31 Temmuz 2021 Cumartesi

Başlayınca Bırakılamıyor: Japon Animasyon Filmleri #1 (BCP NİSAN)


Merhaba, 
Blogları Canlandırma Projesi Nisan ayı için konumuz: Aile, Çocuk ve Dostluk idi. Aslında niyetim epeydir bahsetmek istediğim çocukluk kitaplarımla ilgili bir yazı yazmaktı ya da yine çocukluk filmlerimle ilgili. Ama bir anda onları yazmak içimden gelmedi ve yine yazmak istediğim Japon animasyon filmlerinden bahsetmek istedim. 

Ben bu filmlerden bahsetmekten nedense kaçınıyordum. Sanki dünya üzerinde bu filmleri izlememiş kimse kalmamış da ben bu kadar zaman sonra bunlardan bahsederek saçma bir şey yapıyormuşum gibi geliyordu. Son Kore dizileri yazımda (Buradan TIKTIK) fark ettim ki aslında öyle olmuyormuş. Hem bu durum hem de blogumun ilk zamanlarını düşündüğümde o zamanki filtresizliğim bu hissi çok şükür benden aldı götürdü. Blog adımı seçerken düşündüğüm de buydu, bende ne varsa blogda da o olacak. İşte böyle.

Minik bir itirafla başlayacağım. Ben animasyon filmlerini pek sevmiyorum. Popüler çoğu animasyon filmini de izlememişimdir. Ama animeleri ve uzak doğu yapımı animasyon filmlerini ayrı tutuyor ve gerçekten seviyorum. 

Japon animasyonlarına ilgiliyseniz Studio Ghibli'yi biliyorsunuzdur. Çizim tarzları ve verdikleri mesajları genel olarak seviyorum. Favorilerim de çoğunlukla bu animasyon film stüdyosundan çıkıyor. Burada bahsedeceğim dört animasyondan üçü bu şirkete ait.
Verdiği mesajlar dışında bu şirkete ait animasyonlarla ilgili sevdiğim şeylerden biri de kadın karakterlerin ön planda olması, mücadele eden taraf olması ve yansıtılma şekilleri. Gerçekten çok hoşuma gidiyor. 


1- Senin Adın / Your Name (Kimi No Na Wa - 2016)
İçlerinde Studio Ghibli'ye ait olmayan,şirket olarak CoMix Wave Films olarak geçen ve en güncel olan animasyon bu. Bu animasyonu ilk olarak abimle izlemiş ve bayılmıştım. O izlemişti ve benim de kesinlikle izlemem gerektiğini düşünmüş ki bana da izletmişti. Paralel evrenler ve zaman yolculuğu aşığıyım. Bu animasyonda bunlardan olmasa da portallardan ve paralel hayatlardan söz edilebilir. 


Uzak Doğu kültüründe ruh eşleri ve kaderleri birbirine bağlı olan kişilerin serçe parmaklarındaki kırmızı iplerle birbirine bağlı oldukları düşünülür. Bir kasabada yaşayan yaşayan Mitsuha ve Tokyo'nun merkezinde yaşayan Taki de bir nevi bu şekilde birbirlerine bağlılar. Birbirlerinin hayatlarına şahit oluyor ve yaşamak istedikleri hayatları bir nevi birbirlerinin yaşamında buluyorlar. Bilirsiniz insan elinde olmayanı ister genelde. Temelde baktığınızda zaman&mekan ögeleri üzerinden bu kişilerin aşkı konu alınıyor. Ama bu tarz animasyonlarda olduğu gibi derinde çok güzel mesajlar vardı.
Ben en çok neyini beğendim diye sorarsanız eğer ben en yüzeysel kısma gidiyorum: GÖRSELLERİNİ! İzlediğim görseli en iyi animasyondu. Durdura durdura, arka plandaki detaylarını inceleye inceleye izledim. Kasabanın çizimi, gökyüzü çizimi, arka plan çizimleri muhteşemdi. Abimin 2. izleyişi olmasa bana daha çok sinir olurdu sanırım :) Ve sırf grafikleri için bile izlenebilecek bir film. Ve ben 2. kez sırf bu yüzden izlemeyi düşünüyorum. Animasyon pek sevmeyen kişilerin bile izlediğine çok pişman olacağını sanmıyorum. Tabii hâlâ izlemeyen varsa:p


Laf aramızda uzunca bir süre de bu resmi telefon duvar kağıdım olarak kullandım. ^^  


2- Ruhların Kaçışı / Sprited Away (Sen to Chihiro no Kamikakushi - 2001)

Bu Studio Ghibli'nin filmlerinden ve en çok bilinenlerden biri. Benim de favorilerimden. 
Küçük Chihiro anne ve babasıyla yeni evlerine gittikleri yolda başka bir yere geçiş yaparlar. Chihiro oradaki yemekleri yiyerek domuza dönüşen ailesini kurtarmaya çalışırken kendini ruhların geldiği bir hamamda çalışırken bulur. Bu sırada kendine bazı dostlar ve düşmanlar da edinir. 


Daha izlemeden önce yukarıdaki gibi kullanmayı sevdiğim bazı resimler vardı elimde :) Burda Chihiro'nun karakteri ve mücadeleci olmasının yanı sıra Yüzsüz'le olan arkadaşlığına bayılmıştım. Ruhlar diyarında kendini kaybetmemek için ismini unutmaması gereken Chihiro'ya yardım eden bir de Haku'muz var. 


Hamama gelen ruhlar, hamamın mimarisi vs gibi şeyler Japon kültürüyle iç içe. Bu da çok hoşuma gitti. ^^ Ayrıca bu yazının #2 numaralısını yazdığımda bahsedeceğim Komşum Totoro'daki is perilerini de görmek beni çok mutlu etti, onları çok seviyorum.

Japon kültür ve inanç sistemiyle ilgili çok fazla derin anlam içeren, çok güzel bir animasyondu kısaca. 


3- Prenses Mononoke - (Mononoke-Hime - 1997)

Sıradan bir genç olan Ashitaka, bir kızı kurtarmaya çalışırken ormandan gelen bir canlıya bulaşmış kötülük tarafından lanetlenir. Bu lanet siyah damarlar gibi vücuduna yayılmaktadır. Onu tamamen ele geçirmeden bir çare bulması gerekir. Çare ise Ormanın Ruhu'dur. Kurtlar tarafından büyütülmüş Mononoke'nin yardımıyla bu yolculuğa çıkar. Ancak yolculuğun kendinin zor olması bir yana, vardığı noktada ulaştığı kasabanın insanları komşularıyla birbirine düşürülmüştür. Bunu yapanların niyeti bu kargaşada kullanılabilir olanları kullanarak Ormanın Ruhu'nun başını almaktır.


Bu çok etkileyici bir animasyondu. Hani derler ya savaşta kazanan taraf olmaz diye. O mücadele, yaşananlar; o kaostan beslenenler, faydalanmak için puslu havayı kendileri yaratanlar. Günümüze de tam uyacak çok güzel mesajları vardı. Ormanın ve orman canlılarının çizimini gerçekten çok beğendim.


Orman yangınları, iklim krizi, doğaya ve hayvanlara verilen zararlarla ilgili can yakıcı haberler aldığımız şu günlerde bu animasyonun anlamı da daha net oluyor.


Son olarak favorim ise ormanda sürekli size eşlik eden minik orman ruhlarıydı. Böyle detaylara bayılıyorum. Çok sevimliydiler T_T


4- Küçük Cadı Kiki / Kiki's Delivery Service (Majo no Takkyubin - 1989)

Cadılarla ilgili yapımlara cidden zaafım var. Animasyon çizimlerini de ayrı severim. Kiki'nin evreninde cadılar belli bir yaşa (13) geldiklerinden ailelerinden uzakta bir yıl geçiriyorlar. Bu bir nevi kendilerini kanıtlamaları, olgunlaşmaları için bir sınav gibi. 
Dünyaya açılmak için çok heyecanlı olan Kiki de süpürgesine atlayıp kara kedisi Jiji'yi alarak yola çıkıyor.


Bir sahil kasabasına gelen Kiki, artık ailesinin kanatlarının altından çıkmış ve kendi hayatını kurması gereken bir birey haline geliveriyor. Hikaye bu yönden gerçekten çok iç ısıtıcı ve sevimli. 


Kedisi Jiji ise çok ama çok tatlı. Kara kedileri gerçekten çok seviyorum.:3


Alt metinde ise insanın konfor alanından çıkıp kendini bulmasının zorlukları ve bunun sonuçlarındaki kazanımlarla ilgili çok güzel mesajlar içeriyordu. Basit görünen ama öyle olmayan çok eğlenceli bir filmdi. 


Kiki dendi mi sosyal medyada en çok karşınıza çıkacak replik de budur bu arada. :)

***********
Şimdilik bahsedeceğim animasyonlar bu kadar. Devamından 2 numaralı yazıda bahsedeceğim. 

Aile, Çocuk ve Dostluk temasında bu animasyonları seçme nedenimse animasyonlar genelde çocuk işi görülseler de ailecek izlemeye oldukça müsait, her yaşa hitap eden yapımlar olmasıydı.

Şimdilik bu kadar.
Sevgiler :*


Bu yazıyı "benherneysemo.blogspot.com.tr" dışında herhangi bir blog/forum/internet sitesinde okuyorsanız, şahsımın bilgisi dışında ÇALINMIŞ DEMEKTİR!!!

13 yorum:

  1. Hepsi birbirinden güzel. İyi ki yazmışsın çünkü hepsini biliyor olsam da Senin Adın haricindekileri henüz izlemedim. Hatırlatma oldu benim için. :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ya çok mutlu oldum. Çok teşekkür ederim <3

      Sil
  2. Sürekli anime izleyen biri değilim ama izlediğimde de çok severim genelde. Your Name benim izlediğim ilk anime filmiydi ve gerçekten aşık olmuştum çizimine, kurgusuna... Sprited Away de dediğin gibi çizimleri çok iyi animelerden biri, onu da izlemiştim. Son ikisini izlemedim ama sondakini duymuştum sanırım. Çok güzel bir tanıtım ve yorum olmuş, emeğine, kalemine sağlık:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Genelde öyle oluyor bende de. Bir dönem uzaklaşıyorum, sonra arka arkaya bir sürü izliyorum :) Teşekkür ederim <3

      Sil
  3. hepsini izledim hepsini çok severiim :) prenses kaguya adlı animeyi izledin miiii :)

    YanıtlaSil
  4. Kesinlikle başlayınca bırakılamıyor bu listedekilerin hepsini ben de bir çırpıda üst üstte izleyip bitirmiştim sonra hepsinin tadı damağımda kaldı :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ben de çok arka arkaya izlemiştim. İnsana gerçekten iyi geliyor <3

      Sil
  5. Animelere bayılırım lakin Japon animeleri nedense izleyemiyorum. Sarmıyor pek... Sanırım Avrupa ve Amerikan yapımı animeler daha çerezlik geldiğinden böle düşünüyorum.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ben de tam tersi nedense :) İnsanlara hitap eden şeyler çok fark ediyor gerçekten. Teşekkürler ^^

      Sil
  6. Pek çok duyguyu çok güzel hissettirebiliyor ve vermek istedikleri mesajları çok güzel veriyorlar bence de. Yorumun için teşekkür ederim ^_^

    YanıtlaSil
  7. Animasyonları da animeleri de severim ama animeleri tam olarak anlamadığımı düşünüyorum. Sanırım izlediğim ilk anime Ruhların Kaçışı'ydı. İzledikten sonra neden bu kadar beğenildiğini anlamamıştım. Benim için ortalama bir filmdi. Sonra internette filmin yorumlarını okurken alt metninde çok fazla anlam olduğunu gördüm. Japon kültürüyle alakam olmadığı için filmin demek istediklerini anlamamışım. Zamanla diğer filmleri izledikçe bir şeyler oturdu.

    Devam filmlerinde Küçük Denizkızı Ponyo da olmalı. Tabii Yürüyen Şato da. İki favori filmim onlar :-)

    YanıtlaSil
  8. Ben Uzak Doğu kültürlerine ilgi duyuyorum ve araştırıyorum buna rağmen benim de sonradan öğrendiğim ve kaçırdığım pek çok alt mesaj oluyor. Ama bizi mutlu ettikleri sürece takılmıyorum ^^ Ponyo'yu izlemedim ve 2. yazıda yürüyen şato var :) Ponyo'yu da izleyeceğim, teşekkürler <3

    YanıtlaSil