1 Eylül 2021 Çarşamba

Kendine Yalan Söyleme - Jane Feather (Blackwater Brides #1) [BCP MAYIS]


Adı: Kendine Yalan Söyleme
Yazar: Jane Feather
Orijinal Adı: Rushed to the Altar
Çeviri: Tuğçe Ağca
Yayınevi: Epsilon Yayınları
  Sayfa Sayısı: 392
Basım: Temmuz 2013
Seri: Blackwater Brides #1

Blackwater Serisi
#1 Kendine Yalan Söyleme / Rushed to the Altar - Jasper & Clarissa
#2 Evlilik Bahsi / A Wedding Wager - Serena & Sebastian
#3 An Unsuitable Bride - Alexandra & Peregrine


Merhabalar, :)
Bu kitabı yıllar önce yanlış hatırlamıyorsam fuarda sahaftan almıştım. Hemen kontrol ettim 2015'te Tüyap'tan almışım (Yazı için TIKLAYIN). O dönem hakkında gördüğüm tüm yorumlar olumsuz olduğu için okumayı epey ertelemiştim. Daha sonraları birkaç kez başlasam da bir türlü devam edememiştim. Kışın ıhlamur eşliğinde son kez başlamışım. Son zamanlarda bu tarz yarım kitaplarımı tamamladığım için BCP Mayıs ayına bu kitabı seçtim ve nihayet bitirdim. :p Mutluyum, gururluyum.

Kitabın konusundan bahsedeyim hemen. Clarissa Astley ailesini kaybettikten sonra kendisinin ve 10 yaşındaki kardeşi Francis'in velayeti amcaları Luke'a kalmıştır. Kötü biri olan amcanın tek niyeti Francis'ten kurtulmak ve abisinin mirasını ele geçirmektedir. Taşrada yaşayan Clarissa'nın yanından Francis'i alıp Londra'ya götüren amca çocuğu birinin yanına vermiş, şüphe çekmeyecek yollarla ölümünü sağlamaya çalışmaktadır. 

Clarissa ise kardeşini bu sondan kurtarmak için genç bir kız olarak tek başına Londra'ya gelmek üzere yola koyulur. Clarissa yolculuğunu yapadursun biz bir de diğer karakterimizi tanıyalım.

Seriye de adını veren Blackwater kontu Jasper Sullivan. Jasper ve ikiz olan kardeşleri Sebastian ve Peregrine'nin amcaları ölüm döşeğindedir. Çok hovarda ve günah dolu bir hayat süren bu amca bir yandan bu maceralarını bir pedere anlatarak günah çıkarmakta, diğer yandan ise mirasını alabilmeleri için yeğenlerine evlilik şartı koşmaktadır. 

Buraya kadar kitabın gerçekten çok güzel bir konusu var. Pek çok seride rastlayabileceğimiz miras veya başka getiriler için evliliğin şart koşulması ve buna uygun bir aday bulunması temalı kitaplar özgün yazıldığında gerçekten çok eğlenceli oluyor. Bu kitap da güzel başlamıştı. 

Ancak tam bu kısımdan sonra ütopik diyebileceğimiz tuhaf olaylar cereyan etmeye başladı. Clarissa, Londra'ya geldikten sonra kalacak hiçbir yer yokmuş gibi bir randevu evinde oda kiraladı. Soylu bir genç kız olarak bu seçimi gerçekten büyük bir skandal aslında ama enteresan bir şekilde evdeki hiç kimseden de ters bir hareket görmedi. Otelden konforlu bir hayat sürdü. Oda servisi ise kusursuz işliyordu. O kısma ilerleyen kısımlarda tekrar geleceğim.

Jasper'ın amcasının şartı ise sadece yeğenlerinin evliliği değildi. Günahkar bir adam olarak yeğenlerinden düşmüş(!) bir kadınla evlenmelerini istiyorlardı. Yeğenlerinin buldukları kadınları kurtarıp birer erdemli hanımefendi olarak cemiyete kazandırmaları gerekiyordu. Jasper, yeri geldiğinde metresleri olan bir adam olsa da halihazırda elinin altındaki kişilerden çok sıfırdan hiç tanımadığı birini bulmaya çalışıyor. VE BUNUN İÇİN SOKAKTA GEZİYOR? Kısmetin bir anda gelip koluna düşmesini bekliyor bir nevi. Ve o kadar enteresan ki KISMET DE DÜŞÜYOR KOLUNA. 

Jasper, kendisine çarpan Clarissa'nın alnında "plana uygundur" yazısı görmüş gibi peşine düşüyor ve o an amcasını gördüğü için telaş içinde olan Clarissa'nın hızla randevu evine girdiğini görünce de "plana uygundur" yazısı mühürlenmiş, tasdiklenmiş oluyor. 

Clarissa'nın amcasına yakalanmadan kardeşini kurtarmak için bir dayanağa, Jasper'ın ise günahkâr amcasının mirasını alabilmek için kendisiyle evlenecek böyle birine ihtiyacı vardır. İki tarafın da kaderini amcaları çizmektedir kısaca. 


Kitapta Jasper'ın amcasını şu şekilde özetliyor bize: 

“Vikont Bradley’in fevri, yaşlı bir adam oluşu konusunda seni uyarmalıyım. Ama gençliğinde hovardaymış. Daha doğrusu, biraz daha ileri yaşlarında. Ve hâlâ kadınların zarafeti hakkında zevkli bir göze sahiptir. Senden ciddi anlamda bir utanmazlık bekleyecektir. Onun masumiyete hiç zamanı olmamıştır. Rol kes, o da olmazsa… her neyse sakın ihmal etme. Biraz müstehcen ve oynak, olabildiğin ve bildiğin kadar baştan çıkarıcı ol. Cazibeni göster. Bir bakışta neden benim seni cazip bulduğumu anlayacaktır. Bazı söylemlerini, rahatsız edecek kadar net bulabilirsin. O, farklı bir çağdan geliyor; erkeklerin söylemek istediklerini kibarlaşmadan söyledikleri bir çağdan. Eğer buna ayak uydurabilirsen, senden memnun kalacaktır.”


Sonrasında olaylar öyle bir gelişiyor ki Clarissa, kırk yıldır bu evde çalışıyormuş gibi bir anda olayların içinde buluyor kendini.
Ve olaylar bir kurgudan bile beklenmeyecek olağandışılıkta ilerliyor...

Peki, sen bu kitabı nasıl buldun diye sorarsanız; öncelikle ben bu kitaba çok düşük beklentilerle başladım. O yüzden kitabı evet çok beğenmedim ama nefret de etmedim kitaptan. Bunda uzun zamandır bu türde bir kitap okumadığım için biraz tarihi aşk romanı özlemi çekmemin de payı olabilir. 

Bu türü çok az okumuş ya da hiç okumamış biri belki daha çok beğenir ama çok daha kaliteli tarihi aşk romanı okumuş insanlar için maalesef epey vasat kalıyor. 

Kitapta hoşuma giden şeylerden biri rahatsız edici seviyede de olsa gerçekçi anlatımdı. Kıyafetler, yemekler, olaylar... Jasper'ın acılı ve baharatlı böbrek yediği kahvaltısından, Clarissa'nın hovarda amcaya kendisini bir f*hişe olarak tanıtabilmek için kıyafetinde uygulanan detaylara kadar. Bunlar kitapla ilgili en çok hoşuma giden şeydi sanırım. 

Ve kitabın en en en mide bulandırıcı ve can sıkıcı kısmına geliyorum. Randevu evi çalışanı zannedilen ama aslında tecrübesiz olan Clarissa'nın Jasper'dan bunu saklamak için bir araçla... Ve bu aracı bir nevi oda servisi gibi orada çalışan diğer kadınların getirmiş olması? Gerçekten kitaba dair okuma isteğini en çok öldüren kısım buydu. 

“Jasper, ondan vermeye hazır hissettiğinden daha fazlasını istemişti ve sonunda Clarissa, Jasper’dan vazgeçmişti.”


Bu arada artık son sayfalardayken ve düğümler çözülürken başıma yine bir şey geldi. Arkadaş ne kitapmış, dediğinizi duyar gibiyim. 350 sayfadan fazla kitaba tahammül et, olayların en çok tırmandığı yerde basım hatası olsun ve iki sayfa boş olsun. Sabah kahvaltısında ev halkına tatsız dakikalar yaşatmış olabilirim. :p 

Neyse, deyip kaderime razı olduktan sonra iki sayfa daha okudum ve yine arkasından gelen iki sayfa boştu. Bakın bu bir dramdır. Bu kadar emekten ve çabadan sonra bunu hak etmediğimi düşünüyorum. O yüzden, elinde bu kitap olan ve beni buraya kadar okumuş olan saygıdeğer insanlardan bana mümkünse instagramdan (@benherneysemo) bu kitabın 354 - 355- 358- 359. sayfalarını atmalarını rica ediyorum.

Kitabın söylemeden geçemeyeceğim etkisiz bir sonu vardı. Olaylar güzel tırmandı ama sonrasında tepe noktayı göremedik gibi geldi bana. Belki farklı düşünen olabilir. 

İyi veya kötü bu kitapla olan maceramız bu şekilde sona erdi. 
Buraya kadar tahammül edebilmiş olanlara sevgiler :* 



Bu yazıyı "benherneysemo.blogspot.com.tr" dışında herhangi bir blog/forum/internet sitesinde okuyorsanız, şahsımın bilgisi dışında ÇALINMIŞ DEMEKTİR!!!

2 yorum:

  1. Senden historical yorumu okumayı özlemişim. Blog açmadan önce bile yorumlarını okurdum. O günler geldi aklıma.

    Eksik sayfa olayını ben de Judith Mcnaught'ın bir kitabında yaşamıştım. Başrol iki karakterin en önemli konuşmasında iki sayfa eksikti. Sinir krizi geçirdiğimi hatırlıyorum :-)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bu yorum beni çok mutlu etti TT.TT Çok teşekkür ederim. <3 Çok teşvik edici oluyor benim için.

      Judith'in çoğu kitabı var bende hala merak ediyorsan gönderebilirim :p Cidden çok sinir bozucu bir şey. Bir de o kadar okumuşum finale yakın böyle olması çok tatsız oldu

      Sil