|
Korkunç kapak fotoğrafım için özür dilerim :p |
-
Merhabalar,
Malumunuz Blogları Canlandırma Projemizin Şubat ayı konusu "Uzak Doğu" idi. Bu yazı da bu konuda olacak. BCP hakkında bilgi almak isterseniz yazının sonuna link bırakacağım.
Ne yazayım diye çok düşündüm.
Anime de yazabilirdim, Uzak Doğulu bir yazara ait kitap da, manga da, webtoon da. Hepsi için epeydir niyetliyim aslında. Ama aklıma en temel konu geldi. Yıllardır Güney Kore, Japon, Tayvan, Tayland, Çin dramaları izliyorum. Bu sene buna deneme amaçlı Vietnam ve Filipinler de ekledim. Ama blogda bu konuda yazılmış yalnızca iki yazım var. Tee 2013'te yazmışım aslında bu konuda bir yazı.
Nasıl izlemeye başladım, ne izledim, klişeler nelerdir? Bunu temel alan bir yazıydı. Tabii seneler geçti, Kore dizisi izleyen büyük bir çoğunluk var artık. Ne yazsam modası geçmiş gelecek çoğunuza :p
Bu süreçte bir şey daha keşfettim. Eski bir defter. Onlarca Uzak Doğu dizisi izledim, büyük çoğunluğu Güney Kore. Büyük bir kısmını da annemle izledik. :) Sıkı izleyicilerdendir. Ve ilk günlerden beri tam bir Lee Min Ho hayranıdır, yıllardır vazgeçmedi. İzlediğim dizileri neden yazmadım diye kendime çok kızdığım zamanlar oldu. Sonuçta burası bir nevi benim kişisel arşivim de.
Eski bir defter demiştim. Müsvedde bir defter buldum. Ben bu deftere izlediğim dizilerle ilgili ufak ufak notlar almışım. O kadar mutlu oldum ki. Defter tutma alışkanlığının faydaları. Birkaç diziyi bir yazıda olmak üzere ufak ufak yazarım diyordum. Ama bir yandan da çok eski dizilerden bahsetmek biraz saçma mı olur diye düşünmeden edemiyorum. Neyse çok uzattım yine :p Onlarca dizi izledim ama 2017 - 2019 dönemi birkaç taneden fazla dizi izlemedim, bloga ara verdiğim gibi bir nevi her şeye ara vermişim.
Pandemiden hemen önce dizi izlemeye az çok dönmüştüm. Pandemiyle birlikte tekrar izlemeye başladım. Biraz daha hızlandım. Bu yazıda çok gerilere gitmeden son izlediğim 3 diziyi yorumlayacağım. Ancak bu diziler de maalesef çok güncel sayılmaz. Sadece ben yeni izledim. Şimdi geçelim dizilere.
1- CINDERELLA AND FOUR KNIGHTS (2016 - 16 Bölüm)
Bu diziyi çıktığı dönemlerde izlenecek listeme almışım ancak sonra ara verdiğimde unutup gitmişim. One Better Day ve Kitap Tutkusu sağ olsun tekrar hatırladım ve izledim. Çok kısa konusundan bahsedip hemen fikirlerimi söyleyeceğim.
Eun Ha Won (Park So Dam) yani esas kız ilgisiz babası, gaddar üvey annesi ve üvey kardeşiyle yaşayan evde hor görülen ama özünde neşeli, çalışkan bir genç kız.
Paraya ihtiyacı olduğu bir zaman yaşlı ve zengin bir adamla tanışır. Adam Haneul / Sky House / Gökyüzü Malikanesi artık ne derseniz adlı eve taşınıp üç haylaz torununu eğitmesi karşılığında ona para teklif eder. Bu üç torunun arası çok kötüdür. Bir tanesi şirketlerin varisi şımarık Kang Hyun Min (Ahn Jae Hyeon), bir tanesi gayrı meşru ve asi torun Kang Ji Woon (Jung Il Woo), diğeri ise müzisyen ve diğerlerine göre daha yumuşak başlı olan Kang Seo Woo (Lee Jung Shin)'dir. Kızımızı burada bolca sürpriz beklemektedir.
Dizinin adından fazlası var, eksiği yok. Tam bir Sindirella hikayesi. Dizide de masala bolca gönderme var. Uzakta baba, kötü üvey anne ve üvey kardeş, onu prens gibi çocukların arasına gönderen "peri büyükbaba:p" Kang Ji Woon karakterini canlandıran Jung Il Woo'yu severim. Buradaki huysuz oyunculuğu çok iyiydi. Tam bir zampara olan Hyun Min'e çocukluğundan beri aşık olan Hye Ji'ye bir türlü ısınamadım. Çok yapmacık geldi bana. İyi biriydi ama itti beni. Sempatik şarkıcı Seo Woo için diyeceğim tek şey de dizinin kendi kadar klişe bir söz: "Dünya hassas kalpler için bir cehennemdir."
Benim bu dizide favorim kimdi derseniz: Bay Lee. Kore dizlerindeki 2. adamlara karşı zaafım var, çok severim. Ama Bay Lee bu dizideki 2. adam bile değil, 4. adam. Ciddi, sadık, çalışkan, anlayışlı, koruyucu bir karakter. Mimiksiz suratı, yemek yapışı ve giydiği takımlarla dizide 1 numaram o oldu. Peri büyükbaba ve gudubet karısına karşı nötr kaldım diyeyim. Klasik Kore dizisi yaşlısıydı. Geçmişten ders almamış, hırslarının kurbanı. Aradaki sempatik hareketleri olmasa hiç çekilmezmiş.
Kısaca, Kore dizilerinin tüm klişelerini görebileceğiniz eğlenceli, yer yer duygusal bir romantik komediydi.
2- LEGEND OF THE BLUE SEA (2016 - 20 Bölüm)
Annemin favori Koreli oyuncusu olması nedeniyle Lee Min Ho'nun bir dizisi çıkarsa bizde izlenmeden olmaz. Annemin favorisi olanları pandemide tekrar izledik ve izlemediğimiz bu diziye geçtik. Son izlediğimiz Lee Min Ho dizisi The Heirs'ti ve orada LMH'ya ne olmuştu bilmiyorum. Ama yüzüne dolgu mu yaptırmıştı, hiçbir fikrim yok ama epey değişik gelmişti bize. Min Ho'suna laf söyletmeyen annem bile yadırgamıştı. Bu dizide yüzü biraz daha oturmuştu. Anormallik hissetmedik. Saç modelini ve giyimini de çok beğendik. Oynadığı üç kağıtçı karakteri ve bu tarzıyla Sıkıysa Yakala filminden fırlamış gibiydi.
Heo Joon Jae (Lee Min Ho) bir dolandırıcı. Ekibiyle birlikte illüzyondan kılık değiştirmeye, hatta hipnotik transa kadar her şeyi kullanıyorlar. Sim Chung (Jun Ji Hyun) ise karada yaşamayı bilmeyen saf bir deniz kızı. Bu dizi de çoğu dizide karşılaştığımız şekilde reenkarnasyon içeren, geçmişle günümüzü birbirine bağlayan bir dizi. Kuşaklar ötesinden karakterleri bağlayan bir şey var; bir bileklik.
Ne kadar klişe olsalar da geçmiş - günümüz şeklinde ilerleyen dizileri seviyorum. Geçmişin günümüze yansımaları ve birbirlerini etkilemeleri. Deniz kızını oynayan Jun Ji Hyun beğendiğim bir oyuncu. İlk Man From Stars'ta izlemiştim. Oradaki güçlü kadından sonra daha saf ve aşık bir kadın olarak görmek de güzeldi onu. Ama insanların dilini biraz çabuk öğrenmesi soru işaretiydi. Joon Jae'nin evi asma kat şeklinde bir evdi, çok güzeldi. Havuzu bile vardı :p Joon Jae'nin ekibinde bilgisayar işleriyle ilgilenen çocuk favorimdi. Klasik bir tip olsa da çok şirindi.
Su altı görüntüleri çoğu insanı rahatsız etmiş ama benim çok hoşuma gitmişti. Belki talassofobileri tetiklenmiştir :(
Dizide geçmişle günümüzü bağlayan bir olay var. Yani romantik komedi hissi verse de gizemler ve olaylarla sizi epey geriyor. Bu başta çok güzeldi. Hem duygusal, hem gerilim olarak zirveyi görüyorsunuz. Ama 20 bölüm olması büyük talihsizlik. 16. bölümden sonra gözünün içine baktım bitsin artık diye. 16 veya en fazla 17. bölümde bitse çok iyi olacakmış. Sonrasında sizi çok yoruyor ve bunaltıyor. Bu da yüksek beğeniyle başladığım dizinin sabrımı tüketirken beğeni seviyemi de aşağılara çekmesine neden oldu.
3- SUSPICIOUS PARTNER (2017 - 20. Bölüm)
Pandemi döneminde izlediğim en iyi Kore dizisi buydu yanılmıyorsam. One Better Day sağolsun :) Komedi, aşk, gerilim, polisiye, adli olaylar; hepsini bünyesinde çok güzel bir şekilde taşıyan bir diziydi.
Adli stajyer olan Eun Bong Hae (Nam Ji Hyun) çok çalışkan biridir. Üzerine bir cinayet suçu kalınca kendini aklamaya çalışırken yolu eski savcı, yeni avukat No Ji Wuk (Ji Chang Wook) ile kesişir. İkili, bir yumak gibi çözdükçe gelmeye devam eden olaylar zincirinin içinde bulurlar kendilerini.
Öyle bir dizi ki azıcık bir şey bile anlatsam spoiler'a girer gibi geliyor bana. Ama yukarıda bahsettiğim türlerin hepsine öyle dengeli bir şekilde yer veriyor ve duyguları hissettiriyor ki kendinizi kaptırıyorsunuz. Gerilimin dozu hiç düşmüyor. Siz de her saniye ne olacak diye tetikte bekliyorsunuz. Esas kızı oynayan Nam Ji Hyun'u çok beğendim. Aslında iki başrolü de aşırı beğendim :p Nam Ji Hyun bana her zaman izlediğim Koreli aktristlerden çok farklı geldi ve hoşuma gitti. İki oyuncunun da başka dizilerini kesinlikle takip edip izleyeceğim. Yan karakterler de gerçekten harikaydılar, diziyi bu kadar eğlenceli hale getirenler onlardı.
Kısaca, uzunluğunu göz ardı edebilirseniz başarılı bir dizi. Ve üç parça takım elbiseler aşkına :p
***
Muhtemelen izlemişsinizdir bu dizileri. Sizler nasıl buldunuz?
Sevgiler :*
Bunlara da bakmak isteyebilirsiniz:
Bu yazıyı "benherneysemo.blogspot.com.tr" dışında herhangi bir blog/forum/internet sitesinde okuyorsanız, şahsımın bilgisi dışında ÇALINMIŞ DEMEKTİR!!!