olayı idrak edememeleri, erkeklerden kopamamaları, sürekli ağlak bir şekilde erkeklere geri koşup kendilerini kullandırtmaları üzerine gidince olaylar, itici olmaya başladı...
Joy ve kocası Harry'nin sorunları çok uzatıldı bence. Aynı şekilde Rebecca'nın Michael & Theo gelgitleri de anlatım olarak çok başarısızdı! O arada kalmışlığı hissettiremedi.
Kitabın sonu nasıl saçma bağlandı öyle... Tüm kitap boyunca tek bir çatlak oluşmadı sorunları yıkma konusunda ama son 20 sayfa sanki peri elinde sihirli değneğiyle geldi de her şeyi düzeltti. Bilseydim ben de hazır bulmuşken baloya gitmek istediğimi söylerdim peri anneme. Arkadaşım Rebecca aynı Rebecca, Joy aynı Joy, geçmiş aynı geçmiş... Bu Joy kitap boyunca kendini açmıyordu da ne oldu da bir anda duygu nakli yaptırdı? Sonunu çok baştan savma, özensiz ve hızlı buldum...
Kısacası zaten bu türü okumayı pek tercih etmeyen biri olarak bana ekstra bir şey katmadı ve türü okuma isteğimi de tetiklemedi...
Puanım: ♥♥♥
Martı Yayınları 'na Teşekkürler...
Bazı mutluluklar yolculuklarla başlar...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder