13 Nisan 2013 Cumartesi

Okuyan Kızlar Kulübü 2. Blog Turu - Kaçığın Kızı - Megan Shepherd - Karakter Analizleri ve Kitap Yorumu


Kitap Adı: Kaçığın Kızı
Yazar: Megan Shepherd
Orjinal Adı: The Madman's Daughter
Çeviri: Belgin Selen Haktanır
Yayınevi: DEX
Tür: Gerilim
Basım Yılı: 2013
Sayfa Sayısı: 392
Seri: The Madman's Daughter #1

Seri Sıralaması
#1 Kaçığın Kızı / The Madman's Daughter
#2 Deliliğin Kıyısında / Her Dark Curiosity
#3 A Cold Legacy


Karakterlerin Analizi
Juliet Moreau: Tüm zamanların en salak ve en dövülesi esas kızıyla tanışın: Juliet. Kızımız 16 yaşında. Ebeveynlerini kaybedince temizlikçi olarak çalışıyor ve sonra deli bilimadamı prototipinin başarılı bir temsilcisi olan babasını yaşadığını öğrenip onu bulmaya gidiyor, babası boynuna sarılacak sanıyor salak. Hayır, öyle olsa adam kaçıp giderken niye bir haber bırakmasın? Niye seni beş parasız ortada bıraksın? 
Kendisi bir kararsızlık abidesi... En ufak bir şeyde bile bu kadar kararsız olan biri erkek seçiminde içinize fenalıklar sokuyor resmen... O kadar tutarsız ve mantıksız düşünceleri var ki kitabın içinden bir tokat aşk edesiniz geliyor.
Ayrıca babasının kaçık yanından da almış, içinde karanlık bir yan var kısaca kaçııııııın! Ben onu oyalarım!
İlla kaşınıyorum, kalacağım derseniz kendi sözleriyle tanıtsın kendini:
"Sosyal buluşmalarda babama çekmiştim. (bakın ben söylemiştim.)Ne yapacağımı bilemezdim. Utangaçtım. Kalabalığa karışmaktansa, olanı biteni sosyal bir deneymiş gibi izlerdim."
---
"İnsanların neler düşündüğünü anlamakta asla becerikli olamamıştım.Bunu anlayabilmek için tepkilerini gözlemlemek zorunda kalırdım."
(Merak etme canım biz de senin ne düşündüğünü anlamıyoruz. Kararsız ve fikri zikri uyumsuz insan...)

Dr. Henri Moreau: Kızı bu kadar gıcıksa babası nasıl olabilir ki? Aman aman, evlerden ırak. Adam tam bir deli bilimadamı prototipi dediydim ya. Hani laboratuvarında yaşayan, dış dünyaya tüm ilgisini yitirmiş, başkalarına çılgınca gelen araştırmalar ve deneyler yapan. Aynen öyle biri Henri. Ayrıca ek olarak gaddar ve duygusuz. Kanım donarak okudum adamı. Size minicik bir örnek vereyim... Kızın annesi ölmeden çok hastalanmış, babaya haber salmışlar bir tek sen ameliyat edersen iyileşir diye, buyrun tepkisini kendisinden dinleyin: 
"Juliet: -Ama gelmedin.
Henri: Tabi ki gelmedim. Burada işim vardı. 
-Ama gelebilirdin, onu kurtarabilirdin.
-Beni duymadın mı kızım? İşim vardı dedim. Zaten ölümlü ihtiyaçları, ebedi araştırmaların önüne ancak bir kadının kusurlu mantığı koyar."
Neymiş deney candan önce gelirmiş. Yorumsuz, karar sizin. Yoksa siz hala kaçmadınız mı?

Edward Prince: Juliet ve Montgomery'nin gemi yolculuğunda kurtarılan kazazede... Yaralı, gizemli ve centilmen halleriyle yaklaşıyor Juliet'e. Başlarda ne kadar yaralı davransa da adada bambaşka biri oluyor. Kızımız ondan hoşlanıyor. Ama ben tanıdığımdan beri bir türlü sevemedim onu. Lütfen arkadaş kalalım Edward...

Montgomery James: Juliet'ten 2 yaş büyük. Mavi gözlü, hafiften uzun sarı saçları var. Juliet'in uşaklarının oğlu. Babası kaçarken onu da götürmüş. Böyle bir tatlılık yok... Adamsın M!.. Tamam, tüm kaçın çağrılarım Montgomery'i görmeyin diye. Çünkü onu ben seviyorum! 
Juliet ondan hoşlanıyor. Ama Edward'ı seviyor demiştiiiin dediğinizi duyar gibiyim. Valla biz de anlamadık sayın okur. Juliet nefes alan her erkek cinsinden hoşlanıyor... Toplaşıp dövelim mi bir ara ne dersiniz? 



Vee Yorum: 
Juliet 10 yaşındayken babası manyakça deneyler yapmakla suçlanmış ortadan yok olmuş, öldü sanıyor kızımız. Annesi de 6 yıl sonra ölünce el mahkum temizlikçiliğe başlıyor. Tesadüfen eski uşaklarının oğlu Montgomery'le karşılaşıyor ve babasının bir adada yaşadığını öğreniyor. Montgomery'nin peşine takılıp adaya gitmeye karar veriyor. Diyorum ya hep, baban seni istese ya seni de götürürdü ya kendi de gitmezdi, valla şarkı gibi oldu :D O yüzden işçisin sen işçi kal kızım! Ne işin var eski püskü gemilerde ıssız ada yollarında.. 

Yolda bir kazazede bulurlar. Yazııık, bir sandalda 20 gün aç susuz... Sahip çıkarlar adama.  
Adaya inerler ve kızımızın ayakları yere basar. Her iki manada da! Babasının düşündüğü gibi biri olamayacağını fark eder. Babası cani mi yoksa dahi mi? Montgomery'i mi seviyor, Edward'ı mı? Daha böyle nice çelişkiler. 
"Ay M. çok iyi bi çocuk hem geçmişlerimiz bir. Ay ama Edward'la da birbirimize çok benziyoruz, onu da seviyorum. Ama M.'i görünce elim ayağıma dolaşıyor ama Edward'ın bilmemnesi de aklımdan çıkmıyor. "
Yıl ister 1895 olsun ister 2013. Liseli ergen tribi tarih tanımaz!

Bu kadar yerden yere vurdum gibi oldu ama değil sadece Juliet'e kılım ben!
Bir kere anlatım su gibi, dil süper. Aşk meşk meseleleriyle saçmalamasalar işin bilimsel ve gerilim kısımları süper. Ben okurken nasıl yazmış bu kitabı yıldızlı 5 vereceğim! diye söyleniyordum kendi kendime ama yarılara gelince bir şey fark ettim ki bu Dr. Moreau'nun Adası adlı romandan ki filmi de çekilmiş zamanında uyarlamaymış. Olaylar ve karakter isimleri temelde aynı olsa da bazı yerlerde değişiklikler yapılmış.
Yazar o romanın hayranı mıydı da böyle bir kitap yazmayı istedi, yoksa aşkı yetersiz buldu modifiye etme gereği duydu bilmiyorum ama etmese daha iyiymiş. Montgomery'e aşığım evet, hele en sonda yaptığı hareket beni benden aldı! Ki ben Balthazar'ın sondaki konuşmaları ve davranışlarına içi dolu dolu olmuş bir insanım tabi ki destekleyeceğim, ama bunu anlatmak için için istesem de spoiler olur. İşte aşk kısımlarının çoğunda içim şişti malesef... Diğer kısımları soluksuz okudum!

Yazarın harika anlatımı ve gerilimi hissettirmesine puanım:  
                               Bir puanı kesme nedenimse özgünlük sorunu ve aşk bunalması!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder