Merhabalar :)
Bendeniz iflah olmaz bir Sherlock Holmes sever olarak onunla ilgili çoğu kaynağı tüketmeye çalışıyorum. Kitaplar, diziler, filmler... Enola Holmes'u da aslında çıktığında izlemeyi düşünüyordum ama bir türlü fırsat olmamıştı. Geçtiğimiz aylarda izledim ve BCP'nin bu ayki konusu polisiye olunca da buradayım. ^^
Bu blogda Sherlock Holmes'la ilgili epey yayın var, yazı sonuna hepsini koyacağım. Ancak aklıma ilk olarak HER BAKIŞ AÇISINDAN YENİ BİR SHERLOCK geldi. Burada farklı yazarlarca epey Sherlock hikayesi yazıldığından ve herkesin Sherlock'u kendi bakış açısıyla algıladığı için karakter olarak farklı bir özelliği ön plana çıkan SH'lar gördüğümüzden bahsetmiştim. Ayrıca yine SH'u yerinden oynatamayan yazarların genelde bu uğurda Watson'ı yerinden edip oraya kendi karakterlerini eklediklerini ve neden böyle yaptıklarıyla ilgili kendi çıkarımlarımı paylaşmıştım. Bu yazımı hâlâ çok severim, okursanız mutlu olurum ^_^
Bu filmde de benzer şekilde bir düzenlemeye gidilmişti. Watson karakteri hiç yoktu. Bu kez bize tanıtılacak karakter ise Enola Holmes'tu, Sherlock ve Mycroft'un küçük kardeşleri.
Başlarken şunu belirtmeliyim ki, böyle yapımlarda odağınız Sherlock Holmes olursa hayal kırıklığına uğrarsınız. Çünkü yazarlar genelde SH ile sizi bir nevi yemleyip kendi yarattıkları yeni karakteri yedirmeye çalışırlar. Çok amiyane bir açıklama oldu, elit çizgimden çıktım ama :p bence böyle. Çünkü hikayeye yeni bir şey katmak isterler, farklı bir bakış açısı ve farklı bir deha. Kendi dehaları...
Konuya dönersek odağınız yeni karakter olmalı kesinlikle, pergelin bir ayağı gibi o karakter üzerinde durursanız hikayeyi bütünüyle algılarsınız. Odağınız Sherlock olursa hayal kırıklığınıza uğramanız kaçınılmazdır. Sebebi ise bu tarz hikayelerde pasifize edilmiş, arka planda hikayeyi destekleyecek; ana karakterlikten yan karakterliğe bazense figüranlığa düşmüş bir Sherlock vardır. Enola Holmes filminde ise bir nevi figüran bir Sherlock vardı, bir gölge. Enola'yı tek başına bu şekilde ele almalarıyla ortaya çıkacak film onun Sherlock Holmes'un kız kardeşi olarak ele almalarıyla ortaya çıkacak film bambaşka olacaktı şüphesiz.
Filme giriş yaparsam Enola, tersten okunuşuyla Alone ;) iki abisi ve annesiyle taşrada yaşayan bir genç kızdır. Abileri büyüdükçe evden ayrılıp şehre gitmiş Enola'yı annesi yetiştirmiştir. Ama ne yetiştirmek, o dönemde bir kadının öğrenmesinin tabu olarak görüldüğü her şey (Kimya, jujitsu,şifre çözme vb.). Aklını ve bedenini eğitebileceği pek çok yöntem. Başlangıçta bu kısım hızlı ve güzel bir geçişle başlıyor. Enola'nın annesi Eudoria Holmes karakteri ise Fight Club filminden Marla Singer'ı da canlandıran Helena Bonham Carter.
"Anneme göre mahremiyet erdemlerin en büyüğüydü. Ve en çok ihlal edileni."
Enola 16 yaşına girdikten sonra bir sabah annesinin ortadan kaybolmasıyla film hızlanıyor. Abileri şehir dışından geliyor ancak kardeşler birbirinden o kadar kopuk ki uzun zamandır görüşmemişler. Abilerinin zerafet okuluna göndermeyi tercih ettikleri Enola, kaçarak annesinin peşine düşüyor ve olaylar başlıyor. Enola'nın bu yolculukta kendisi de bir kaçkın olan Tewksbury Vikontu ile yolu kesişiyor. İkisinin hikayesi birbirine karışırken maceraya da giriş yapmış oluyoruz.
Filmle ilgili hoşuma gitmeyen şeylerden biri Mycroft karakteriydi. Orijinalinde bu karakter de en az Sherlock kadar zeki ancak ondan daha sorumluluk sahibi biridir. Burada ise dediğim dedik, çok katı, anlayışsız bir karakterdi ve izlerken çok fazla bileniyorsunuz karaktere. Kardeşi, Sherlock'a sığındığında ise Sherlock onu Mycroft'tan korumaktan aciz ve abisine karşı çıkamıyor. Bir iki teselli etmeyecek şey yapıyor sadece. Ve böylece karakterler orijinallerinin gölgesini bile siliyor. Bu gerçekten rahatsız edici ve üzücüydü benim için. Tam burada Henry Cavill'in Sherlock'undan da bahsetmem lazım. Çok kötü değildi ama mükemmel Sherlock örnekleri varken önümüzde maalesef çok silik kaldı. Sherlock'un karakteristik çoğu özelliğini de göremedik maalesef kendisinde.
Filmin çekim tekniklerini, ortamları ve kıyafetleri ayrıca beğendim. Başrollerin birlikte enerjisi de çok iyiydi, filmdeki tempoyu düşürmediler hiç.
Hoşuma giden şeylerden bir diğeri ise verdiği bazı mesajlardı. Zaten baş karakter bir genç kadın. Bu zaten güzeldi. Ek olarak klişe yapımlardaki her kadın karakterin kaderini bir erkek çizer mesajından ellerinden geldiğince uzaklaşmalarıydı. Enola zerafet okuluna gittiğinde hocasına boyun eğmeyip "Ben kendime yeterim," dediğinde yediği tokat Mycroft'un suratına patlamalıydı. Annesi ise Enola'ya bazı bulmacalar bırakmıştı, bunlar eğlenceliyken onu yetiştirirken ve sonrasında verdiği mesajlar da hoştu. "Geleceğimiz elimizde. Geleceğimize dair iki yol vardır. Kendimiz için seçtiğimiz ve başkalarının bizim için seçtiği."
Bir Sherlock Holmes hikayesi olarak çok zayıf kalsa da başrolünü genç bir kadının oynadığı polisiye bir film olarak eğlenceliydi. Sonu da gayet iyi bir şekilde bağlanmıştı.
Kesinlikle izleyin diyeceğim kadar iyi değildi ama n'olur izlemeyin diyeceğim kadar kötü de değildi. Sherlock kısmını göz ardı edebilirseniz daha çok eğlenebilirsiniz.
Sevgiler :*
Sherlock Yazılarım: (En yeniden en eskiye)
Filmin ismi beklentiyi yükseltiyor. gençlik filmi diye izlesem severdim belki Sherlock adına yakışmayacak bir film diye düşünüyorum. Bir de çok sevdiğim ve beğendiğim iki erkek oyuncunun filmde harcandığını düşündüğüm için ayrıca kızgınım. Yine de filmin temposu iyiydi, en azından izlerken insanı sıkmıyordur.
YanıtlaSilEvet :/ Sıradan bir film olarak keyifli ama bir Sherlock filmi olarak vasat :/
SilMerhabalar önceki bir yazınızdaMartı Yayınları için
YanıtlaSilKızıl Dosya
Dörtlerin İmzası
Akıl Oyunlarının Gölgesinde
Suç Detayda Saklıdır
Baskerville'lerin Köpeği
Şüphe Asla Uyumaz
Korku Vadisi
Gerçekler Kanıt İster
Aklın Şüphesi Suçun Gerçeğidir
Sıralaması yapmışsınız da hâlâ geçerli mi acaba?
Merhaba, bu liste hala güncel. Bu şekilde okuyabilirsiniz. Kitapları gördüğüm kadarıyla martı tekrar basıyor farklı isimlerle ancak içerikleriyle ilgili bilgi vermemişler. Karıştırma imkanı bulursam onlarla ilgili de yazarım
Sil