İtiraf ediyorum ben bu kitapta ağladım arkadaş... Kendimi tuttum tuttum, ortalarda koyverdim artık... Hayır, bende de şans yok ki! Sen yarıya kadar ağlama, tam artık aksın gitsin dediğin anda odanın kapısında anne ve yenge beliriversin... 'Yok artık!' diye buna denir işte. Basıldım a dostlar. Neyse alelacele gözlerimi ellerimle kuruladım, bizimkilere açıklama yapacağım, hop telefon! Pudra Tozu! İyi ki ayda yılda bir ağlayacağım tuttu, tüm herkese ifşa oldum kısacası... O da anladı tabi ağlamaklı olduğumu, bahar alerjisinden sanmış :)
-Hemen sonu mutsuzdu şu bu moduna girmeyin, çünkü ortalarından bahsediyorum, sonu hakkında yorum yok... :p -
Neyse gelelim kitaba... Kitabın arka kapağı bol spoiler'lı olsa da, ben de onu aşmayacak şekilde yazacağım yorumumu... :)
Anne kızımız hemşirelik okulundan mezun, pırlanta gibi bir genç kız... Çocukluk arkadaşı ve en yakın arkadaşı bolca neşeli, çokça hoppa, kafasına göre yaşayan Kitty. Ve yine birlikte büyüdüğü ve nişanlanmaları ve aşk ve tutkuyla değil daha çok birbirlerini kanıksamaları ve buna doğal bir süreç olarak baktıkları Gerard... Gerard gerçekten sadık ve bağlı bir karakter. İlişkilerinde tutku olmassa da Gerard, Anne'i gerçekten seviyor bu belli. İşte kızımız çevresindekilerin aşk&tutku laflarını ilişkisinde görememeye başlar, savaş ortamıdır, işler karışıktır. Üstüne en yakın arkadaşı bencilin önde flama taşıyanı Kitty, Anne'in evlenip gitmesini kabullenemez ve orduya hemşire olarak yazılır. Anne de saf yavrum, hem Gerard'dan uzak kalıp ilişkileri hakkında düşünmek, hem vatana hizmet, hem de Kitty'i kollamak amaçlı bu maceraya katılır ve Bora Bora adasına giderler.
Kızımız orda savaşın soğukluğunu, en yakın dostunun bitmek bilmeyen ihanetlerini, hemşire dostlarının candanlığını ve aşkın&tutkunun en güzel halini görür... Onun adı Westry'dir ve bir askerdir. Sanatla ilgili, düşünceli, tam bir aşık, aşkından hiç vazgeçmeyen ve dürüst, mert biri. Aşk o! Neyse ikili aşklarını gözlerden uzak bir bungalowda yaşarlar... Ama savaşmaları gereken bir çok cephe vardır. Üstüne de bir cinayete tanık olurlar ama konuşamazlar... Bu sır perdesi 70 yıl sonra aralanabilir mi?
Biri çıkıp bana bu kitap aslında o dönemde yaşamış Anne Calloway'in günlüğüdür dese ona inanırım... Çünkü okurken bir çok duyguyu bir arada hissettiğim çok ama çok gerçek bir romandı... Savaşın insanların hayatını nasıl onarılamaz bir şekilde mahvettiği, en yakın dostun bile aslında nasıl insanın hayatını alt üst edebileceği ve aşkın tüm yapıcı ve yıkıcı halleri... Üstü açılmayan bir çok sırrı önceden keşfedebilirsiniz, tahmin edebilirsiniz ama kitabın gidişatını ve sonunu bence tahmin edemezsiniz, ben soluksuz okudum diyebilirim... Dili de çok akıcıydı, bir kaç saatte bitirilecek cinsten.
Ve Mary... Yan hikayelerin en dokunaklısı... Mary, Anne'in adadaki hemşire arkadaşlarından. Acıklı bir hikayesi var ve üstü kapalı geçilse de ben çok merak ettim onun hikayesini. Umarım bir gün yazar onun hikayesini yazmaya karar verir...
Kitap beni o kadar etkiledi ki yazmakta çok güçlük geçiyorum. Belki yarım yamalak, belki saçma sapan bir yorum oldu bilmiyorum ama kitabı çok ama çok sevdim...
Puanım: ♥♥♥♥♥ (İlk tam puan verdiğim tur kitabım :)
Arkadya Yayınlarını tebrik ediyorum kitaptan, çeviriden ve tüm kapak detaylarından ötürü. Bu kapağı kitabı gerçekten okuyan biri yapmış olmalı dedik hep. Bir kalp de benden yayınevine: ♥
Ayrıca katkılarından ötürü de teşekkürler...
o Kitty yok mu o saçını başını yol gitsin ahhhhh
YanıtlaSilarkadaşım ben çok çoook ağladım salya sümük ki ben ağlak biri de hiç değilim. çok iyi bir kitaptı
Ah ne kadar istedim bir bilsen yolmayı onuuu!! Ağlamak bir şey değil de yakalanmak kötüydü:) Aynen çok iyiydi! Mart Menekşelerini de okumak istiyorum...
Silben de mart menekşelerini mutlaka okuyacağım.
YanıtlaSilHarika yorumlamissiinn. Elimdeki kitabi birakip bu kitaba baslamayi dusundurttun bana ki hic yapmayacagim seydir :))
YanıtlaSilNormalde yazmakta zorlanmasam da beni etkileyen, vuran kitaplar hakkında yazarken tıkanıp kalıyorum...
SilÇok teşekkür ederim, sevindim bu duruma :)
Mart Menekşelerini okuduktan sonra yolum Yağmur Sonrası'na düştü. Ana tema iki kitabında da biraz aynı olsa da güzel yazmış.
YanıtlaSilKitty hakkında ise tek söyleyeceğim, böyle arkadaş olmaz olsun...
Ben malesef onu henüz okumadım ama yazarın tarzını sevdim, normalde çok okuduğum bir tür değil o yüzden benim için önemli :) Kitty, ahhh konuşursam ağzımdan kötü söz çıkacak....
Silallahm yok böyle bi kitap beni sürükledi gitti ve bu etkiden kurtulacağımı sanmyorm istemiyormda zaten her sayfasını okudukça bende onlarlaydım sanki o aşkı o sıcaklığı tüm kalbimle hissttm okdukça da ağladım hele o la vie en rose şarkısını dinledikçe çok daha kötü oldum sarah ellerine sağlık beni aldın götrdün yine...
YanıtlaSilÇok etkileyiciydi gerçekten... Çok sulugöz biri olmadığım halde ben de çok gözyaşı döktüm bu kitapta... :)Müzikler de fevkaladeydi...
SilGerçekten muhteşem super bi kitap ya <3
YanıtlaSilBu türü pek sevmeyen biri olan benim için bile çok güzeldi ^^
Silsize sormak istediğim bir şey var acaba bungalovda kullandıkları takma isimler neydi kitap yanımda yok ve çok aklıma takıldı lütfen :)
YanıtlaSil