15 Temmuz 2021 Perşembe

Freud'un Kız Kardeşi - Goce Smilevski (BCP Mart)


Merhabalar, 
Blogları Canlandırma Projesi kapsamında her ay  o ayın konusuyla ilgili yazı yazıyordum ve bu beni mutlu ediyordu. Ancak araya bir yakınımın hastalığı ve vefatı girdi, zor zamanlardı; biraz geri kaldım. Önceki aylara dair yazılarımı seri bir şekilde girip günceli yakalamak istiyorum. Çünkü bu projeye devam etme niyetindeyim. Başlayalım. 

BCP Mart ayı için bir süre önce başladığım ancak yarım kalan bir kitabımı seçtim. Bu sayede kitabımı da tamamlamış bulunuyorum. Mart ayı temamız "Kadın" idi. 
"Malumunuz bu ay 8 mart Dünya Kadınlar Günü'nü de bünyesinde barındırıyor. Bu sebeple mart ayı temamız Kadın.  O yüzden okuyacağımız ve izleyeceğimiz içerikler kadınları temel alıyor olacak. Konusu kadınlar üzerine olan ya da kadınlar tarafından hayata geçirilmiş içerikler bu temaya dahildir. Özellikle son zamanlarda yaşananlarla da bu tema daha da işlenmesi, konuşulması gereken bir hâl alıyor." diye özetlemiştim 
BCP ile ilgili bilgi almak için buraya TIKLAYABİLİRSİNİZ.




Kitap Adı: Freud'un Kız Kardeşi
Yazar: Goce Smilevski
Çevirmen: Levent Ademov
Yayınevi: Nemesis Kitap
Orijinal Adı: Sestrata na Zigmund Frojd
Basım: 1. Baskı - Ekim 2013 / 2-5. Baskı - Aralık 2013
Sayfa Sayısı: 243

"Herkes burada ama sen kendine çok fazla baktığından diğerlerini göremiyorsun."

Bir dönem psikolojiye 'sözde' de olsa kıyısından köşesinden dokunan kitapları toplama huyum vardı. Henüz çok seçici değildim bu konuda. Bu kitabı da öyle bir zamanda almıştım. Hata etmişim. Sonda söylemem gerekeni başta söyledim sanırım. Ups.

Kadın teması altında seçme nedenim ise kitap adından da anlaşılabileceği gibi bir kadını konu alıyor ve o kadının bakış açısıyla, onun maceralarını anlatıyor. Nedenim buydu.
Kitabın enteresan bir olay anlatma sırası var. Daha doğrusu pek sırası yok. 

Kitap Freud'un dört kız kardeşinden biri olan Adolfina'nın ağzından anlatılıyor. Hikaye öyle bir başlıyor ki hepsinin yaşlılık yılları ve 2. Dünya Savaşı zamanları. Yahudilere uygulanan zulümden onlar da zarar görüyorlar. Bazı nüfuzlu Yahudiler diğer Avrupa ülkelerine çıkarılabiliyorlar. Freud'a da bu ayrıcalık tanınıyor ve arka kapakta da yazdığı gibi yanında götürmek istediği kişiler listesine eşi, çocukları dışında eşinin ailesi, doktoru, doktorunun ailesi, hizmetçileri hatta köpeğini bile eklemesine rağmen kız kardeşlerini eklemez. Kız kardeşleri ne kadar yalvarsalar da onlara, bir tehlike olmadığını söyler. 

Minik bir not: Burada Adolfina kardeşi Freud'la rüyasında bir nevi hesaplaşır. Freud pişmandır ve Adolfina ona "Affedilecek bir şey yok. Yaptığın hiçbir şey yok. İyi bir şey yapma imkanını kaçırdın o kadar." diyor. Enteresan ve insanı bir anlığına düşündüren bir bakış açısı. Ama çok düşününce insanı yaptığı kötülüğün sorumluluğundan uzaklaştıracak bir parça da sıkıntılı bir bakış açısı bana göre. 

Hikayeye dönersek, kardeşler Freud Londra'ya gittikten kısa bir süre sonra toplama kampına gönderilirler. Adolfina kız kardeşlerinden de ayrı düşer bu süreçte. Bu kısma kadar Adolfina'nın çocukluk ve gençlik yıllarına, kardeşi Freud'la ilgili anılarına dair geçmişe dönüşlere yer veriliyor.

Tam kitap kendi ritmine oturdu, 2. Dünya Savaşı zamanları ve Freud ailesinin erken yıllarını konu alıyor ve bu şekilde devam edecek diye düşündüğünüz anda ise komple çocukluk ve gençlik yıllarına döndü. Geçmişte devam ettik, gelecek tamamen silindi. Adolfina'nın Freud'la çocukluktan beri olan yakın ilişkisi, annesi ve babasıyla ilişkisi, arkadaşları... Bunları okumaya başladık. Ve bir daha baştaki kısım haricinde 2. Dünya Savaşı zamanlarına dönmedik. Arka kapak yazısı bir parça yanıltıcı yani. 

Kitap bir anda çocukluk, gençlik, yaşlılık olarak devam etti Adolfina'nın bakış açısından. Çocukluk yıllarında kardeşi Sigmund'la herkesten ayrı bir ilişkisi var Adolfina'nın ki bu ilişki de bir parça analize muhtaç bence. Ama annesinin gölgesi var hep üzerlerinde. Oğlunu çok seven ve onun "bir şey" olacağına inanan annesi kendine daha kolay bir hedef olarak hep Adolfina'yı alıyor ve zehrini sürekli ona akıtıyor. Bu kısımları okumak benim için çok zor oldu çünkü insanı etkiliyor.  Bir annenin çocuğuna asla söylememesi gereken çok şey söyleniyor ve yapmaması gereken çok şey yapılıyor. Ve Adolfina'yla çok daha yakın olduğu halde Freud hiçbir şey yapmıyor... 

Adolfina çok anaç bir karakter. Çocuk sahibi olmak istemesi, emzirmeyle ilgili gördüğü psikanalitik rüyalar, biriktirdiği bebek kıyafetleri... Ve annesinin sadece keşke seni hiç doğurmasaydım dediği Adolfina'yla ilgili değil kadınlıkla da ilgili korkunç fikirleri var. 
Çok ufak bir parça vermek istiyorum: "Artık borcunu bilmek zorundasın. Her kadının temel borcu; kendi hayatın için yeni hayatlar doğurarak ödeyeceğin borç."

Kardeşinin okulu, işi ve daha sonra evliliği nedeniyle ondan kopan Adolfina ne kadar uzaklaşmak istese de hep annesinin yanında buluyor kendini. Kız kardeşleriyle ilişkilerinin yanı sıra edindiği arkadaşlardan da bahsediliyor. 

Sara'nın hikayesi üzücü olsa da ben en çok Klara karakterini sevdim kitapta. Klara'nın , Gustav Klimt adında sürekli birileriyle düşüp kalkan ve sonra bunları kardeşi ve arkadaşlarının olduğu sosyal etkinliklerde anlatan bir ağabeyi var, bir de bahsetmekten hiç hoşlanmadığı kendisine şiddet gösteren bir annesi. Gustav'ın ünlü bir ressam olması, Klara'ya bir faydasının dokunmaması ve anne figürü Adolfina'nın yaşadıklarıyla paralel aslında. 

Klara o dönem kadın hakları için çok çabalıyor. Çabası bana çok anlamlı ve güzel gelmişti. 
Klara diyor ki; "Belli ki biz kadınlar, bu zamanın ve dünyanın bize vermek istemediği şeyi, kendimiz almak zorundayız." Çok zorluklar çekiyor, hatta bir yerde Freud'la da bu konuyu tartışıyorlar. Şu an bu konuları araştıran kişilerin adını kesinlikle duyduğu Kadın Haklarının Gerekçelendirilmesi - Mary Wallstonecraft kitabından da bahsediliyor. Bu detayları çok sevmiştim. 
Ufak bir not olarak şunu da ekleyeyim; Klara da bu kitabın adının Freud'un kız kardeşi değil de Adolfina olması gerektiği konusunda benimle hem fikir olurdu sanırım. Kadınların birinin bir şeyi olarak konumlandırılıp isimsiz bırakılmasından hoşlanmazdı. 

"Bütün normal insanlar aynı şekilde normaldir; ama her deli insan kendine özgü bir şekilde delidir."

Dönemle ilgili de epey bilgi sahibi oluyoruz. Mesela Klara sayesinde o dönemde bir kadının akıl hastanesine yatırılması için eşinin beyanının ya da miras istediği için erkek kardeşlerinin beyanının yeterli olduğu ve akıl hastanelerinin sağlıklı kadınlarla dolu olduğu bilgisini öğrenmemiz gibi. 

İlerleyen kısımlarda Klara ve onu takip edecek şekilde Adolfina kendilerini akıl hastanesinde buluyorlar. Aslında orada bir nevi hayattan ve gerçeklerden kaçmak için kendi istekleriyle bulunuyorlar. Bu sefer Freud'dan çok daha farklı bir hasta yaklaşımı olan Dr. Goethe ve oradaki hastaların günlük hayatlarını okumaya başlıyoruz.

Kitabın bir amacı yok gibi ilerliyor. Düzgün bir giriş gelişme sonuç da yok.  Evet bazı olaylar güzeldi, evet bu kısmı heyecanlıydı dediğiniz yerler oluyor ama neden okuduğunuz konusunda size bir şey vermiyor kitap. Adolfina'nın yıllar geçtikten sonra unutmamak için oturup yazdığı günlüğünü okumuş gibi bir his bırakıyor. 


Okuduğum süre boyunca ben bu kitabı sevmedim diye tekrarlasam da kendime, sırf nereye bağlanacağını merak ettiğim için devam ettiğim bir kitaptı. Ve bir yere bağlanmadı. (çekirge sesleri) 
Ama okuduğuma pişman mıyım? Enteresan bir şekilde hayır. 
Kitapla ilgili karmaşık duygular içindeyim kısaca.
Tekrar okur muyum? Hiç sanmıyorum.

Sevgiler. :* 




Bu yazıyı "benherneysemo.blogspot.com.tr" dışında herhangi bir blog/forum/internet sitesinde okuyorsanız, şahsımın bilgisi dışında ÇALINMIŞ DEMEKTİR!!!

6 yorum:

  1. Freud: Onu neden yanımda götürmediğimi şimdi anladın mı... Kitap için söylenen "yazması çok zor olduğu için okunması zor bir roman" o yüzden altın bir madalyanız var hayırlı olsun :) Yazar bu kitabı geçmişteki kadınların sesi olmak adına yazmış. Ve kitabın ismini Freud'un kız kardeşi yapmalarının sebebi arka kapak yazısında olduğu gibi ilgi çeksin satılsın okunsun bilinsin diye fakat akıcı olmaması yüzünden eminim birçok kişi kitabı yarıda bırakmıştır. Aldığına pişman olan illaki vardır fakat sizinde pişman olmadığınız gibi geçmişte kızların kadınların maruz kaldığı durumları bilmek bir taraftan üzerken bir taraftan iyi hissettirmiştir.

    Kitaplara filmlere konu olmayan ne haksızlıklar ne insanlık dışı durumlar vardır tahmin dahi edemeyeceğimiz... Bunları yapanlara kısaca Allah belanızı versin demekten kendimi alamıyorum. Freud kardeşini nasıl arkada bırakır ben o kısımdayım onun için bir bakıma kadın düşmanıydı deniliyor. Henüz okumadığım birkaç kitabı var ülkemin dolar yakan vatandaşları gibi bende kitaplarını mı yaksam? Mantığım araya giriyor okumadan asla! Yakacaksam bile bilinçli yakmak isterim...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yazarın bu kitap için ciddi araştırmalar yaptığını ve dönemin ruhunu, olayları öğrenmek için epey çaba sarf ettiğini görmüştüm bir yerlerde. Bu çabasını takdir ediyorum, döneme dair çok güzel bilgi ve detaylar var bir kaçını yorumda da paylaştığım. İyi bir konu, iyi bir araştırma ama nereye bağlanmak istendiği belli olmayan bir kitap maalesef :(

      Sil
  2. Başın sağ olsun. Kaçırdığın yazıları geç de olsa girmen çok güzel. Ben de birkaç ayı kaçırdım. eğer yazabilirsem yayınlamaya çalışacağım.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkür ederim. Bu etkinlik benim için önemli o yüzden yazmak istiyorum. Umarım sen de fırsat bulur gönlünce yazarsın :)

      Sil
  3. hımmm konu ilginçmiş ama demekki ortalama bir kitap :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Güzel parçalar var ama bir bütün oluşturmuyorlar diye özetlenebilir kısaca :)

      Sil