17 Ocak 2013 Perşembe

The Mentalist ♥



-Yorumum ağır spoiler içermemektedir, bir kaç bölümde elde edilebilecek bilgiler içermektedir-

Bu caaaanım diziyi okul zamanı izleyemediğim için listeme eklemiştim. Şu an 3. sezonun ortasındayım, ancak ilk 2 sezondan bahsedeceğim. 

Öncelikle diziyle ilgili söyleyeceğim ilk söz: HARİKA!
Bir insan bir dizideki tüm karakterleri sevebilir mi? Tüm CBI (Kaliforniya Araştırma Bürosu) ekibi harikalar. :)

Filmin türü polisiye görülse de adıyla ilintili olarak zeka oyunlarının da öne çıktığı bir dizi. İnsanı bol bol güldürmesi ve kahkaha attırması diziyi daha da sevilir yapıyor. 

Kısaca konudan bahsedersek; Patrick Jane Tv Showlarına çıkan bir medyumdur. Aranmakta olan seri katile canlı yayında seslenip, teslim olmasını isteyince Red John, Patrick'in eşini ve kızını öldürür. 
Patrick bu olaydan sonra medyumluğu bırakır ve CBI'a hem Red John'un yakalanması, hem de diğer vakalar için danışmanlık yapar. 

Aslında Patrick medyum falan değildir, medyumlara da inanmamaktadır. İleri düzey gözlem ve çıkarım yeteneği + zekasıyla bir çok şeyi rahatlıkla bilmekte veya tahmin edebilmektedir. 
CBI ekibi aynı zamanda her bölümde bağımsız olaylarla ilgilense de  ana konu Red John'un kim olduğudur.  Red John, Patrick'e yeni kurbanlarla veya başka yollarla yeni akıl oyunlarının da kapısını açar. 
---
Dizi çok keyifli, insanı hiç sıkmıyor. Bir oturuşta 7 bölüm izleyebiliyorum ama şimdiden bitecek diye ödüm kopuyor. Bu duyguyu sadece Supernatural ve Sherlock'ta hissetmiştim. Bu nedenle de araya başka diziler koyarak izlemeye çalışıyorum. 

Ana karakterlerimiz CBI ekibi...


Ben karakterleri böyle superlig takım kadrosu gibi dizmeyi severim :) Sırayla yazarsak 
-Wayne Rigsby, Teresa Lisbon, Patrick Jane, Kimball Cho, Grace Van Pelt - 

Karakterlerden bahsedersek:


Ekibin başında Teresa Lisbon bulunuyor. Lisbon kurallara harfiyen uymaya çalışan, ağır başlı ama becerikli,ciddi bir ajan. Ama Patrick Jane onu kendi oyunlarına dahil etmeyi zor da olsa başarıyor. :)


Kimball Cho, ya sen nasıl bir insansın öyle :) 2 sezon boyunca sadece 1 kere gülümsedi, bir kere de gülümser gibi oldu adam ya. Onun dışında hep böyle ciddiyet. Özellikle sorgulamaları yapan taraf olduğu için oldukça ciddi ve sert görünüyor. Cümleleri kısa ve net. Tüm bu ağır ve karizmatik havalarına rağmen sözde bir cadının yaptığı büyüden korkması :) Çok tatlı... 
Hele giydiği kısa kollu, üzerine oturan gömlekler ve kollarını göğsünde birleştiren duruşuyla çok hoş görünüyor. :) Rüyama bile girdi, o derece :)


Wayne Rigsby. Bu kısım benim favori bölümlerimden biri olan  2x11'e ait. Bu bölümü izlerken "Resmen ışıldıyorsun adamım!" demiştim :)

Rigsby çok başarılı bir ajan ama oldukça da şaşkın ve kandırılmaya açık. Patrick'in oyunlarını çözmekte çok zorlanıyor. Bu yüzden bol bol para kaptırıyor Jane'e :)
Ayrıca çok hoş ya... :)


Ajan Grace Van Pelt tam bir hoşluk abidesi. Kendisi sahada çalışmak için can atsa da, araştırma konusundaki yeteneklerinden dolayı genelde masa başında. 



Ve baş rolde danışman Patrick Jane. 
Medyumluğa inanmadığı halde zamanında medyumluk yapan Jane, eşinin ve kızının ölümünden sonra CBI'a danışmanlık yapmaya başlıyor demiştik. 

Jane'in çok iyi bir gözlem yeteneği ve oldukça kıvrak bir zekası var. Davranışları çok iyi yorumluyor. Vakalarda hakkında kanıt bulunamayan zanlılara hemencecik, zekice bir tuzak kuruveriyor. Ve çok eğlenceli kısımlar oluyor bunlar tabi. 

Ayrıcaaa o bir çay müptelası. :)
İş yerinde, soruşturma yaparken, kurbanların aileleriyle görüşürken ve hatta şüphelinin evine gizlice girdiğinde bile çay yapmayı ihmal etmiyor. :)
Diğer hobisi ise ofisteki kahverengi deri koltukta uyumak. 
Hala 5 yaşındaymış gibi rahat ve yaramaz davrandığı zamanlarda insanı kahkahaya boğabiliyor.  Tabi biz komik bulurken bunların muhatapları komik bulmuyor olmalı ki sürekli tokat veya yumruk yiyor. Herhalde Jane'in yediği tokadı/yumruğu ben yesem şimdiye suratım nasır bağlamıştı :)

Gülümsemesi çok hoş bu arada. Ve en önemli detay hiç değişmeyen birkaç takım elbisesinin içine Yelek giyiyor, (yelek giyen erkeklere zaafım vardır da:), daha ne olsun?

Dikkat çeken 2 yan karakterden biri Kristina Frye. Bu hatun ruhlarla iletişime geçtiğine inanan, Patrick'i de inandırmaya çalışan bir medyum. Ama o kadar itici ki bir türlü sevemedim.
Diğeri ise süper zengin ve de süper çapkın Walter Maschburn.
Şüpheli olduğu bir bölümde heyecan arayışında olduğundan Patrick'e yardım etmişti. İkili olarak da çok hoş olmuşlardı. Patrick onun son model spor arabasını uçurumdan düşürünce bile bir şey dememişti ama Patrick: "En azından kimse yaralanmadı" dediğinde Patrick'e bir bakışı vardı, akıllara zarar :)
İlk 2 sezonda sadece 1 bölümde oynamış olsa da 3. sezonda tekrar görünce kendisinden bahsetmek istedim. 

Sonuç olarak dizi polisiye türü, aynı zamanda zeka oyunlarıyla dolu ve tam kıvamında bir tutam komedi ve dram da eklenmiş. Tam tadında :)
Bu tarz yapımlar seviyorsanız, kesinlikle izleyin.
Sevmiyorsanız da 3-4 bölüm olsun izleyip, şans verin... :)

Favori Bölümlerim:
1x6 Patrick'in kumarhane macerası ve Cho'nun dişlerini göstererek gülümsediği bölüm çok keyifliydi.
2x12 Cho'nun kimsenin baş edemediği muhabirleri deli etmesi ve hafiften gülümsediği etkileyici bölüm. Bunlar da o bölümden kareler :)




 Düşünün bu kısımlar dışında gülen hiç hali yok :)

2x11 Rigsby'nin Here Comes The Hotstepper eşliğinde olaya giriş yaptığı ve resmen ışıldadığı bölüm. 
2x18 Cho'nun ilk kez küfrettiği bölüm :)

2x19 Jane'in 16000 dolar borçlanıp "En azından dava çözüldü" dediği bölüm :)


Alıntılar: 
Jane: Düşünüyorum da neden sihirbazların güzel asistanları olur?Çünkü onlar sağlam dikkat dağıtıcılardır. İnsanlar güzel kıza o kadar uzun süre bakarlar ki numaranın nasıl işlediğini anlamak için bakmaları gereken yeri göremezler. 

Psikanalizciler kendilerini çare olarak tanıtan bir hastalıktır. (işte bu sözüne alındım Patrick, henüz uzmanlık alanı olarak Psikanalizi seçmemiş olsam da, kırıcıydı :p ) 


11 yorum:

  1. Bir The Mentalist fanı, inanamıyoruuum ^^, Postu kendim yazmış gibiyim, düşündüklerimizin çoğu aynı, rüya kısmı hariç tabii :D Biraz spoiler olacak ama...İleride bir bölümde, sanırım 3. sezon 22. bölümdeydi, Cho öyle bir gülümsüyor ki, dişleri bile gözüküyor ;)

    YanıtlaSil
  2. Bayılıyorum bu diziye ya :)Senin de izlemene çok sevindim... Ayrıca böyle spoiler'a can kurban!!! <3

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bu tarz diziler istersen Lie to Me var, insanların yalan söyleyip söylememe olayını bilimsel olarak açıklayan, birazcık The Mentalist'i andıran bir dizi. İstersen ona da bir göz at :) Ama ben The Mentalist'i izleyince diğer benzerleri uçtu gitti aklımdan :D

      Sil
    2. Lie to Me'yi izliyorum, güzel de bir dizi ama çok fazla eğlenemiyorum izlerken, yine de devam ediyorum, alanımdan dolayı ilgi de duyuyorum ayrıca Eli diye bir gerçek var ortada :)

      Aslında şöyle bir baktım da izlediğimiz çoğu dizi ortak. Supernatural'dan Dexter'a, ordan Fringe'e :)

      Sil
    3. Evet, ortak bayağı dizi varmış. Sen de psikoloji öğrencisisin sanırım, paralel evrendeki ikizimle karşı karşıya olabilir miyim acaba, onu düşünüyorum şimdi :D

      Sil
    4. Öğrencisiydim :( Mezun oldum Temmuzda :) Belki de paralel evrendeki ikizinin bir kaç sene sonraki haliyimdir :p Dizilerden sonra bölümlerimiz de aynı çıktı, şaka gibi :)

      Sil
  3. daha nelerimiz ortak çıkacak bakalım ^^,

    YanıtlaSil
  4. Annem ve kardeşimin en sevdiği dizi! Biri izleyip de diğeri izlemeyince aman bir konuşurlar ki dizi hakkında! Bense nedenini bilmiyorum ama pek sevemedim ne yazık ki :/

    YanıtlaSil
  5. Annen ve kardeşine sevgiler :) Ben bizde hiç kimse izlemediği halde iki saat anlatıyorum, izleyen biri olsa hiç susmazdım :p Demek ki sen bu tarzı sevmiyorsundur. Kaç bölüm izledin bilmiyorum ama bence bir şans daha ver ;)

    YanıtlaSil