Fikret Hakan'ın kaymakamı deliden çok asabi ve sağı solu belli olmayan biri gibi film boyunca. Deliliği çok derinlerde kalmış sanki. Bu nedenle filmin sonuna kadar sezilmiyor bu durum.
İzlediğim için çok memnun oldum cidden
Deli Deli Küpeli filmi ise Kemal Sunal filmleri içerisinde ailecek ilk üçümüzdeydi uzun yıllardır. Ben kış havası olan filmleri gerçekten bir başka seviyorum. Bu film de Bolu'nın Elmalı köyünde çekilmiş. Kış havasını iliklerinize kadar hissediyorsunuz, oyuncuların da yüzleri soğuktan epey kızarmış. :)
Başı, sonu belli olan; konu bütünlüğü olan bir film var bu sefer. Hikayenin tamamını öğrenme imkanı var bu kez elimizde ve sürprizi yok işin. Kitapta ve diğer yapımlarda sonda verilen kısım en başta verilmiş. Buna rağmen filmin izlenirliğini pek bozmamış bence.
Bu yapım aynı zamanda hepsi içerisinde mizah yönü en baskın olandı. Konuyu güldürü katarak ve ana mesajlar konusunda kitaptan kopmayarak verdiği için çok güzel yedirmiş. Tam bir kara mizah. Burada iki deli var elimizde: Kaymakam ve Hakim (ki hakim benim favori karakterim). Ve o delilik bağından asla kopmuyor film, arada karakterlerin deli olduğunu vurgulayan ekstra sahneler var. Senarist kitabı bambaşka ele almış. Kitabın başı, sonu epey değişmiş. Tiyatro eserinde halkın anlattığı olaylar burada farklı olarak dilden dile konuşularak değil de birebir yaşandığı anı görebileceğimiz şekilde aktarılmış bize. Belli replikler ve vurgular aynen korunmuş.
Kitabın sonu aslında olması gereken iyi bir mesaj verse de bize, nedense kalbimle düşündüğümde bu filmdeki sonu tercih ediyorum. Ve bu filmi senede birkaç kez, özellikle kış aylarında izlemekten hala sıkılmıyorum.
|
nadirkitap'tan aldım resimleri
Adı: Buzlar Çözülmeden Yazar: Cevat Fehmi Başkut Yayınevi: İnkılap Kitabevi Sayfa Sayısı: 81 Basım: 2015, İstanbul |
Ve gelelim Buzlar Çözülmeden kitabına. Bunların hepsini izlemiş ve bu kadar tüketmişken kitap bana ne kadar sürpriz olacaktı gerçekten merak ediyordum.
Kitap beni daha en başından itibaren sarıverdi. Aşırı akıcıydı. O havayı, ortamı, karakterleri öyle güzel veriyor ki sanki hepsi gözünüzün önünde. Kış, hantallık, eskilik... Mesela bir sahnede kaymakam dilekçe verilmesini kaldırıyor ve halkın direkt kendisine ulaşmasını istiyor. Yani bürokrasinin hantal yollarında dolanmayı kaldırıyor. Bu da çok güzel veriliyor.
Kaymakam: "Dilekçe mi? Yani dükkâncıya 10 kuruş verip bir tabaka kâğıt alacak, arzuhalciye 2,5 lira verip bunu yazdıracak, tütüncüye 16 kuruş verip bu yazılı kâğıdı devlet kapısından içeri sokmak için pul alacak... Memur arkadaşının işinden para aldığı zaman bu büyük bir suç sayılıyor da bir vatandaşın derdini dinlemek veya halletmek vazifesiyle kurulmuş hükümetin aldığı 16 kuruş sanki rüşvet olmuyor mu? Hayır, bundan sonra dilekçe kaldırıldı... (...) -dosyaları göstererek- Şunlara bakın, ne de masum, sessiz, zavallı görünüşleri var değil mi? Halbuki bunlar geçmişte koskoca bir imparatorluğu batırdılar."
Of, of mükemmel göndermeler.
Kitap filmle paralel gibi başlasa da ondan ayrıldığı epey yer var, Deli Deli Küpeli ise bambaşka bir çerçeve çizse de bize aslında içini aynı şeylerle doldurmuş. Başını ve sonunu toplamışlar en keskin fark olarak ve sonu daha umutlu bitmiş filmin. Umut severiz :)
"Karla kaplı başka bir kasabaya..."
Eserlere damga vuran karakterlerden biri Deli Çavuş. Deli Çavuş bir savaş gazisi. Kitapta ve Buzlar Çözülmeden'de ihtilal sonrası dönem ele alınıyor, DDK filminde ise 12 Eylül sonrasını. Kitapta Balkan Savaşları ve Kafkasya gazisi olan Deli Çavuş; DDK'de ise bir Kore gazisi. Yani dönemler değişiyor bazı yaşananlar hiç değişmiyor gibi hissettim bunları görünce. Ömrü savaşlarda geçmiş, biraz aklını kaybetmiş üzerinde ince bir asker kıyafeti ve madalyalarıyla gezen Deli Çavuş halkın da bir nevi eğlencesi haline gelmiştir. Kaymakamın ilk olarak buna el atması; ona itibarını geri vermesi ve iş sahibi etmesi çok güzel ayrıntılardı. Deli Çavuş hep sana gelen bana gelsin diye düşünerek kaymakamın en büyük koruyucularından biri haline geliyor. Deli Çavuş'un kaymakamı kendini feda edecek kadar çok sevmesi kitapta ve Buzlar Çözülmeden filminde çok dokunaklı ve etkileyici sahnelerle verilirken Deli Deli Küpeli filminde bu kadar saçma bir şekilde verilmesi çok enteresandı. Deli Çavuş gerçekten eserdeki en konuşulmaya değer karakterlerden biriydi. Temsil ettiği pek çok şey vardı.
Ayrıca bu yapımların hepsini arka arkaya tekrar izleyip okuduktan sonra en çok aklıma takılan karakter Hatice oldu. Her yapım Hatice'yi almış kendi eleğinden geçirmiş, süzmüş. Ama hiç biri kitaptaki Hatice karakterine sadık kalmamış. Bu beni hem üzdü, hem bir miktar sinirlendirdi. Kitapta Hatice kocası kaçmış, 4 çocuğuyla onu bırakmış dul bir kadındır. Ve köprüyü dinamitleyecek kadar gözü kara, aynı zamanda kaymakamın yaptıklarının kıymetini bilecek kadar duygusal bir karakterdir.
Sonrasındaki tüm eserlerde, ki tiyatro eserlerinden bahsedeceğim birazdan, Hatice karakteri hiç dul biri olarak verilmemiş. Hepsinde ailesini kaybetmiş ve kardeşleriyle kalakalmış bir genç kız olarak verilmiş. Bu cidden düşünülmesi gereken bir durum. Neden hiçbirinde bu kadın olduğu gibi verilmemiş? Biraz zihnimizdeki kalıpları yoklamak gerekiyor galiba. Unutmadan Hatice'nin oğlunun/erkek kardeşinin hareketlerini Bisiklet Hırsızları yorumumdaki küçük ustaya benzettim. :p
"Size, bizim gibiler değil akıllı idareciler lazım. Çok akıllı idareciler. (...) Deli mi oldunuz siz? Bak hele bir deliye deli mi oldunuz dedirttin. Çok acayip laf oldu."
Ben hızımı alamayıp kitabı okurken bazı araştırmalar yaptığımda pek çok tiyatro grubunun -ki amatörler de dahil- bu eseri tekrar tekrar ele aldığını gördüm. Youtube'da bazılarını bulabilirsiniz. Ayrıca 2010 yılında Haldun Dormen tiyatrosu bu eseri Bir Kış Öyküsü adıyla müzikal olarak sahneye koymuş. Youtube'da bunu da bulabilirsiniz. Selçuk Yöntem, Perihan Savaş, Bülent Kayabaş, Nilgün Belgün, Emre Altuğ, Settar Tanrıöğen, Ümit Yesin gibi pek çok usta oyuncu da yer alıyor. Bir akşam onu da izledim. Müzikal olması çok hoş bir ayrıntıydı ve epey farklı ele almışlardı bu kez de. Yani DDK'den bile çok daha farklı. Yine de izlemesi hoştu.