6 Ocak 2022 Perşembe

Buzlar Çözülmeden - Cevat Fehmi Başkut & Buzlar Çözülmeden ve Deli Deli Küpeli Film Yorumu (BCP AĞUSTOS)


Merhabalar,
BCP sağ olsun; uzun zamandır yazmak istediğim, bir türlü yazamadığım yazıların bir kısmını yazmış oldum. :) Bu yazı da onlardan biri olacak.
Ailecek klasik Türk filmlerini epey severiz. Kemal Sunal'ın da en sevdiğimiz filmlerinden biri Deli Deli Küpeli filmidir. Zaten karda kışta geçen filmleri ayrı bir severim. Bu filmi yıllardır defalarca izlemişimdir. Ancak yıllar önceki halleri genelde kalitesiz yayınlar olduğu için ve televizyonda yakaladığımızda da genelde jeneriğini göremediğimiz için bu filmin bir kitaptan uyarlandığını yıllar sonra öğrendim ben. Ve kitabı okumayı çok istedim. Kontrol ettim MART 2017'deki ŞU ALIŞVERİŞİMDE almışım.

Kitap bir tiyatro eseri. Defalarca sahnelenmiş. Ardından 1965'te Fikret Hakan'ın ve çok iyi bir kadronun yer aldığı siyah beyaz bir filmi çekilmiş. Bu filmden ise benim ne yazık ki bu sene haberim oldu. Kitabı okumayı düşünürken dayanamadım ve bu filmi izledim. Ardından ise kitabı okudum. Yani herkes gider Mersin'e ben giderim tersine :p Yapımları kronolojik sıranın tam tersine göre takip etmiş oldum. 

Hikayenin özü ise şu; ihtilal sonrası Sultan Dağları'nın gerisinde yolları buzlarla kaplı bir kasabada yollar kapalı olduğu için Kaymakam ve diğer yetkililer gelemeyince kendi düzenini kurmuş halka zulmeden istifçisi, karaborsacısı, toprak ağası, dava vekili... Halk ise yapılan haksızlıklar içinde açlıkla, soğukla, topraklarından olmakla mücadele etmektedir. Bir gün nasıl geldiği anlaşılamayan kaymakam kasabaya geliverir ve kasabanın tüm sorunlarına kendine göre çözümler bulur. Buraya yazmam gereken cümleyi spoiler bulur musunuz bilmiyorum ama başka türlü anlatmak zor olacağından yorumlar kısmında göreceğiz mecbur.

İlk olarak Buzlar Çözülmeden filminden bahsetmek istiyorum.


Yönetmen ve Senaryo: Nejat Saydam
Yapım Yılı: 1965
Oyuncular: Fikret Hakan, Selda Alkor, Nuri Altınok, Ali Şen, Reha Yurdakul, Sami Hazinses, Hüseyin Baradan, Suzan Avcı, Atıf Kaptan, Osman Alyanak

Kitabı ilk aldığımda biraz karıştırmıştım ve olayların sırasının ve bazı kısımların Deli Deli Küpeli filminden daha farklı ilerlediğini anlamıştım. O nedenle Buzlar Çözülmeden filmini izlediğimde kitapla epey paralel gittiğini aslında anladım. Kitapta olayları öğrenmemiz sürpriz unsuru olarak en sona bırakılmış. Buzlar Çözülmeden filminde de buna uygun olarak kaymakam kasabadadır ve işini yapmaktadır. 


Bu siyah beyaz filmde aşırı derece bir tiyatro havası var. Eserin ruhunu vermeye çalışırken tiyatro eseri olması da filmi ele geçirmiş gibi. Filmden çok bir tiyatro oyununun kasete alınmış halini izliyor gibisiniz. İsimler kitapla birebir aynı olarak tercih edilmiş. 
İzlerken arka plandaki dağlar bana sahte gibi görünmüşlerdi çünkü çok güzel görünüyorlardı. Bunu biraz araştırınca çok ilginç bir gazete haberine rastladım. 
Erzurum'da çekilmeye karar veriliyor film ancak ne hikmetse çekim ekibi şehre vardığında bir anda hava sıcaklığı 15°C oluveriyor ve kar falan kalmıyor. Tekrar yağar umuduyla önce iç mekan çekimleri yapılsa da beklenen kar yağmayınca dağlardan kamyonlarla taşıma kar getiriliyor ve çekimler bu şekilde tamamlanıyor. Gerçekten çok ilginç bir anekdot olmuş geriye kalan. 
Haber görselleri şu şekilde: 



İzlediğim ve okuduğum tüm versiyonlarına göre daha dramatik, daha duygusal ve daha ciddiydi bu yapım. Bu düzeni anca deliler düzeltir mizahı da yoktu ayrıca. 
Tek eksi yanı, sahne bütünlüğü yoktu. Çok fazla kesinti var gibi geliyor insana izlerken. Sanki başı sonu belli olmayan sahneler gibi. Önceki filmden ve kitaptan detayları bilmesem çok daha fazla yadırgardım sanırım. Sona doğru ise biraz uzamış ve sündürülmüş geldi bana. 


Fikret Hakan'ın kaymakamı deliden çok asabi ve sağı solu belli olmayan biri gibi film boyunca. Deliliği çok derinlerde kalmış sanki. Bu nedenle filmin sonuna kadar sezilmiyor bu durum. 
İzlediğim için çok memnun oldum cidden


Deli Deli Küpeli filmi ise Kemal Sunal filmleri içerisinde ailecek ilk üçümüzdeydi uzun yıllardır. Ben kış havası olan filmleri gerçekten bir başka seviyorum. Bu film de Bolu'nın Elmalı köyünde çekilmiş. Kış havasını iliklerinize kadar hissediyorsunuz, oyuncuların da yüzleri soğuktan epey kızarmış. :) 
Başı, sonu belli olan; konu bütünlüğü olan bir film var bu sefer. Hikayenin tamamını öğrenme imkanı var bu kez elimizde ve sürprizi yok işin. Kitapta ve diğer yapımlarda sonda verilen kısım en başta verilmiş. Buna rağmen filmin izlenirliğini pek bozmamış bence.


Bu yapım aynı zamanda hepsi içerisinde mizah yönü en baskın olandı. Konuyu güldürü katarak ve ana mesajlar konusunda kitaptan kopmayarak verdiği için çok güzel yedirmiş. Tam bir kara mizah. Burada iki deli var elimizde: Kaymakam ve Hakim (ki hakim benim favori karakterim). Ve o delilik bağından asla kopmuyor film, arada karakterlerin deli olduğunu vurgulayan ekstra sahneler var. Senarist kitabı bambaşka ele almış. Kitabın başı, sonu epey değişmiş. Tiyatro eserinde halkın anlattığı olaylar burada farklı olarak dilden dile konuşularak değil de birebir yaşandığı anı görebileceğimiz şekilde aktarılmış bize. Belli replikler ve vurgular aynen korunmuş.
 Kitabın sonu aslında olması gereken iyi bir mesaj verse de bize, nedense kalbimle düşündüğümde bu filmdeki sonu tercih ediyorum. Ve bu filmi senede birkaç kez, özellikle kış aylarında izlemekten hala sıkılmıyorum. 

nadirkitap'tan aldım resimleri

Adı: Buzlar Çözülmeden
Yazar: Cevat Fehmi Başkut
Yayınevi: İnkılap Kitabevi
  Sayfa Sayısı: 81
Basım: 2015, İstanbul

Ve gelelim Buzlar Çözülmeden kitabına. Bunların hepsini izlemiş ve bu kadar tüketmişken kitap bana ne kadar sürpriz olacaktı gerçekten merak ediyordum. 
Kitap beni daha en başından itibaren sarıverdi. Aşırı akıcıydı. O havayı, ortamı, karakterleri öyle güzel veriyor ki sanki hepsi gözünüzün önünde. Kış, hantallık, eskilik... Mesela bir sahnede kaymakam dilekçe verilmesini kaldırıyor ve halkın direkt kendisine ulaşmasını istiyor. Yani bürokrasinin hantal yollarında dolanmayı kaldırıyor. Bu da çok güzel veriliyor. 

Kaymakam: "Dilekçe mi? Yani dükkâncıya 10 kuruş verip bir tabaka kâğıt alacak, arzuhalciye 2,5 lira verip bunu yazdıracak, tütüncüye 16 kuruş verip bu yazılı kâğıdı devlet kapısından içeri sokmak için pul alacak... Memur arkadaşının işinden para aldığı zaman bu büyük bir suç sayılıyor da bir vatandaşın derdini dinlemek veya halletmek vazifesiyle kurulmuş hükümetin aldığı 16 kuruş sanki rüşvet olmuyor mu? Hayır, bundan sonra dilekçe kaldırıldı... (...) -dosyaları göstererek- Şunlara bakın, ne de masum, sessiz, zavallı görünüşleri var değil mi? Halbuki bunlar geçmişte koskoca bir imparatorluğu batırdılar."

Of, of mükemmel göndermeler. 

 Kitap filmle paralel gibi başlasa da ondan ayrıldığı epey yer var, Deli Deli Küpeli ise bambaşka bir çerçeve çizse de bize aslında içini aynı şeylerle doldurmuş. Başını ve sonunu toplamışlar en keskin fark olarak ve sonu daha umutlu bitmiş filmin. Umut severiz :)
"Karla kaplı başka bir kasabaya..."

Eserlere damga vuran karakterlerden biri Deli Çavuş. Deli Çavuş bir savaş gazisi. Kitapta ve Buzlar Çözülmeden'de ihtilal sonrası dönem ele alınıyor, DDK filminde ise 12 Eylül sonrasını. Kitapta Balkan Savaşları ve Kafkasya gazisi olan Deli Çavuş; DDK'de ise bir Kore gazisi. Yani dönemler değişiyor bazı yaşananlar hiç değişmiyor gibi hissettim bunları görünce. Ömrü savaşlarda geçmiş, biraz aklını kaybetmiş üzerinde ince bir asker kıyafeti ve madalyalarıyla gezen Deli Çavuş halkın da bir nevi eğlencesi haline gelmiştir. Kaymakamın ilk olarak buna el atması; ona itibarını geri vermesi ve iş sahibi etmesi çok güzel ayrıntılardı. Deli Çavuş hep sana gelen bana gelsin diye düşünerek kaymakamın en büyük koruyucularından biri haline geliyor. Deli Çavuş'un kaymakamı kendini feda edecek kadar çok sevmesi kitapta ve Buzlar Çözülmeden filminde çok dokunaklı ve etkileyici sahnelerle verilirken Deli Deli Küpeli filminde bu kadar saçma bir şekilde verilmesi çok enteresandı. Deli Çavuş gerçekten eserdeki en konuşulmaya değer karakterlerden biriydi. Temsil ettiği pek çok şey vardı. 


Ayrıca bu yapımların hepsini arka arkaya tekrar izleyip okuduktan sonra en çok aklıma takılan karakter Hatice oldu. Her yapım Hatice'yi almış kendi eleğinden geçirmiş, süzmüş. Ama hiç biri kitaptaki Hatice karakterine sadık kalmamış. Bu beni hem üzdü, hem bir miktar sinirlendirdi. Kitapta Hatice kocası kaçmış, 4 çocuğuyla onu bırakmış dul bir kadındır. Ve köprüyü dinamitleyecek kadar gözü kara, aynı zamanda kaymakamın yaptıklarının kıymetini bilecek kadar duygusal bir karakterdir. 
Sonrasındaki tüm eserlerde, ki tiyatro eserlerinden bahsedeceğim birazdan, Hatice karakteri hiç dul biri olarak verilmemiş. Hepsinde ailesini kaybetmiş ve kardeşleriyle kalakalmış bir genç kız olarak verilmiş. Bu cidden düşünülmesi gereken bir durum. Neden hiçbirinde bu kadın olduğu gibi verilmemiş? Biraz zihnimizdeki kalıpları yoklamak gerekiyor galiba. Unutmadan Hatice'nin oğlunun/erkek kardeşinin hareketlerini Bisiklet Hırsızları yorumumdaki küçük ustaya benzettim. :p


"Size, bizim gibiler değil akıllı idareciler lazım. Çok akıllı idareciler. (...) Deli mi oldunuz siz? Bak hele bir deliye deli mi oldunuz dedirttin. Çok acayip laf oldu."

Ben hızımı alamayıp kitabı okurken bazı araştırmalar yaptığımda pek çok tiyatro grubunun -ki amatörler de dahil- bu eseri tekrar tekrar ele aldığını gördüm. Youtube'da bazılarını bulabilirsiniz. Ayrıca 2010 yılında Haldun Dormen tiyatrosu bu eseri Bir Kış Öyküsü adıyla müzikal olarak sahneye koymuş. Youtube'da bunu da bulabilirsiniz. Selçuk Yöntem, Perihan Savaş, Bülent Kayabaş, Nilgün Belgün, Emre Altuğ, Settar Tanrıöğen, Ümit Yesin gibi pek çok usta oyuncu da yer alıyor. Bir akşam onu da izledim. Müzikal olması çok hoş bir ayrıntıydı ve epey farklı ele almışlardı bu kez de. Yani DDK'den bile çok daha farklı. Yine de izlemesi hoştu. 



Tam hava durumuna uygundu ve okuyup uyumak bana çok tatlı geldi. Tam bir battaniye altı kitabı. Karla kaplı bir kasabada geçmesi çok hoşuma gidiyordu. Ama anlattıkları o kadar romantik değildi tabi. Karlarla kaplı, herhangi bir düzenin olmadığı bir kasabada eline fırsat geçiren kişilerin halkı aç ve soğukta bırakacak kadar gaddarlaşmalarıyla ilgili çok gerçekçi tespitleri var kitabın. Okurken insan cidden bazı şeyler hiç mi değişmez düşüncelerine girebiliyor. 


Cevat Fehmi Başkut'un hayatını da biraz araştırdım. Cidden araştırmaya değer biri. Kalemini beğendim. Bu kitaptaki Hacı Kaptan eserini de okuduktan sonra büyük ihtimalle diğer kitaplarına da yöneleceğim. Bu arada Paydos ve Soygun eserlerinin de sinemaya uyarlandığını gördüm. Soygun filmini buldum ama Paydos filmini henüz bulamadım. Ona da bir bakacağım. 

Bu yazıyı buraya kadar kimsenin okuduğunu düşünmesem de sizi seviyorum. 
Sevgiler :* 


Bu yazıyı "benherneysemo.blogspot.com.tr" dışında herhangi bir blog/forum/internet sitesinde okuyorsanız, şahsımın bilgisi dışında ÇALINMIŞ DEMEKTİR!!!

8 yorum:

  1. Vay be 1965 yılında kar yok diye yan masadan kar getirt kadrajın göreceği her yere serp... Sinemanın bir de bu boyutu var, hayal gücünü neredeyse her adımında kullanman gerekebiliyor. Film çekilirken o an gelişen ve sonra güzel bir hikayeye dönüşen bu tarz durumları okumayı ayrıca seviyorum. Doğaçlama oynanan sahneler, kamera açısıyla yapılan hileler aşağı köyden kar getirmeler gibi güzel filmlerin unutulmamasına hizmet ediyor. Güzel, akıcı ve bilgilendirici bir yazı olmuş. Güzel bir eser öyle güzel ki çıkalı kaç yıl olmasına rağmen aynı durumları köyden ziyade ülkece yaşıyoruz. Bir şeylerin değişmesi için sanırım bize birkaç milyon deli lazım... İŞ İLANI: Aklı başında sınırsız deliler aranıyor. İŞ POZİSYONU: -Düşüncelerini özgürce dile getirmek. -Ülkeyi kurtarmak... Deli: Valla bırakacağım bu mesleği artık eski tadı yok...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Merhaba, filmler/kitaplar vb ile ilgili bu tarz ayrıntılar benim de çok hoşuma gidiyor o yüzden yer vermek istedim. Yorumunuz için teşekkür ederim. Sonunda çok güldüm :D

      Sil
  2. Sonuna kadar okudum :-) Öncelikle emeğine sağlık. Çok güzel ve detaylı bir yazı olmuş. Böyle her açıdan ele alınan yazıları seviyorum. Merakına imrendim. Ben ya bu kadar merak etmezdim ya da öğrendiklerimi yazmaya üşenirdim.

    Kemal Sunal filmleri her zaman izleniyor. Bizim ailecek favorimiz de Kibar Feyzo'dur. Kaç kere izledik bilmiyorum. Artık aramızda filmin replikleriyle konuşuyoruz :-)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Öncelikle sonuna kadar okuyanlara tebrik ve madalya sistemimiz var :* Şaka bir yana ben de böyle karşılaştırmalı ve pek çok yönden ele alan yazılar yazmayı seviyorum; önümüzdeki dönem bu tarz daha çok yazı yazacağım diye düşünüyorum. :) Ben cidden merak ettim ama yazarken cidden çok zorlandım bu yazıyı çok daha uzun zaman önce yazmış olabilirdim. Yazarken çok uzun gelmişti bana :p
      Evet, Kemal Sunal filmleri artık kültürün bir parçası oldu. Kibar Feyzo da çok iyi bir film. İhsan Yüce gerçekten hiçbir zaman hak ettiği değeri alamamış bu konuda. Repliklerle konuşmak çok iyiymiş alt kültüre dönüşmüş ^^ Yorumun için teşekkürler <3

      Sil
  3. Merhabalar.
    Fikret Hakan ve Selda Alkor'un başrollerini paylaştıkları "Buzlar Çözülmeden" filmini çok sevmiştim. Kemal Sunal'ın "Deli Deli Küpeli" ye göre, telvizyon kanallarında çok az gösterildi.
    Tanıtım ve bilgilendirme için çok teşekkür ederim. Emeğinize sağlık.
    Selam ve saygılarımla.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Merhabalar,
      Evet Deli Deli Küpeli kadar bilinmeyen bir yapım. Teşekkürler, saygılar

      Sil
  4. Merhabalar.
    Buzlar Çözülmeden kitap ve film yorumlu yazınıza geri döndüm. Ben kitabı henüz okumadım. Ancak, kitaplardan uyarlanan filmlerde bazı rollere ve olaylara kitaba bağlı kalınmadan doğaçlama şeklinde yer verilmesini ben de pek hoş karşılamıyorum. Bildiğimiz kadarıyla filmlerde Hatice hep iki kardeşiyle kalmış bir abla rolünde, oysa kitapta 4 çocuklu bir dul bayanmış. Bunu da sizin sayenizde öğrenmiş oldum.
    Selam ve saygılarımla.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Merhaba tekrardan. Yazarın bu şekilde uygun gördüğü ve yazdığı bir karakteri filme dönüştürürken çatlamış bir ahlak penceresinden bakarak bir tür sansüre uğratmaları benim de hiç hoşuma gitmedi okuduktan sonra.

      Sil