Kitap Adı: Deniz Feneri Koyu
Yazar: Kimberley Freeman
Orijinal Adı: Lighthouse Bay
Çeviri: Duygu Parsadan
Yayınevi: Arkadya Yayınları
Sayfa Sayısı: 2015
Basım: 488
"Sevdiğiniz birini kaybetmek korkunç bir şey, fakat güneş yeniden doğacaktır."
"Doğmayacak."
"Böyle bir keder insanı sadece yaralayıp sonra da yavaş yavaş unutulup gitmez. Harap eder. Eskiye dönmenin tek yoluysa, taşları tek tek yerine koyarak yeniden inşa etmektir. Bazen insanın bunu yapacak takati ya da isteği yoktur ve kalıntıların ortasında öylece oturup bir şeylerin değişmesini bekler. Oysa tekrar ayağa kalkıp taşları toplamaya başlamadığımız sürece hiçbir şey değişmez."
Yıl 2011
Libby, evli sevgilisi Mark'ı 12 yıllık birlikteliklerinden sonra kaybettiğinde artık 40 yaşındadır. Çok sevdiği kasabasındaki deniz fenerinin yanındaki evi ona aldığında, ikilinin bir sürü hayalleri vardı. Libby resim yaparken Mark onu izleyecekti, birlikte Mark'ın ailesi Winterbourne'ların sırrını keşfedeceklerdi. Bunların hiçbiri olmamış, Libby Deniz Feneri Koyu'na 20 yıl sonra tek başına dönmüştü. Üstelik kızkardeşiyle Juliet'le aralarındaki meseleyi halletmek zorundaydı. Hiçbir şey kolay olmayacaktı.
Yıl 1901
Biricik oğlu Daniel'ı 15 günlükken kaybeden Isabel, kocasıyla bir gemi yolculuğuna çıkmışlardı. Geminin kaptanı kocasının arkadaşı, kaptanın eşiyse kendi arkadaşıydı. Aslında bu yolculuğun amacı İngiltere Kraliçesinin kuyumcu Arthur Winterbourne'a yaptırdığı asayı Avustralya hükümetine hediye etmektir. Oğlunun ölümünü bir türlü atlatamayan, tüm özlemini hasretini kız kardeşiyle çocukken yaptıkları ve kimin çocuğu olursa ona takılacak olan o minik bilekliğe sığdırmıştı. İlk kendi Daniel'ı doğduğu için bileklik onun olmuştu, şimdi ise kocası oğlundan geriye kalan tek eşyayı da denize atacaktı. Isabel buna izin veremezdi. Bilekliği alıp kaçıp, Avustralya'daki kız kardeşine sığınacaktı. Ama olaylar çok daha farklı gelişti. Isabel kendini batan gemiden geriye kalan asanın bulunduğu sandıkla Avustralya kıyılarında yapayalnız buldu... Günlerce aç bilaç yürüdüğünde yeni umut ışığı bir deniz fenerinin ışığıydı... Ne olursa olsun o fenere ulaşmalıydı.
---
İki farklı kadın, iki farklı dönem, aynı mücadele...
---
Aile-dram türüyle pek aram olmadığını ara ara söylerim. Ama bazı kitaplar beni gerçekten bir yerlerden yakalıyor. Sarah Jio'yu geride bıraktığı o umut dolu hüzün için severim mesela. Bu hikaye ise beni bambaşka bir yerden yakaladı. Isabel'e bağlandım. Onunla birlikte yolculuk yapıp oğlunun bilekliğini onun için saklamak istedim. Yorulduğunda sandığı biraz da ben taşımak istedim. Arthur'u boğmak istememe hiç girmeyeyim.
Günümüz hikayesindense geçmiş hikayesini çok daha fazla sevdim. Isabel'in başına geleceklerin merakıyla kitabı okudum.
Sanırım günümüz geçmiş köprüsü kurması da benim için artı yönlerinden biriydi.
Ayrıca Kimberley Freeman'ın çok güzel bir kalemi var, kendini okutuyor. Elimden bırakamamın, beni boğmamasının bir nedeni de bu sanırım.
Aile dram sevenlerin bayılacağını düşünüyorum.
Sevgiler. :*
Bu yazıyı "benherneysemo.blogspot.com" dışında herhangi bir blog/forum/internet sitesinde okuyorsanız, şahsımın bilgisi dışında ÇALINMIŞ DEMEKTİR!!!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder