17 Ocak 2021 Pazar

HAYAT KISA, SANAT SONSUZ


Merhabalar, 

Hippokrates'in ünlü "Hayat Kısa, Sanat Uzun" aforizmasına eminim bir yerlerde denk gelmişsinizdir. Sosyal Medya kullanıp da denk gelmemiş olmak çok zor. 

Bir süredir ya da birkaç yıldır kendimde ve düşünce şeklimde sürekli değişimler görüyorum. Bunlar üzerine bazen kafa yoruyorum. Bazılarını anlamlandırmak için not dahi alıyorum. Bunlardan biri eskiden en ufak hatıraları bile saklayan biriyken yani ufak eşyalara fazla anlamlar yükleyen biriyken artık sadece gerçekten anlamlı bulduğum az sayıda şeyi saklamaya geçmiş olmam. Diğeri okumayacağımı bildiğim kitapları dahi saklamamdı. Bir insan bunu neden yapar? Kitaplar, okuma yazmayı öğrendiğim 4 yaşından beri hep hayatımda var oldu. Onları kendimden ayrı düşündüğüm bir zaman dilimi hiç olmadı. Eskisi kadar okuyamadığım zor süreçlerden geçtim evet ama bir şekilde bir şeyler okumaya hep tutundum. Belki onları elim, kolum; bir uzvum, bir dost gibi gördüğüm içindir. Okuyup sevmemiş olsam da veya okumayacağımı bilsem de elimden çıkaramadığımı fark etmem öncelikle yer problemiyle başladı. Zihinsel olarak o kitapların varlığının beni yorduğunu, sürekli aklımda yer edindiklerini, beni rahatsız ettiklerinin ayırdına vardım. Sonrasında bazı okumalar ve araştırmalarla -ki Youtube'da Türkçe minimalizm videoları bulamadığımız zamanlardan bahsediyorum- düşünce yapımın değiştiğini fark ettim. Buna hazırdım artık zihnen. 

Elbette hiçbir değişim gökten bir anda inmiyor kucağınıza. Bebek adımları denen şey bu yüzden var. Ben ilk önce okuyup sevmediğim, bir daha okumayı düşünmediğim kitaplarla başladım. Biraz zaman geçince tür olarak sevmediğim, bana hitap etmeyen kitaplarla devam ettim. Zaman geçtikçe kitaplığımı her kontrol ettikçe bir şeyler bulmaya başladım. Bu çok uzun bir süreç. Ve ben kitaplığımda sadece okumayı sevdiğim, gördüğümde beni mutlu eden kitaplar olsun istiyorum. Duvardan duvara kitaplıklar hala içimi ısıtsa da o raflardaki kitaplar beni boğuyorsa bunun bir anlamı olmadığını düşünüyorum. Az ve öz daha cazip geliyor. Çok fazla kitabınız olmanıza insanlar hayranlıktan, bu delirmişe kadar çeşitli tepkiler verebiliyor. Ama sonuçta benim düşüncelerim daha önemli. Yüzlerce kitap okudum ve bunu kimseye kanıtlamaya ihtiyacım yok. 

Kitaplık arındırma sürecim ise hâlâ devam ediyor ve tam olarak istediğim noktaya gelmedi. Diğer biriktirmeyi sevdiğim şey olan hatıralar, kupalar ve kırtasiye malzemeleri kısmında ise epey yol kat ettiğimi sevinerek iletirim. 

Yazının bu kadarki kısmı daha önce bahsettiğim şeyler aslında. Bir nevi giriş olarak kabul edebilirsiniz. Maşallah, Topkapı sarayı girişinden bile uzun bir giriş oldu ama belki siz de benimle dertleşmeyi özlemişsinizdir. :)

Bir süredir düşündüğüm, zihnimde dolanan başka şeyler de vardı. Kendi kendime söylüyordum ama burada tam olarak dillendirmemiştim. Konu Kitap Tutkusu, One Better Day, Fighting Blog ve Küçük Evrenim ile olan konuşma grubumuzda patlak verince artık dillendirebildiğimi ve burada sizle paylaşabileceğimi de gördüm. 

Kitaplarımı, kırtasiye eşyalarımı vs. eleme sürecinde gördüğüm bir şey daha vardı. Aldığım güzel eşyaları bazen farkında olarak, bazen farkında olmadan kullanmayı erteliyordum. Bu bana çok normal geliyordu. Güzel şeylere ulaşmak uzunca bir zaman zordu, hayalimdeki çoğu şeyi bulamıyordum. Örneğin, ilkokulda günlük tutarken yeni defter alacağımda okulun karşısındaki kırtasiyeye mahkumdum. Çok fazla seçeneğim yoktu. İnternetten almak ya da mağaza mağaza gezmek gibi lükslerimin olmadığı zamanlar. Bu biraz içime işlemiş sanırım, bir türlü kıyamıyordum. Onları kullanmak için doğru bir zaman gelecek gibi hissediyordum ve içten içe bunu yadırgamıyordum. Sonra evde bir sürü şey birikti. Not defterleri, defterler, kupalar, mumlar... Eski ve çok sevmediğim bir kupayı kullanıp diğerlerini saklamanın mantıksızlığı bir yerde kafama dank etti. Nasıl oldu bilmiyorum. Belki koyacak yer kalmayacak kadar arttıklarında gözüme görünür oldular. Bazı insanlarda ise bunun sebebinin onlara tekrar ulaşamayacak durumda olmasından veya kendini içten içe sevmediği için kendini onları kullanmaya layık hissetmediğinden olduğunu gördüm. Ama bir yerde bir kırılma oluyor işte. Ben de sevdiğim ve istediğim eşyaları kullanmaya başladım. İhtiyacım olmayanları veya istemediklerimi elden çıkardım. Abuk subuk bir sürü anlam yüklediğim hatıra saklardım. Bunlar insanın hem zihnine, hem de evdeki alanına bir yük olduğunu görüyor insan. Hepsinden kurtuldum. Hâlâ arınıyorum, süreç devam ediyor. Ama bunu düzene koyunca, tamam diyorsun. Her şey yolunda.

Fakat ben bu sene bir şey daha fark ettim. İzlemeyi çok istediğim dizileri, okumayı çok istediğim kitapları, dinlemek istediğim şeyleri daha sonraya erteleyip ortalama, ıvır zıvır şeyler okuyor, izliyor, dinliyorum. Onları sonraya saklıyorum. Neden diye çok düşündüm. Sanki çok daha iyi günler gelecek ve o günlerde izleyecek, okuyacakmışım gibi bir algı vardı içimde. Bu yıl pandemiden ötürü mü bilmiyorum biraz daha depresiftim ve böyle durumlarda ben izlediğim, okuduğum şeyleri tekrar ediyor, yenilikten kaçınıyorum. İnsanlar bunu güvende hissetmek için yaparmış. Ben de bu durumdan memnun olmadığım için içten içe ertelediğimi gördüm. Ama düşününce insan ayırdına varıyor. Ömrümüz ne kadar bilmiyoruz. Hayatımız ne kadar daha böyle gidecek ya da elimizdekiler hep elimizde mi kalacak bilemiyoruz. Bazen diyorum ki tam şu an ölsem; okumak isteyip ertelediğim güzel kitapları okumadan, izlemek istediğim güzellikleri izlemeden, kullanmak istediğim eşyaları kullanmadan ortalama kitaplar okumuş, ortalama şeyler izlemiş biri olarak ölüp gideceğim. Yani kendimi mahkum ettiğim vasat çerçevede ölüp gitmiş olacağım. Ne kadar yazık boşa gitmiş o hayata... O yüzden eşyalar geçici ve yerine konabilir şeyler. Ama kendimize en iyi bakacak olan yine biziz. Ertelemelerden korkuyorum artık. 

Ben bu düşünceyi kırdım haydi kullanayım artıkla da olmuyor. Aksine kullandıkça, okudukça, izledikçe bu düşünce kırılıyor. Ben bunu kullandım ve dünyanın sonu gelmedi diyorsun.

Bebek adımları... 
Yaptıklarınızla gurur duyun. Yapmadıklarınızı da belki yaparsınız, belki yapmazsınız. Ama bu yapmış olduklarınızı değersiz kılmaz.
Hayat kısa, sanat uzun... O yüzden en sevdiğimiz yerden neden tutmayalım onu?
Sevgiler... :)




Bu yazıyı "benherneysemo.blogspot.com.tr" dışında herhangi bir blog/forum/internet sitesinde okuyorsanız, şahsımın bilgisi dışında ÇALINMIŞ DEMEKTİR!!!

9 yorum:

  1. Sanki benim hayatımı yazmışsınız. O kadar çok okunmayı bekleyen kitabım var ki, artık onları aldığım zamanki ruh hallerimi bile unuttum. Onları saklayacak yerim yok, okuyacak kadar vaktim ve sabrım yok. Ama ben hâlâ almaya devam ediyorum. Geçen gün gözüme bir iki kitap ilişti. En sevdiğim yazarların kitapları. Okumamışım. İşin kötü tarafı bu gereksiz kalabalıktan ötürü gözümden kaçmışlar. Neden bunu kendime yapıyorum bilmiyorum. Aslında biliyorum, sosyal medya. Biz farkında olmadan zihnimizi esir alıyor. Bir şekilde sadece tüketen bireylere döndük. Ne kadar çok alırsak o kadar çok o konuda bir şeyler bildigimizi kanıtlayabileceğiz. Bu yıl kaç kitap okudun? Kaç film seyrettin? Kaç yer gördün? Bu sorular ve cevapları havada uçuşuyor. Sonra gelip bizi buluyor. Sonunda bakıyoruz biz biz olmaktan çıkmışız. Kendimizi kendi ellerimizle boğuyoruz. Babam öldükten sonra bütün kitaplardan nefret ettim. Nerdeyse hepsini elden çıkaracaktım. O an şunu anladım. İhtiyacımız olan tek şey sevdiklerimizle huzurlu bir hayat. Binlerce kitap, binlerce kupa, binlerce takı değil. Amam bütün bunları düşe kalka öğreniyoruz. Ve hemen de hayatımızda uygulayamıyoruz. Sonuçta yılların alışkanlığı var. Insan birden büyük adımlar atamıyor. Ben de bu yıl büyük bir temizliğe girişeceğim. Ara ara yapıyordum. Bu yıl bu işi tamamen bitireceğim. Kıyafetler ve kitaplar önceliğim. Bir de benim en büyük problemim kitap alışverişi yapmaya devam etmem. Durmam lâzım. Durmalıyım ki iyi bir sonuç elde edebileyim. Uzun oldu :) Sevgiler...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Merhaba; yorumunuzu okuyunca gerçekten benzer şeyler düşündüğümüz çok belli. Ben de o kitap kalabalığında çok kayboldum. Seçenekler arttıkça insanların seçim yapması zorlaştığı gibi kitaplarım arttıkça okuma oranım düştü. Yılda 250 kitap bitirdiğim zamanlar varken bu hızla yılda 100 e düştü. Şimdi ise yılda 50 kitap bile okuyamıyorum. O yüzdendir ki arınmak ciddi bir ferahlık veriyor. Umarım bu yoldan alnımızın akıyla çıkarım. Sevgiler ^_^

      Sil
  2. Ben de aynı durumu yaşıyorum. Kırtasiye ürünleri defterler ve kitaplar... Muhtemelen belli bir yaşa gelince bazı şeylere gereğinden fazla anlam yüklediğimizi fark ediyoruz. :) Pek çok vazgeçilmez sandıklarımız bir bir düşüyor makamından. :) Bizim için asıl önemli olanları fark ettikçe sadeleşmeye yöneliyoruz. Bence bu güzel bir durum. Çünkü hayatın koşuşturmalarıyla uğraşırken bir yandan da eşyalar yoruyor insanı. Ben de bu yıl kitaplarımı ayırdım biraz. Bir kısmını çekiliş ile dağıtmayı, bir kısmını sahafa vermeyi düşünüyorum. :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Belli bir yaşa gelmiş olmamla alakalı olabilir tabi:p Ben de okullara uygun olanları okullara gönderdim zamanında, romanları da sürekli gittiğim kütüphaneye bağışladım. Sonradan elden çıkaracaklarımı bakalım ne yapacağım ^_^ Hani klasik bir laf vardır ya; fazla eşyan varsa sen eşyaya hizmet edersin, yeterince eşyan varsa eşya sana hizmet eder. Sanırım öyle.

      Sil
  3. Gerekli gereksiz bir şeyler biriktirmek hemen hemen her insanda olan bir özellik. Bu biriktirmeler bazen işe yarıyor bazen de gereksiz bir işgale neden oluyor (tamam kabul ediyorum genelde işgal oluyor...). Elbette zamanla neye ihtiyacınız olup olmadığını daha iyi anlıyorsunuz. Yine de sırtınızda taşımıyorsanız ya da size büyük sorunlar çıkarmadıysa o kadar da kötü bir şey değil bir şeyler biriktirmek. Birikince en azından neyin önemli neyin önemsiz olduğuna karar vermek elinizdeyken olmayan eşyalar üzerinde böyle bir seçimi yapma lüksünüz yok. Bunlarda deneyim kazandırıyor ve gelecek seçimlerinizi daha doğru yapmanıza imkan tanıyor elbette bunların bilincinde olan insanlar için geçerli. Çok geçmeden farkında olup bunu değiştirmeye başlamak her zaman bir artıdır.

    Şu var ki çoğu insan için geçerli ölüm her zaman vaktinden önce gelir hep hazırlıksız yakalar. Bizi de bulduğunda eminim hala yapacak bir sürü planlarımız olacak. O yüzden mutlu huzurlu bir hayatı sevdiklerinle paylaşarak yaşamak en büyük ve en dolu yaşam şeklidir diye düşünüyorum. Diğer taraftan yaşam boyunca en çok vakti sevdiğin konulara ayırmak yeterli olacaktır. O yüzden bazen sinir bozucu bazen sıkıcı bazen saçma bulduğumuz davranışlarımızı alışkanlıklarımızı deneyim olarak görüp kendimize yüklenmemeliyiz. Daima daha iyisini yapmaya odaklanırsak elbette abartılı boyutta değil zamanla geçmişte yaşadığımız bize zaman kaybettiren konuların açığını veya zararını bir nebze de olsa karşılamış oluruz. O yüzden hayat kısa sanatta şurada bir yerde olacaktı aa bardak koleksiyonumun altında kalmış sanat orada mısın?...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bazen sırtımızda taşımasak da ona hizmet etmek problem oluyor. Ya da zihnimize ciddi bir yük bindiriyorlar. Belli bir bilince ulaşmak ve o zaman bunları değerlendirmek en doğrusu tabii ki. Sondaki cümlede cidden kahkaha attım :D

      Sil
  4. Yazın bana çok tanıdık geldi çünkü ben de yanı süreçlerden geçtim. Dediğin gibi insan yaşadıkça farkına varıyor. Özellikle defter, kalem gibi kırtasiye ürünlerini alır ama kullanmaya kıyamazdım. Eski ya da daha kötü olanlarını kullanır güzellerini saklardım ve bu saklama bazen yıllarca sürerdi. Şimdi bu davranış çok saçma geliyor.

    Kitap konusunda da okuduğum ve bir daha okuyacağımı düşünmediğim kitapları elimden çıkarıyorum. Eğer senin de elinden çıkarmak istediğin kitaplar varsa takas yapabiliriz. Ukitap kullanıyor musun? Oradan ya da sosyal medyadan iletişime geçebiliriz.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bir şeyler mi birikiyor, insan mı olgunlaşıyor bilmiyorum ama bir yerde insanın canına tak diyor sanırım. Ben de genelde bir daha okumam dediklerimi elden çıkarıyorum. ukitap üyeliğim var ama hiç kullanmadım desem :) Kitaplarımı ayırdığımda iletişime geçebiliriz. Sevgiler... ^^

      Sil
    2. Tamam o zaman. Uygun olduğun zaman senden haber bekliyorum :-)

      Sil