2 Mayıs 2020 Cumartesi

AMANVERMEZ AVNİ / Tiyatro (Bir Osmanlı Polisiyesi)


Yazan: Ebusüreyya Sami
Çeviren: Erol Üyepazarcı
Oyunlaştıran ve Yöneten: Selçuk Yüksel
Dramaturg: Dilek Tekintaş
Sahne Tasarımı: Kerem Çetinel
Kostüm Tasarımı: Beren Janset Kaplan
Müzik: Orhan Enes Kuzu
Oyuncular: Burak Davutoğlu (Amanvermez Avni), Can Alibeyoğlu (Arif), Defne Gürmen (Karolin), Burhan Yeşilyurt, Cihan Kurtaran, Defne Gürmen, Emre Şen, Gülce Çakır, Murat Üzen, Neslihan Ayşe Öztürk, Ozan Gözel, Özgür Atkın, Pınar Aygün, Volkan Ayhan

DİPNOT: 5 aydır temize çekilmeyi bekleyen bir yazı :) Şu günlerde iyi gelebilir.


Merhaba;
Tiyatro sever misiniz? Zamanında okullara gelen amatör tiyatro gruplarını bile severdim ben. :) Aslında bu yazıyı yazmaya niyetlendiğimde böyle başlamayı düşünmemiştim. Ama epey şey hatırladım ve hissettim okuldaki tiyatrolara dair. İlkokuldaki eski ve tozlu tiyatro salonumuza kadar hem de... Apayrı bir yazı olabilecek kadar. Geçelim efendim.
Belki klişe olacak ama o anlık etkileşim oldum olası hoş gelir bana. Bir defalık... Tekrarlanamaz. Oyuncularla, oyunla aranızda bir cam yoktur. Sanki hikayenin içindeymişçesine bir his... 

Kendime vakit ayırmayalı epey uzun zaman olduğunu fark ettiğim bir günde Şehir Tiyatrolarının önünden geçerken gördüm oyunun afişini: Amanvermez Avni.
Aklımdan ilk geçen; "Bunu kaçıramam, kesinlikle gitmeliyim." idi. İlk işim araştırmak oldu. Gösterimde olduğu sahneyi buldum. Programıma uygun tek bir seans vardı. Ve tek bir bilet kalmıştı. Şaka maka son bileti almıştım o seanstaki. Ve yerim gerçekten isteyeceğim, seçeceğim yerdi. Ortanın ortası :) Bana kalsa 2 kişilik bilet alırdım, tek gitmezdim muhtemelen. Ama yalnız gitmemin de benim için hiçbir mahzuru yoktu. Tek başıma etkinliklerden pek sıkılmam. 




Bileti aldıktan sonra ben gösterim gününü beklerken size bu oyuna gitmeyi neden bu kadar istediğimi anlatayım: Sherlock Holmes. Bu blogda resmen her yol ona çıkıyor. Bazen ben bile yazmaktan sıkılıyorum. Umarım siz okumaktan sıkılmıyorsunuzdur. Sherlock külliyatını tamamladıktan sonra insan benzer kitaplar arayışına giriyor. Zamanında böyle bir arayışa girmiştim. E herkesler bu adamın hikayelerini ya da ona benzer kişilerin benzer hikayelerini yazmış da bizden hiç mi kimse yazmamış diye araştırmaya başlamıştım. Yazmış efendim yazmış. Ebusüreyya Sami'nin Amanvermez Avni karakteri de bizlerin Sherlock Holmes'u. Ama bunu onun yanında dile getirmeyin, pek celalleniyor. :) 
Osmanlı döneminde yazılmış Amanvermez Avni karakteri aynı zamanda bir polis memuru. Kendi deyimiyle Sherlock gibi polise yardım eden bir acemi değil. İşinin ehli. :) Zamanında epey araştırıp kitabını alıp bu karakteri yakından tanımak istemiştim. BURADAN o yazımı okuyabilirsiniz. Kitaplarla ilgili pürüz çıkınca öylece kalmıştı. Tiyatroda izlemek ise apayrı bir zevk olacaktı. Epeydir de tiyatroya gitmemiştim. (Şu an sokağa dahi çıkamıyoruz o başka:)



Kameralarımızı gösterim gününe çeviriyoruz. Bir başıma tiyatronun yolunu tuttum ve yolda trafiğe takılmama rağmen yetişmeyi başardım ve yerimi aldım. 
Oyunla ilgili ilk bahsetmek istediğim şey: DEKOR! İzlerken kim düşündü ve uyguladıysa helal olsun diyordum. Evet içimdeki bıçkın mahalle delikanlısı da aramızda. :) Dekor gerçekten çok başarılıydı. Oyunda verilmek istenen gizemli hava, akış o kadar iyi verilebildi ki bu sayede. Çok iyi bir iskelet üzerine oturtulmuştu oyun kısaca. Sesler de çok iyi kullanılmıştı
Ve kostümler :) Bayılıyorum, hele de dönem kostümü olunca. Genelde sade günlük kostümler varken Karolin karakterinin kıyafetleri çok şık ve gösterişliydi.
Oyunculuklar ise fevkaladeydi. Favorim Amanvermez Avni'nin yaveri Arif olmakla birlikte Amanvermez Avni'den yan karakterlere kadar harika bir iş çıkardılar.
Elinde yağ, un, şeker olan her bireyin helva yapması gibi elimizde başarılı bir dekor, iyi oyuncular, güzel bir konu varsa sonu da tatmin edici bir oyuna çıkıyor. 
Bu oyunda Amanvermez Avni'nin  Körebe ve Yanmış Adam hikayelerindeki maceraları ele alınmıştı. Gözü bağlı bir şekilde gizemli bir doğuma götürülen bir ebe ve deniz kenarında bulunan yanmış bir ceset... Ve iç içe gizemli, ürpertici, komik maceralar. Özellikle A. Avni, Sherlock ile karşılaştırıldığındaki o tatlı öfkesi :)


Gelin bir karşılaştırma da biz yapalım:
*Amanvermez Avni'nin de ciddi bir gözlem ve muhakeme yeteneği var. 
*O da bir kılık değiştirme ustası. 
*Ve bir sağ kolu var; yaveri Arif.  Ee, eninde sonunda her Sherlock'un da bir John'a ihtiyacı vardır. 
*Tabii Avni'yi ayıran temel özelliği bir polis memuru olması. Yani bir "profesyonel".
*Ayrıca kadınlarla arası da gayet iyi. Ki sol kolu da sevgilisi Karolin. Bu sevgili; neşeli, zeki, becerikli, eli maşalı bir karakter. Ve tekrar edeyim kıyafetleri de çok şık.

Bizim coğrafyamızda, bizim tarihimizde vuku bulması da ayrı bir sevimli geldi. 
II. Abdulhamit'in Sherlock hayranlığından bahsetmiştim. Kendisini oyunda da görmek beni çok şaşırtmadı ama güzel bir ayrıntıydı.



Bu başarılı oyun bende pek çok duygu uyandırdı. Eğleniyordum, özlemiştim. Ama bir ara yerimden kalkıp sahneye fırlamayı istetecek bir heyecan duydum. Bu sahnenin bir yerinde olmak istiyordum. Zihnimden düşünceler hızlıca kayıp gidiyordu. Ben oyuncu mu olmak istiyordum? Hayır. Hiç öyle bir hayal kurmamıştım ciddi olarak. Bir süre daha düşüncelerimi ve hislerimi yokladıktan sonra fark ettim ki ben yazmak istiyorum. Okuma yazmayı öğrendiğim günden beri okuyan ve yazan biri olarak: Ben Yazmak İstiyorum. Zihnimdeki karakterler, olaylar, düşünceler, hayaller önce bir kağıtta sonra başkalarının zihninde hayat bulsun istedim hep. Ve böyle hayat bulmalarını da. O an bunu o kadar çok istemiş olmalıyım ki bir telaş sahneye koşmak bile istemiştim. Oradan çıktığımda ise 2. kez izlemek istedim bu oyunu. 
Bir daha gidemedim ama bazı şeyleri de düşünmeden edemedim. Ben bazen yalnız kalmaya ihtiyaç duyuyorum. Yanımda kimse yokken bazı şeyler daha net gibi. Bazense tam tersi. Bu oyundan bu kadar zevk almamı biraz da yalnız olmama bağlıyorum. Yanımdaki kişinin zihin alanına o kadar giriyorum ki bazen onun gözüyle izleyip hiç zevk almayabiliyorum. Ama bu sefer sadece ben ve oyun vardık. Ve çok güzeldi. 

Yakın zamanda bir de müzikale gitmek istiyorum diye bitirmişim bu yazıyı :) Ne kadar normal ve iyimser zamanlarmış diyorum şu an. 

Sevgiler <3 





Bu yazıyı "benherneysemo.blogspot.com.tr" dışında herhangi bir blog/forum/internet sitesinde okuyorsanız, şahsımın bilgisi dışında ÇALINMIŞ DEMEKTİR!!!

2 yorum:

  1. Tiyatro izlemeyi ben de çok seviyorum. İzlemesi kadar okumaktan da keyif alıyorum. Shakespeare'in kitaplarını bu yüzden çok seviyorum *-*

    YanıtlaSil